Kış mülteciler için daha da zor!

Kış mülteciler için daha da zor!

Erbâin günlerindeyiz. Zemheri soğukları başladı. Kış yüzünü iyice gösterdi. Fakir fukaranın derdine dert kattı. Peki ya dışarda kalmış, vatanlarını terk etmek zorunda kalmış mülteciler... Çoğumuz mültecilerden şikayet ederken Os

Âlem içre yayılanı sen tumandur sanma kim

Dûd-ı âhıdur ki sovukdan ider anı fakîr


(Kışın havanın kapalı, sisli olmasının sebebini bacalardan çıkan duman zannetme. O duman, soğuktan titreyip inleyen fakirlerin âhıdır.)

Kış bastırınca, hepimizin ağzından dökülen bir duâ vardır. ?Allah fakir fukaranın, sokakta kalanların yardımcısı olsun.? Son yıllarda buna, ülkemizde bulunan milyonlarca mülteciyi de ekledik. Onlar için kış daha da zor. Fakirlerin dûd-ı âhına, mültecilerin âhları da eklendi. Gerek devletimiz gerekse sivil toplum kuruluşları elinden geleni yapıyorlar. Ancak, kış şartları, sıkıntıları arttırıyor ve tedbirleri yetersiz kılabiliyor.

OSMANLI MERHAMETİ

Osmanlı Devleti, kış geldiği zaman, iskânı yetişmemiş muhâcirleri, Müslüman köylerine taksim ederdi. Köy halkı kış boyunca, onları misâfir olarak ağırlardı.Osmanlı Devleti, her zaman mazlum milletlerin sığınağı oldu. Mültecilere ve muhâcirlere, din, ırk ayrımı yapmadan kapılarını açtı. Özellikle 19. asırda, Kırım Harbi ve 93 Harbi sonrası çok göç aldı. Göçmenlerin sayısı, bir milyonu geçti. Devlet, ne kadar dikkat etse de sıkıntılar yaşandı. Bu sıkıntılardan birisi de göçmenlerin iskânı bitmeden kışın gelmesiydi.

Peki, kış yaklaşmışsa ve hâlâ mülteciler iskân edilmemişse ne yapılıyordu? Osmanlı Arşivi?nde, kış gelince mağdur olan muhâcirlerin misâfir edildiği ve yevmiyelerinin artırıldığına dâir bir çok belge mevcut.

27 Muharrem 1277 (15 Ağustos 1860) târihli bir belgede, henüz iskân edilmemiş muhâcirler için kış bastırmadan nasıl tedbir alındığı anlatılıyor.

?Muhâcirîn Komisyonu Riyâseti?ne

Bugünlerde Kırım cânibinden dahî külliyetlü vürûd itmekde olan muhâcirînin bir haylisi sâye-i şevketvâye-i hazret-i şâhânede Dobrıca taraflarında vesâir mahallerde tavattun ve iskân itdirilmekde ise de bir takımı dahî Haydarpaşa?da çadırlar ile ikâme olundukları cihetle kış gelmeksizin yerleşdirilmeleri lâzımeden olub ancak arâzî-i hâliyede karyeler teşkîliyle tavattun ve îvâlarına vaktin darlığı cihetiyle imkân müsâid olmadığından bir kıt?a pusulada gösterilen sancakların hâvi olduğu ehl-i İslâm kasaba ve karyelerine tevzî?ve taksîm kılındıkları hâlde çünkü ekser kasaba ve karyelerde metrûk ve mu?attıl hâne ve arâzi bulunduğundan oralarda yerleşdirilmeleri ve yirmi otuz hâneyi şâmil olan bir karyeye bu taksimden isâbet idecek bir veya iki hâne muhâcirler köyce muâvenet olunarak barındırılmaları ahâliye güç ve tahammül olunmaz bir yük olmadığına mebnî ma?almemnûniyye kabûl ve icrâ-yı iâne ile esbâb-ı tavattun ve iskânlarının istihsâline gayret ideceklerin derkâr olarak bu sûret hem muhâcirîn-i merkûmenin kış gelmeksizin iskânlarını ve hem de devletçe sühûleti mûcib olacağından olbâbda kaleme alınan ta?lîmâtın bir kıt?ası mezkûr sancaklar vâli ve mutasarrıf ve kaymakamlarına irsâl olunarak takım takım münâsib vapurlara irkâben gönderilmeleri tensîb olunduğu Meclis-i Âli-i Tanzîmât?dan bâmüzekkere ifâde olunmuş ta?lîmât ile olvechile iktizâsı icrâ kılınmış olmağla ve mezkûr pusulanın ihrâc ettirilen bir kıt?a sûretleri leffen irsâl kılınmağla bervech-i muharrer bunların takım takım mahall-i iskânlarına i?zâmı zımnında iktizâ-yı hâlin sür?at-i icrâsı husûsuna himem-i behiyyeleri siyâkında tezkere.? (BOA, A. MKT.MHM 191/81)

Belgede, Kırım?dan gelen ve henüz iskân mahallerine ulaşmamış olan muhâcirlerin Haydarpaşa?da çadırlarda yaşadığı; bunlar için kış gelmeden köy kurulması mümkün olamayacağı için tespit edilen 20-30 hâneli Müslüman köylerine birer ikişer hâne olarak misâfireten yerleştirilmeleri için gereğinin yapılması isteniyor.

