ACUN ILICALI’YA AÇIK ÇAĞRI

TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG 26. HAFTA (1-3 Mart 2025)

Spor 4.03.2025 18:06:00 0
ACUN ILICALI’YA AÇIK ÇAĞRI

Hz. Musa’ya atfedilen ve benim de çok sevdiğim bir söz var; sözü çok olanın işi az olur.

Atalar sözüdür; dere geçerken at değiştirilmez.

Evrensel bir normdur; oyun başladıktan sonra kural değişmez.

Ama siz bunlara hiç aldırmıyor, bildiğinizi okuyorsunuz. Üstelik artık ağzınızdan çıkanları kulağınızın duymadığı gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Acun Bey, sizi “Tele-Vole” zamanlarından tanıyoruz. Sonra “firar” ettiniz, “Acun Firarda” programını yaptınız. Ardından yarışma programları ve nihayet medya patronluğu. 

Bütün bu süreçte sevmeyeniniz vardı elbette ama sanki sevenleriniz daha çoktu. Bu sevenler arasında Galatasaray taraftarları da vardı. Ama gelinen nokta...

Her maçtan sonra uzun basın toplantıları, televizyon ve sosyal medya programlarına katılma, konuşma, konuşma ve gün sonunda Galatasaray’ı algı yapmakla suçlama...

Mesleğinizi ve uzmanlığınızı bilmiyorum ama iyi bir televizyoncusunuz. Konuşmalarınızın ortamı germekten başka bir işe yaramadığını ve etkinizin her geçen gün azaldığını görmüyor musunuz?

Biraz geri dursanız, geri çekilseniz, dinlenseniz... Biraz daha az konuşsanız... Hatta Dominik’e gitseniz...

İnanın bu sizin için ve kulübünüz için çok daha iyi olacaktır.

Hayır, tabii ki derdim siz değilsiniz... Ama belki biraz ortam yumuşar, Türk futboluna kolayına barış gelmez ama belki biraz huzur gelir. 

 

Bakınız Bay Ilıcalı, teknik direktörünüz “maymun gibi” sözünü maç esnasında, adrenalinin yüksek olduğu bir anda kullanmıyor, basın toplantısında söylüyor. Ayrıca orman mecazı/metaforunu eksik etmiyor. Siz bunun ırkçılık olmadığını saatlerce ama saatlerce ayrıntılı bir biçimde açıklamak zorunda kalıyorsunuz. Bunda bir bit yeniği yok mu? 

Ayrıca Türk Dil Kurumu’ndan tanım veriyorsunuz. Güzel... Güzel de biri, bir tartışma esnasında muhatabına balta, kazma dese sözlüğe mi bakacağız?

Mourinho ırkçı mıdır? Bilmiyorum. Elimde bir veri, bilgi ve karine yok. Ancak söylemin ırkçı olup olmadığına Galatasaray’ın başvurusuyla UEFA/FIFA karar verecek. 

UEFA/FIFA diyorum çünkü bizim federasyonun böyle bir karar verecek yetisi ve cesareti olmadığını düşünüyorum. 

Bir de derbide Galatasaraylı oyuncuların 5 sarı kart gördüğünü söylüyor ve bunu yabancı hakeme bağlıyorsunuz. Yerli hakemlerin vermeyeceğini/veremeyeceğini ima ediyorsunuz. Galatasaray’ın 5 sarı gördüğü başka bir maç var mı diyorsunuz. Var... Hem de en az üç maç var.

Buyurun! Bir tanesi... 21.09.2024, Kadıköy; Fenerbahçe-Galatasaray (1-3) maçı... Hakem yerli; Atilla Karaoğlan.

6 sarı kart; Abdülkerim Bardakçı, Kaan Ayhan, Yunus Akgün, Barış Alper Yılmaz, Davinson Sanchez, Jakobs... Tam altı sarı kart. 

Bu maçta hakemin lehinize verdiği “uydurma” penaltı da cabası.

