'Beni hor görme kardaşım / Sen altınsın ben tunç muyum?'

Yazarımız Didar Ezgi Özdağ yazısında bugünlerde en çok unuttuğumuz şeyi hoşgörüyü ve onunla özdeşleşmiş ünlü ozanımız Aşık Veysel'i hatırlattı.

 

Söz konusu insansa gerisi teferruat olmalı. Yalnızca iyi ve kötüye dair bir ayrım yapılmalı.

Öteleştirmeden, saygıyı ve sevgiyi yitirmeden eleştirebilmeli insan.

Senin düşüncenin bir anlam ifade edebilmesi için karşıt bir görüşün olması gerektiğini bilmeli. 

Ve duygudaşlık yeteneği oldukça gelişmiş olmalı.

Sorunda bu değil mi zaten?

 

Hep benli başlayan cümleler kuruyor, karşımızda ki insanın duyularını ve düşüncelerini yok sayıyoruz. Oysa o kişiye veya hayatına dair neyi, ne kadar biliyoruz?

Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım

Duygu insanı olmak başka bir şey doğrusu.

Ünlü halk ozanımız Aşık Veysel ne güzel söylemiş;

 

Beni hor görme kardaşım

Sen altınsın ben tunç muyum

Aynı vardan varolmuşuz

Sen gümüşsün ben sac mıyım?

 

Şiirin devamı var elbette.

Ama anlamak isteyenler için bu satırlarda kafi gelmeli.

Ne diyeyim düşünen, araştıran, sorgulayan ama en çok da gönül gözü açık insan olabilme ümidiyle...