MHP'de bugünkü kavga ne için?

MHP

MHP'de muhalif sesler iyice yükselmeye başladı. Merak Akşener'in kuracağı parti merakla beklenirken, art arda istifa sesleri de gelmeye başladı. Yazarımız Ahmet Rauf Akay Milliyetçi Hareketi yazısında çarpıcı bir şekilde ele aldı. Akay'a

 

Bu ülke için yüzlerce,binlerce şehidi olan bir hareketin iktidar olması gerekirdi, değil mi? Ama olmadı. Bunun akademik bir dikkatle irdelenmesi gerekiyor. Zira bu sorunun cevabı verilmedikçe  -Milliyetçi Hareketin- kendini iktidara götürecek hamleleri yapması mümkün değildir.

Niçin olmadı, birinci sebep bizzat bu sualin kendisinde gizli. Ülkücüler hiç bir zaman niçin olmadı sorusunu kendilerine sormadılar. Sorsalardı -olması- için çıkış yolları arar, muhtemelen bulurlardı da. Ama sormadılar, çünkü onlara hep lider-teşkilat- doktrin- eleştirilmez dediler. MHP öğretisinin ilk adımı -eleştiri- diye bir kavramı zihinlerden söküp atmaktır. Lideri eleştiremezseniz, onun hatalarını göremezsiniz, doktrini eleştiremezseniz onu dokunulmaz hale getirerek yeni şartlara uyumlu hale getiremezsiniz, teşkilatı eleştiremezseniz değişen şartlara göre kendinizi yapılandıramazsınız. Dünya değişir, siz yerinizde sayarsınız. Değişen dünya, her gün fikirleri, örgütleri, siyasetçileri -güncelleme- yapmaya itiyor. Bunu yapmazsanız dünya bir tarafa gider, siz başka bir tarafa gidersiniz.

Bu üçlüye getirilen eleştirilmezlik zırhı ülkücülerin -sorgulama yeteneğini- yok etme maksadına matuftu.  Bir hareket başarıya ancak, sorarak, sorgulayarak ulaşır. Üstelik buna önce kendinden başlar. İnsanla robotu ayıran şey sorgulama yeteneğidir. Geçmişte ülkücü bir yazar bu yanlışa dikkat çekerek bu mantıkla ülkücü kuruluşların robot yetiştirme okuluna döndüğünden yakınmıştı.

Bir başka robotlaştırma biçimi de - bir düşman yaratarak- toplumu  bu düşman ekseninde kamplaştırmaktır. Önce  toplumun korkularına uygun muhayyel bir düşman oluşturulur. Sonra düşmanın gücü, tehdidi abartılarak  büyütülür. Amaç herkesin kendini tehdit altında hissetmesidir. Zamanla o düşmanı, kişi şahsi düşmanı gibi görmeye başlar. Bu safhada  artık sorgulamayı, eleştiriyi bırakarak, düşmana odaklanır. Her türlü eleştiriyi -böyle bir düşman varken, bir de eleştiri mi diyerek- düşmanlık olarak niteler. Böylece farklı yollardan  eleştirilmezlik sonucuna ulaşılır.

Sorgulamamak beyne zincir vurmaktan başka bir şey değildir. Ancak bu güdüleme biçimi herkeste aynı tesiri yapmaz, eğitim durumu, zeka, yetenek ve farklı faktörlere bağlı olarak  farklı derecelerde  robotlaşma eğilimi ortaya çıkar. Bazıları kendini bu mengeneden çabuk kurtarır, bazıları hiç kurtaramaz. Bir ömür bilmediği, anlamadığı, arkasını, önünü göremediği insanlara hizmet eder. Erken uyananlar bu güdülemenin yanlışlığını görür, durumu düzeltmek için toplumu dürtmeye başlarlar. Ama toplum öyle derin uyutulmuştur ki kolay kolay uyanamaz. Üstelik uyuyanların etrafında -uyandırıcıları engelleyen- eli değnekli daha derin uykuda olanlar vardır. Onları aşarak  bir uyandırma faaliyeti yapmak neredeyse imkansız gibidir.

Ülkücü hareket yanlış şablonlarla, yanlış adamlarla yönetilmenin sıkıntısını çekiyor. Bir savaş halinde sorgulama olmaz. Cephede iseniz  göreviniz sorgulama değil, isteneni yapmaktır. Lider-Teşkilat-doktrin 12 Eylül Türkiye'si için bir anlam ifade edebilirdi. Bugün bir anlam ifade etmediği gibi ülkücü hareketin geri kalma sebeplerinin başında geliyor. Bu şablonun bir çok yan etkisinden biri de Milliyetçileri okumaktan, araştırmaktan, üretmekten alıkoymasıdır. Doktrin eleştirilmeyecek kadar mükemmel olunca yeni şeyler öğrenmenin gereği de kalmıyor. Onun için bugün ülkücüler okumuyor. Edebi eserler veremiyorlar. Kendi hikayelerini bile yazamadılar.

Bir hareket  niçin robotlaştırılır sorusu da bu noktada anlamlı bir sorudur. Eleştiriden,sorgulamadan kaçmak için,  ortada saklayacak bir şeylerin olması gerekir. Hangi yolla olursa olsun toplumu -sorgulamaktan uzaklaştırmak isteyenlerin- hep saklayacak şeyleri vardır. Sorgulama bazen gizlenen gerçekleri ortaya çıkarır. Saklayacak şeyleriniz varsa kimsenin sizi sorgulamasını istemezsiniz.

Ülkücüler boyunlarına vurulan -lider-teşkilat- doktrin-eleştirilmez- zinciriyle çok kötü yönetildiler. Nereye götürüldüklerini göremeyecek kadar körleştirildiler. Alınan seçim yenilgilerinin sebebi olan lider ve kadrolarını sorgulamak yerine bir birlerini suçladılar. Tenkitlerini yönetenlere değil, kendileri gibi yönetilen insanlara yönelttiler. Dün Muhsin Yazıcıoğlu'na, bugün Akşener ve Özdağ'a yöneltilen eleştirilerin arkasında da bu zihinsel esaret yatıyor. Kimse 'Milli Görüşçüler AK Parti'de, Solcular, Sosyal demokratlar CHP'de, etnik bölücüler HDP'de, Ülkücüler niye her yerde' diye sormuyor. Ülkücüler gerçekten etkisiz bir siyasi hareket olmaktan çıkmak istiyorlarsa önce zihinlerine vurulan bu zincirleri kırmak zorundadırlar. MHP'de bugünkü kavga da bunun için. Hareketi güncelleyerek iktidara taşımak isteyenlerle kontrol altında tutmak isteyenlerin kavgası. Zincirlerini kıranlarla kıramayanların kavgası... Bakalım kim galip gelecek?