 

Bir de mim koyayım; başkanların, yöneticilerin tartışmaları, kavgaları beni doğrudan hiç ilgilendirmiyor. Hatta bunları kayıkçı kavgası olarak görüyorum. Ancak yazılarımda da yazdığım gibi başkan ve yöneticilerin bir camiayı, bütünüyle bir kulübü hedef almasını olur ve kabul edilir bulmuyorum, reddediyorum.

Neyse ki siz, aylar sonra akıl ettiniz ve açıklamalarınızda “Galatasaray taraftarıyla” bir sorunumuz yok dediniz. Yeterli değil lakin belki atılacak bir adımın başlangıcı olması umudunu taşımak istiyorum.

 

Şimdi “sen kimsin, bana akıl veriyorsun” diyebilirsiniz. Ne yazık ki genel olarak eleştirilere “sen kimsin” cevabı veriliyor ülkemde. 

Ben, kanun ve kurallara uyan, vergilerini veren, faturalarını ödeyen sade, sıradan bir Türk vatandaşıyım. Sağlıklı bir Galatasaraylı, iyi bir futbolseverim. 

 

TOPUN SAHİBİ KİM?

Çocukluğum zamanlarında “top,” hele de orijinal futbol topu çok kıymetli bir materyaldi. Öyle her evde bulunmaz, her çocuğun topu olmazdı. İlginç; topu olanlar genellikle yeteneği az olan çocuklar olurdu ve onlar top nedeniyle kadroya girerdi. 

Maç istenilen şekilde gitmezse, yenilirlerse, bu çocuklar toplarını alıp giderler, maçları yarım bırakırlardı.

Şimdi, yabancı hakem olmazsa maça -Süper Kupa- çıkmam diyeceksiniz ve çıkmayacaksınız.

Türkiye Kupası’na gönülsüz ve rica-minnet katılıyorsunuz.

Yabancı VAR diyorsunuz.

Derbiye yabancı hakem diyorsunuz.

Kalan maçlarınızın hepsine yabancı hakem istiyorsunuz.

Ve istediklerinizin hepsi yerine getiriliyor. 

Daha ne isteniyor acaba? 

 

MOURİNHO KİM?

Yazılarımda Mourinho’nun büyük bir teknik direktör olmadığını, buna karşın bir zamanlar dünyanın en başarılı teknik direktörlerinden biri olduğunu defalarca yazdım. Hâlâ aynı fikirdeyim. Bay Mourinho, bir zamanlar dünyanın en başarılı teknik direktörlerinden biriydi... Ama bir zamanlar.

Başarılı olduğu zamanlarda da vukuatlıydı Portekizli... Görev yaptığı her kulüp ve ligde kavga etmediği kişi ve kurum bırakmamıştı neredeyse. 

Kendi tercihidir, bir sözüm yok. Ama Bay Mourinho’nun hemen her seferinde ülkemi ve insanını aşağılaması kanıma dokunuyor. 

Bay Mourinho, bu ülkede çalışıyor ve çuvalla para kazanıyorsunuz. 

Şampiyonluk yarışında yer alan Fenerbahçe’nin başındasınız ve “bu ligi kim seyreder ki” diyorsunuz.

Vincic’i hakem odasında tebrik ederken Türk hakemi rencide ediyorsunuz. 

“Maymun ve orman” sözcüklerini kullanıyorsunuz. 

Kusura bakmayın -ya da bakın- ama değil en başarılı teknik direktör, isterseniz futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ve büyük teknik direktörü olun, yine de bunlara hakkınız yok.

Bizi bu kadar beğenmiyorsanız lütfen ülkemizden gidin. Kimse sizi zorla tutmuyor burada.

İki de mim;

Mehmet Türkmen’i de tebrik etmiş ve çok övmüştünüz. Yerli bir hakemdi. Yine sizin maçta...

İkincisi, henüz derbi (GS ve BJK) kazanamadınız ve ilk altıdan sadece Göztepe’yi zorlukla yenebildiniz. 

 

FEDERASYON...

Başka talepleri değerlendirmeyeceksiniz, bir kulüp başkanını ve hatta teknik direktörünü doğrudan muhatap alıp sert çıkacaksınız... Buna karşın bir kulübün her istediğini yapacaksınız.

Oyun başlamışken sürekli kural değiştireceksiniz.

