Tarih: 17.09.2017 00:30

Girişimciliğiyle bal sektörünün kraliçesi oldu

Facebook Twitter Linked-in

 

Gıda yüksek mühendisi Aslı Elif Tanuğur'un, oğlunun sağlık sorununa çözüm üretmek amacıyla geliştirdiği propolis özütü ve arı sütü bileşenleri, 3 yılda dünyaya açılan bir markaya dönüştü.

Tanuğur, bir bal firmasında Ar-Ge ve kalite direktörü olarak çalıştığı dönemde iki ayda bir tekrar eden yüksek ateş nedeniyle sık sık hastalanmaya başlayan 11 aylık oğlunu 5 yaşına kadar doktorların önerisiyle antibiyotikle tedavi etmeye çalıştı.

Antibiyotik kullanmaktan oluşan alerji nedeniyle bir doktorun tavsiyesi üzerine oğlunun bağışıklığını artırmanın doğal yolunu bulmak için kolları sıvayan Tanuğur, yaptığı araştırmalar sonucu çareyi propolis ve arı sütünde buldu.

Bileşiminde birçok protein, karbonhidrat, yağ ve vitamini içeren arı sütü ile arıların bitki sapı, yaprak ve tomurcuklardan topladığı, güçlü anti-bakteriyel ve anti-oksidan etkilere sahip tamamen doğal arı ürünü olan propolis, Tanuğur'un oğlunun 5 yıl boyunca devam eden hastalığına derman oldu.

Girişimcilikteki başarısını kısa sürede ödüllerle de taçlandıran Tanuğur'un Bee'o markası, en son Amerika'dan inovatif ürünler kategorisinde birincilik ödülü aldı.

Tanuğur, 3 yıl önce İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Arı Teknokent'te 40 metrekarelik alanda başladığı yolculuğu bugün bin metrekarelik alanda 38 kişilik ekiple sürdürüyor.

'Böyle bir ürüne duyulan ihtiyacı gördüm'
AA muhabirine, '2016 yılı Türkiye'nin gelecek vaat eden kadın girişimcisi' seçilmesini de sağlayan girişimcilik hikayesini anlatan Tanuğur, uzun yıllardır bal sektörünün içinde olduğunu, oğlunun tedavisi için bal üreticileriyle temasa geçtiğini, onlardan daha önce üretmedikleri arı sütünü ve kovandan kazıyıp attıkları propolisi kendisi için üretmelerini istediğini söyledi.

Propolis olduğu gibi yenmediği için ekstraksiyon (özütleme) yaptığını, oğluna her gün arı sütü ve propolis özütü vermeye başladıktan sonra ise ortaya çıkan sonucun inanılmaz olduğunu aktaran Tanuğur, 'Bazen tek başına propolis, bazen propolis ve bal karışımı, bazen de arı sütü, bal ve propolis karışımı verdiğim oğlum aylar geçmesine rağmen hiç hastalanmamıştı. Bu benim için bir rüyaydı, gerçekleşmesi ise bana yeniden yaşam sevincini aşılamıştı.' dedi.

Propolis ile olan yolculuğunun burada bitmediğini dile getiren Tanuğur, eş, dost çevresinde hikayesinin yayılması üzerine, benzer sorunları yaşayanların doğal ve sağlıklı arı ürünlerine ulaşmasını sağlamaya karar verdiğini belirtti.

Böyle bir ürüne duyulan ihtiyacın ne kadar büyük olduğunu gördüğünü anlatan Tanuğur, insanlara elini uzatmak için başta uzun yıllar birlikte çalıştığı mesai arkadaşı Taylan Samancı ve İTÜ'den hocası Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu'nu ikna ettiğini söyledi.