MUHÂCİRÎN KOMİSYONU

Öncelikle, belgenin başlığında yer alan Muhâcirîn Komisyonu?nu açıklayalım.

19. asrın ikinci yarısında, Rusya ile Osmanlı Devleti arasında, büyük göçlere sebep olan iki büyük savaş oldu. 1853-56 Kırım Harbi ve 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi. Büyük çoğunluğu Müslüman olan yüzbinlerce insan, Kafkasya ve Balkanlar?dan Osmanlı topraklarına göç etti. Osmanlı Devleti, bu göç hareketine hazır olmadığı hâlde gelenleri en iyi şekilde iskân etmek için gayret etti. Yukarıdaki belgede, iskân kelimesinin yanında tavattun kelimesinin kullanılması boşuna değil. Gelenlere gelip geçici gözle bakılmıyor ve Osmanlı ülkesi onların yeni vatanı olarak kabul ediliyordu. (Tavattun, yurt edinme, bir yeri vatan kabul etme demektir.)

Muhâcirler, yeni vatanlarına yerleştirilirken ciddî tedbirler alındı. Bunun için Muhâcirîn Komisyonları kuruldu. Yüzyılın ilk yarısındaki göç hareketleri yoğun olmadığı için Şehremâneti ve belediyelerin çalışmaları yeterli oluyordu. Ancak, muhâcir sayısı çok büyük rakamlara ulaşınca, sâdece bu işle ilgilenecek bir kuruma ihtiyaç duyuldu. 1860 yılında, Muhâcirin Komisyonu kuruldu. 1875 yılına kadar faaliyet gösteren kurum, bu târihte kaldırıldı ve yetkileri Zabtiye Nezâreti?ne devredildi. Ancak, 1877 yılında, öncekinden daha büyük bir göç dalgası başlayınca, tekrar kuruldu. Hattâ, her vilâyette bir muhâcir müdüriyeti açıldı.

Muhâcirin Komisyonu?nın kayıtlarına göre, Kırım Savaşı sonrasındaki on yıllık dönemde gelen muhâcirlerin sayısı yarım milyonu; 1876-1897 târihleri arasındaki yaklaşık yirmi yıllık dönemde gelen muhâcir sayısı bir milyonu geçmiştir. Rakamların büyüklüğü, sevk ve iskân işlerinde çeşitli sıkıntıların yaşanmasına sebep oldu. Kırım Savaşı?nda gelenlerin yarısından fazlası, Tuna sâhillerine yerleştirildi. Anadolu?da ise Sivas, Adana, Konya ve Bursa göçmenlerin yoğun bir şekilde iskân edildiği yerlerdi. Trabzon Limanı, göçmenlerin intikâl yeriydi. 93 Harbi?nde ise sâdece Kafkaslar?dan değil, Balkanlar?dan da büyük bir göç dalgası geldiği için iskân hareketleri Anadolu?da yoğunlaştı. Hattâ, Arabistan?a giden muhâcirler bile oldu.

MUHÂCİRÎN KOMİSYONU?NUN FAALİYETLERİ

Komisyon, öncelikle, muhâcirleri karşılamak ve misâfir emekle görevliydi. Daha sonra, onların iskân yerlerini tespit ederdi. Buralar, metrûk yerler ve devlete âit arâzilerdi. Yer tespitinden sonra, buraya yerleşen muhâcirlerin barınması için ev-bark; geçinmesi için hayvan ve tohum temin edilirdi. Muhâcirler, misâfir durumundaysa veya henüz geçimini temin edecek ürün elde etmemişse yevmiye dağıtılırdı. Kışlık yakacakları verilirdi. Komisyonun harcamalarının kaynağı, hazine ve halkın yardımlarıydı.

Bu işlerin yanı sıra, komisyonun çok mühim bir vazifesi daha vardı. Göçmenlerin, yeni vatanlarına uyum sağlamalarına yardımcı olmak. On dokuzuncu asırda, muhâcirlerin böylesine psikolojik ve sosyolojik ihtiyacının düşünülmüş olması, Osmanlı Devleti?nin meseleye ne kadar üst düzeyde baktığını göstermektedir.

Muhâcirîn komisyonlarının kurulması ile birlikte İskân-ı MuhâcirînTa?lîmâtnâmleri de hazırlanarak muhâcirlerin sevk ve iskânlarının daha düzenli bir şekilde yapılması sağlandı. Bu ta?lîmâtnâmelerde, muhâcirlerin sevk ve iskânlarının hangi şartlarda temin edileceği, ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı ve bu işlerde kimlerin nasıl görev alacağı konuları yer alıyordu.

TÜRK MİLLETİ TÂRİH YAZIYOR

Osmanlı Devleti, ülkesine göç etmek mecbûriyetinde kalan milyonlarca muhâcire kapılarını açtı. Onların barınması ve geçimini sağlaması için gerekli tedbirleri aldı. Devletin yetişemediği yerde, Müslüman halk, üzerine düşeni yaptı. Evini, eşyâsını, yiyeceğini paylaştı. Muhâciri, Peygamberimizin(SAV) emâneti bildi.

Çok şükür, ecdâdımızın muhâcirlere gösterdiği merhamet, bugün de devam ediyor. Devletimiz, mazlûm ve mağdûrların yanında. Türk milleti, milyonlarca muhâcir ile ekmeğini paylaşarak târih yazıyor.