Gönlü istemese de Şenol Güneş bile sizi eleştirecek. 

Sonra tarafsız olduğunu iddia edeceksiniz. 

 

ADALET

Asbaşkan “vura vura yıkacağız” diyor.

“Adaleti biz getireceğiz” diyor.

Sahipsiz mi benim ülkem? Hükümeti, polisi-adliyesi-yargısı, kurum ve kuruluşları yok mu da aklına esen adalet getiriyor.

 

IRKÇILIK

Milliyetçimiz, aşırı milliyetçimiz, hatta Türkçülerimiz de vardır ama bizden, bu topraklardan ırkçı çıkmaz, tarih boyunca da çıkmamıştır. Çıksa idi bugün birçok millet yeryüzünde olmazdı. 

Çıkmadığı gibi tersine gereğinden fazla yüz veririz, “yabancıları” bi ayrı tutarız. Yabancı hakem Vincic gibi. Şöyle bi düşünelim; bu maçı aynı şekilde Halil, Atilla ya da Cihan, Ahmet, Mehmet yönetseydi ama birebir aynı... Bay Ilıcalı aynı şeyleri söyler miydi? 

Bu arada Bay Ilıcalı, “eğer siyahilere yönelik söylemiş olsaydı ırkçılık olurdu ama beyaz insanlara söyledi” derken ayrımcılık yaptığının farkında bile değil. 

 

Bir de biz içimizde tartışırız, kavga ederiz... Taraf ve takım aidiyetiyle bazen haksız olduğumuzu bilsek bile vazgeçmeyiz. Ama biz, bir bütün olarak, bütün bir millet olarak bizi dışarıya şikâyet edenleri, kötüleyenleri pek sevmeyiz. Bunu en iyi bilenlerden biri de Dadaşlardır...

 

DROGBA

Chelsea efsanesi Didier Drogba, “babam ırkçılık yapmaz” diye bir paylaşımda bulunmuş.

Ah be Drogba! Haklı olabilirsin, Mourinho ırkçı olmayabilir. Buna dair bir veri, bilgi ve kriterim yok benim. Ama baban son derece saygısız. “Baban,” çuvalla para kazandığı bu ülkede kimseye saygı duymuyor, küçümsüyor, aşağılıyor.

Hem sen de bilirsin ki ırkçı olmadan da ırkçı söylemlerde bulunabilir insanlar. 

 

ÖZÜR; OKAN BURUK...

Okan Hoca’nın basın toplantılarından övgüyle bahsetmeme karşın derbi sonrası basın toplantısını eleştirmiştim. Ancak daha maçın başında konuğa hoş geldin derken Mourinho’nun yerinden kalkmaması ve bakışları fazlasıyla itici. 

Mourinho’nun basın toplantısını söylemeye bile gerek yok. 

Belli ki çok sinirlenmiş Buruk. 

Bir de Mourinho’nun yardımcı olsa gerek bir kişi, çok meşgul bir görüntü vererek Okan Buruk’a hiç bakmıyor ve elini uzatmıyor. Pardon ama siz kimsiniz demek yanlış olmasa gerek.

 

İLAHİ GÜLBEN ERGEN

Wanda Nara... Kendileri Arjantinli sunucu ve model olurmuş. Bayan Nara, ülkemizde düzenlenen bir törende (Best of Europe Awards) “Yılın Kadını” seçilmiş.

Aynı törene katılan Gülben Ergen, bu seçime tepki göstermiş ve “jüriyi ve kriterlerini merak ediyoruz” demiş.

İlahi Gülben Hanım, bu zamanda “yabancı” varken bir yerliyi mi seçecektik allasen...

Simon Kuper, “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” kitabını şimdi yazıyor olsaydı Wanda Nara ödülünü mutlaka yazardı.

Işın Karaca’nın paylaşımı da çok hoştu doğrusu; kız hani sen Türkiye’yi sevmiyordun. Icardi’ye bir kamyon laf et sonra gel en şahane abla ödülünü al.

 

MEDYACILAR

Medyacılar sardı her yanı diyorum ama az da olsa gazetecilerimizin de hakkını teslim edelim.

Ersin Düzen; gazeteci... Yirmi yıldan fazla bir zaman önce, daha henüz genç bir gazeteci iken bir Şampiyonlar Ligi maçı sonrası Romen futbolcu Tamas sorusunu sorarak Fatih Terim’i kızdırmıştı. 

Ben gazeteci ve/veya gazete yöneticisi olsaydım “manşete” çekerdim o röportajı. Yok, o zaman da kimse gereğince haber yapmamıştı. Neyse, ben o zamandan notlarımı almış ve bir mim koymuştum.

Ersin Düzen, derbi sonrası programına -telefonla- katılan Acun Ilıcalı’yı çok nazik bir biçimde uyardı. Acun Ilıcalı programda Ersin Düzen’e, “niye bu sözler ırkçılıkla alakalı değil diyemedin Ersin? Niye işi yokuşa sürdün?” dedi. Bunun üzerine Ersin Düzen, “Misafirimizsiniz, başımın üstünde yeriniz var ama benim burada ne söyleyeceğime hiç kimse karar veremez” dedi.

 

YABANCI MEDYA

Ferudun Niğdelioğlu’nun da sabrı taşmış olmalı;

“Yabancı medya mensubu da gelsin. Hiç değilse ahlaklı olur, ahlakını yitirdi herkes. Yoldan çıktı taraf oldular. Neler duydum inanılmaz. Maçta ne olmuş Osimhen, Nesyri’ye küfür etmiş.

İrfan Can Eğribayat’ın ağzından küfürler çıkıyor. Siz Fenerbahçe oyuncusu olduğunuzu ne zaman unuttunuz?

Kavga çıkarmak için eli cebinde dolaşan bir Mert Hakan var, Ali Koç’un komutanı.”

Ferudun Bey, ben aylar önce -ironik bir biçimde- yabancı federasyon ve yabancı MHK gelsin demiştim. Sonra yabancı yönetici ve hatta yabancı taraftar önerileri gelmişti sosyal medyadan. Ama yabancı medyacı gelmesin fakat yabancı gazeteci gelsin gerçekten. 

 

NE ZAMAN OLURUZ?

Fatih Altaylı’nın izniyle bu defa ne zaman adam oluruz sorusuna ben cevap vereyim; kabahatten büyük özürler normalleştirilmediğinde...

 

CEZALAR

PFDK Mourinho (4 maç) ve Okan Buruk’a (1 maç) ceza verdi.

Mourinho’nun cezası hemen başladı ve Portekizli Hoca takımının Gaziantep kupa maçında takımının başında yer alamadı.

Buna karşın ilginç bir şekilde Okan Buruk’un cezası kupa mücadelesine (Konya) yetişmedi ve Türk Hoca Kasımpaşa maçında takımının başında yer alamayacak.

Akabinde itirazlar geldi. Buruk için itiraz kabul edilmedi ancak Mourinho’nun cezası 2 maça indirildi.

Sonuç; Mourinho Antalya maçında, Buruk Kasımpaşa maçında sahada olmayacak ve konu kapanacak.

Böylece birer maçla “herkes için adalet” gerçekleşmiş oldu demek ki... 

Tam bir eyyam sarı kartı... 

 

HADİ BAKALIM!

Mourinho, Galatasaray’a dava açacakmış... Ben önce şaka sandım, “Zaytung” haberi olmasın bu dedim. Değilmiş, açacakmış. Muhtemelen okur yazıyı okuduğunda açmış olacaktır.

Ben önce gerekçeyi “marka” değerine zarar olarak okudum ve anlamlandıramadım. Diğer gerekçe kişilik haklarına saldırıymış...

Peki, bu dava nerede açılacak? Hangi mahkemede? Yabancı mı yerli mi olacak?

  

SEVGİLİ OKUR, geçen hafta derbide oyuna zor gelmiştik. Bu hafta da maçlara zor geldik vallahi. Halbuki “Taraftar Gözüyle Süper Lig” yazılarımı iki yıldan fazla bir zamandır, Büyükekşi federasyonu zamanında yaşanan büyük olaylara rağmen yazmayı başarmıştım. Ama bu sezon dingil kırıldı, zemberek boşaldı, şiraze koptu. Ne yazık ki bu sezon tuz koktu. 

Biliyorsunuz, bir süre önce hakemleri yazmama kararı almıştım fakat uzun sürmemişti. Korkarım yakında maçları hiç yazamayacağım. 

 

KUPA MESAİSİ

TFF’nin ikinci büyük organizasyonu... Ama sıfır merak, sıfır heyecan. Tuhaf bir şekilde gruplar ve lig statüsü. Sürpriz imkânsız değil ama çok zor. 

Hemen belirteyim; Şampiyonlar Ligi için bir şey demeyeceğim ama UEFA Avrupa Ligi’nin de formatı kesinlikle değişmeli, eleme sistemine dönülmeli.

A Grubundan Trabzon ile birlikte bir sürpriz; İskenderun geldi. 

D Grubundan Beşiktaş ve Bodrum geldi.

B Grubundan Fenerbahçe ve Göztepe geldi. Bu grupta “0” çeken Kasımpaşa neden oynadı acaba?

C Grubundan Konya ve “centilmen” Galatasaray geldi. Centilmen ifadesi bir şaka değil, Başakşehir ile aynı puan ve averaja sahip Galatasaray, daha az kart gördüğü için ikinci sırada yer aldı.

Bir öngörüde bulunayım; Galatasaray, Trabzon, Beşiktaş ya da Fenerbahçe’den biriyle oynayacak ve medya manşeti çakacak; ERKEN FİNAL

 

01.03.2025/Cumartesi

BİTTİ...

Hakem yabancı değildi... Çağdaş Altay görev yaptı. Oldukça iyi bir maç yönetti. Muhtemelen haftayı en az hata ile kapatan hakemlerden biri olabilir.

Adana Demirspor Hatay ile golsüz berabere kaldı. Bitti derken -takım zaten daha lig başlarken küme düşmüş gibiydi- Adana Demirspor taraftarını kastediyorum. Takımın sahadan çekilmesinden sonra taraftar bıraktı takımı.

Bu maçtan 3 puan çıkaramayan Hatay için de lig bitmiş gibi oldu. 

 

KAZANMAYA DEVAM

BEŞİKTAŞ AŞ-BELLONA KAYSERİSPOR: 2-0

Goller: Joao Mario (45’), Semih Kılıçsoy (90+7’)

 

Ole Gunnar ile dördüncü maçını da kazandı Beşiktaş. Maça hızlı bir giriş yapan ev sahibi golleri her iki devrenin son dakikalarında buldu.

Jakirovic ile umutlanan Kayseri fena bir oyun oynamasa da maçtan puan çıkaramadı.

 

Hakem Halil Umut Meler’di... Görece fena değildi fakat hataları yazsak bir a4 doldurur herhalde.

 

02.03.2025/Pazar

Rize, Alanya’yı 3-1 mağlup etmeyi başardı. 

Dengeli bir oyun söz konusu olsa da fırsatları iyi değerlendiren ev sahibi fazla zorlanmadan kazandı.

Bu maçın hakemi de yerliydi; Ali Şansalan.

 

ALARM

KASIMPAŞA AŞ-GALATASARAY AŞ: 3-3

Goller: Ben Ouanes (52’), Brekalo (61’), Hajradinovic (85’-P)/Osimhen (12’-P ve 71’), Lemina (69’) 

 

Dar kadrosuyla hem fiziksel hem de mental olarak yorulmuştu Galatasaray. Takım kolay gol yeme problemini çözememişken gol atmada da çok zorlanmaya başlamıştı. 

Devre arası yeni transferlerle bu durumu çözmesi ve oyuncuların yeniden form tutması bir beklentiydi ama olmadı. Derbiden sonra döküldü takım. Formsuzluktan öte sahada bir acemiler mangası vardı.

Osimhen gerçekten çok çalışkan ve çabalıyor ama onun da korkunç bir ofsayt problemi var.

Kasımpaşa, oyunun bazı bölümlerini iyi oynadı ve rakibine baskı kurdu. Yine bir beraberlikle Galatasaray’dan puan almayı başardı ev sahibi.   

Maçın yerli hakemi Cihan Aydın’dı. Aydın’ı bu maçta hiç beğenmedim. Maçı sanki VAR’la yönetti.

İlginç; 1-1 biten ve hayli tartışmalara neden olan Hatay-Galatasaray maçının hakemi de Cihan Aydın’dı. Pardon, Bay Aydın Galatasaraylı değil miydi? Yok, galiba yeğeni Galatasaraylıydı. 

 

DAHA İYİSİ

FENERBAHÇE AŞ-ONVO ANTALYASPOR: 3-0

Goller: Mert Müldür (9’), Tadic (26’), en-Nesyri (30’)

 

Derbi sonrası evinde en iyi rakip Antalya olabilirdi. Alex ile başarı yakalayamayan takımın başına Emre Belözoğlu gelmişti... Ama takım değişmemişti. Antalya mücadele anlamında yine çok “yumuşak” kaldı.

Maçı çok rahat kazanan Fenerbahçe ikinci devreyi rölantiye alarak oynadı, aktif dinlenmeye geçti.

Puan farkını 4’e indiren Fenerbahçe takibi kızıştırdı.

Acun Ilıcalı, kalan maçlarının tamamına yabancı hakem istemişti ama bu defa federasyon bu talebi -en azından bu hafta- kabul etmemişti. Maçın hakemi bir yerliydi; Mourinho’nun çok beğendiği Mehmet Türkmen.

Not: Maç sonunda istatistiklere baktığımda çok şaşırdım. Evet, Antalya yumuşak oynuyordu fakat bu kadarı tahmin edilemezdi. Antalya bu maçta sadece 3 (yazı ile üç) faul ile oynamıştı. 

 

03.03.2025/Pazartesi

OLMUYOR...

TÜMOSAN KONYASPOR-TRABZONSPOR AŞ: 1-0

Gol: Umut Nayir (90+10’)

 

Zaman zaman gerçekten çok iyi maçlar çıkaran Trabzon bir türlü istikrar sağlayamıyordu. Nitekim bordo mavililer çok uzayan maçta son dakika golüyle mağlup oldu.

Konya, rakiplerinin kazanamadığı haftada çok değerli bir 3 puanı aldı.

Maçın hakemi Ozan Ergün VAR incelemesi sonunda penaltı kararıyla maça damgasını vurdu.

Maçın son bölümünde yaşanan mahalle kavgası olur şey değildi doğrusu. Futbolcular arasındaki kavgayı Türk polisi ayırdı dense yanlış olmayacak. Gerçekten Trabzonlu bir futbolcuyu polis olay yerinden ayırdı. 

 

Gaziantep-Eyüp: 3-1

Goller: Boateng (52’ ve 78’), Okereke (90+4’)/Tayfur Bingöl (65’)

Gaziantep’in evinde oynadığı maçları iyi oynadığı bir gerçekti. Bu maçı da iyi oynayan ev sahibi, skor bir ara beraberliğe gelse de kazanmayı başardı. 

Eyüp formsuz bir döneme girmiş olmalıydı. Sıkı savunmasıyla bilinen takım savunma hataları yaşıyor.

Arda Turan da çileden çıktı... Haksız olmasa da sakin kalmayı başarmalı hoca.  

Maçın hakemi bir yerli; Alper Akarsu oldu.

 

Başakşehir-Sivas maçı, ev sahibinin attığı tek golle (Deniz Türüç, 99’) 1-0 bitti. Sivas, zaman zaman rakibini zorladı fakat isabetli şut atamayınca puan mümkün olmadı.

Hakem; Muhammet Ali Metoğlu.

 

HAFTANIN MAÇI

GÖZTEPE AŞ-REEDER SAMSUNSPOR: 2-2

Goller: Miroshi (45+5’), Juan (51’)/Schindler (67’), Rick van Drongelen (90+3’)

Haftanın maçı olmaya aday maç, ikinci devredeki oyun ile bu beklentinin karşılığını verdi. İzmirliler haftanın en iyi maçını seyretti fakat 1 puan onları fazla sevindirmedi.

Konuk Samsun, 2-0 geriden gelip 1 puanı kazandığı için evine şüphesiz mutlu döndü.

Her iki takım, taraftarıyla birlikte teşekkürü hak etti.

Hakem; Oğuzhan Çakır.

 

Hakemler! Ah be yerli hakemler! Yerli-yabancı ayırımında sizden yana olmak istedim, oldum. Bu yüzden de bu hafta her maçın hakemini yazdım. 

Taraf olmam sizin iyi olmanızdan kaynaklanmıyordu maalesef. Ama siz, bizim hakemlerimizdiniz. 

Ayrıca oyun başladıktan sonra kural değişmezdi.

Ama bu kadar -üzgünüm- kötü olunur mu yahu? Komplo ya da kumpas tartışmalarına girmeyeceğim ama bu kadara kötü olmak eğitimle olsa gerek diye düşünmeden edemiyorum.

İyi bir maç yönetmeyi geçtim; kendi içinizde ve kendi maçınızda bir standardınız olsun lütfen.

 

*Adana Demirspor daha ligin başında düşmüştü zaten. Şimdi Hatay’ın işi çok zorun ötesinde “mucizelere” kaldı ama Hatay mucize hakkını geçen sezon kullanmıştı. 

*Futbolun ve ligin tadı gerçekten kaçtı. Zaten bir türlü “kaliteyi” yakalayamayan Süper Lig heyecanını ve seyir zevkini de tüketti gibi. 

*Premier Lig’de hafta içi mesaisi vardı... İyi ki de vardı... Futbola doyduk...

*Ghezzal Fenerbahçe maçında kırmızı kart görmüştü. Ardından oynadığı maçta sarı kart görmüştü. Peki Rizeli futbolcu cezasını çekmiş miydi?

“... ne ceza vereceği merakla beklenen Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), ‘sportmenliğe aykırı hareket’ suçunu içeren 36. madde uyarınca 1 maçtan men ve 58 bin 500 TL para cezası kesti. ‘Emsal’ niteliği taşıyan bu karar PFDK’nin artık ‘f... off’ kelimesini küfür ya da hakaret kapsamında değerlendirmediği anlamına geliyor. Yani PFDK diyor ki; “Bu kırmızı kart yanlıştır. O sözler küfür veya hakaret değildir, sportmenlik dışı tepkidir. Oyun kurallarındaki karşılığı sarı karttır.” Eğer tersi olsaydı, Ghezzal’a 41. madde gereğince 3 ila 7 maç arası men cezası verilecekti. Hatırlanacağı üzere daha önce Türkiye liglerinde çok sayıda futbolcu, hakeme bu sözleri söyledikleri için kırmızı kart görmüş ve 41. maddeden cezalar almıştı. (Hürriyet/Murat Fevzi Tanırlı)

*Kasımpaşalı Nuno da Costa için de söz konusu oldu. Medyanın bir kısmına göre futbolcu cezası nedeniyle Galatasaray maçında oynamayacaktı. Oynadı. Ortada bir bilgi kirliliği ya da iletişim noksanlığı vardı herhalde. “Medyacılar” deyince de kızıyorlar...

*Dostça ya da abice bir uyarı; 

Şenol Güneş: İbrahim Hacıosmanoğlu seni kandırıyorlar. Dikkat et. Camialarda taraf olma. Sen tarafsızsın. TFF Başkanısın. Hepsinin üstündesin. Sen düzgün bir adamsın. Sen delikanlı bir adamsın. Seni dolduruşa getirenler ilk düğmeyi sana yanlış bağlatıp alttaki düğmeyle seni dövüştürüyorlar. Federasyon başkanı bir kulüp haksızlığa uğramışsa diğer kulüpleri töhmet altında bırakacak beyanat vermemeli. Ben Federasyon Başkanını seviyorum. Delikanlılığını ve dürüstlüğünü biliyorum. Üzülüyorum da bu yüzden. (gzt.com)  

GÖZE BATANLAR;

*Göz artık kan çanağı...

Anahtar Kelimeler: ILICALI’ ÇAĞRI
Cumartesi 9.6 ° / 1.6 °
Pazar 12.9 ° / 1.4 °
Pazartesi 16.7 ° / 4.5 °