'7 milyon arı kovanı var, propolis üreten yok'
Türkiye'nin ilk ve tek yerli propolisini, arı sütü ve ham balın şifasıyla birleştirerek 'Bee'o' markasını oluşturduklarını anlatan Tanuğur, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Dünyanın ikinci arıcılık ülkesindeyiz. Türkiye'de 7 milyon arı kovanı var fakat propolis ve arı sütü üreten üretici yoktu. Çoğu bal, bir kısmı da çok az polen üretiyordu. Üreticinin bir kısmı propolisi bilmiyor, bir kısmı da pazar bulamadığı için üretmiyordu. Çin'den propolis ve arı sütü ucuza geldiği için de yerli üreticiler bunları üretmiyordu.

Raflardaki ürünleri incelediğimde orjinlerinin Çin olduğunu gördüm çünkü Çin, dünyanın birinci arıcılık ülkesi ama maalesef çok fazla hile yapılan, güvenilir olmayan ürünler. Ben o ürünlerin hepsini analiz ettim, zaten balla ilgili birçok testi Türkiye?de ilk defa yapmaya başlayan, metotlarını geliştiren kişiyim.Yüksek lisansım da balda orijin tespiti üzerine.'

'Propolis denen şeylerin propolis ile alakası yok'
Türkiye'de ve dünyada, propolisi tanımlayan bir kodeksin olmadığını belirten Tanuğur, şu bilgileri verdi:

'Bir kontrol mekanizması, yönetmelik, yasal düzenleme olmayınca herkes kafasına göre üzerine propolis yazdığı bir şeyi propolismiş gibi satabiliyor. Raftaki ürünleri inceleyince gördüm ki propolis denen şeylerin propolis ile alakası yok. Bunları oğluma veremeyeceğimi anlayınca tanıdığım arıcılardan benim için arı sütü üretmelerini rica ettim. Arı sütünü bala karıştırarak, propolisi de ekstrakte ettim. Neden ekstrakte ettim? Çünkü propolis ham halde tüketilemiyor. Kovandan topladıktan sonra tekrar arının kullandığı hale getirmemiz gerekiyor ki vücudumuz yararlansın. Yoksa bu haliyle vücudumuz sindiremiyor. 

'Ham bal, doğal antibiyotik'
Balın kristalleşmesinin veya kristalleşmemesinin 'iyi bal' göstergesi olmadığına dikkati çeken Tanuğur, 'Süt gibi balın pastörize edilmesine hiç gerek yok. Pastörize edildiği zaman vitaminleri, mineralleri, enzimleri yok oluyor balın. Raflarda cam gibi balları görüp 'Ooo ne güzel bal' zannedip alıyoruz ya onlar 70-80 derecede ısıtılmış, polenleri tutulacak derecede filtre edilmiş ürünler. Onları tüketmememiz gerekiyor. Tüketmemiz gereken bal, ham bal. Bal, ham bal olduğu zaman o da bir doğal antibiyotik.' diye konuştu.

Arıcının ne yaptığı bilinmediği sürece, bal analizleriyle işin içinden çıkmanın mümkün olmadığını vurgulayan Tanuğur, o nedenle işe sözleşmeli arıcılıkla başladığını anlattı.

Meme kanseri üzerine önemli araştırmaya imza attı
Türkiye dünyanın ikinci arıcılık ülkesi olmasına rağmen propolisle ilgili bir araştırma olmadığını belirten Tanuğur, propolisin meme kanserine etkisi üzerine yaptıkları araştırmayı şöyle anlattı:

'Bunun üzerine Türkiye'nin farklı bölgelerinden propolis toplayarak bir araştırma yaptık ve özelliklerini inceledik. Kanser üzerine etkilerini araştırmak için İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü'ne gittik. Böylece bir çalışma başlattık. Proje için Türkiye, Brezilya, Arjantin, Çin'den getirdiğimiz propolisleri üniversitede ekstrakte ederek meme kanserine etkilerini araştırdık. Meme kanserinden vefat eden kadınların meme kanseri hücrelerini de Amerika?dan getirttik. Propolisin, meme kanserinin dört evresine etkilerini ayrı ayrı inceledik. Hücreler üzerine bir Anadolu propolisini, Brezilya, Arjantin ve Çin'den getirttiğimiz propolis bir de kemoterapi ilacını uyguladık. Çalışma çok ilginç bir sonuç çıkardı ortaya. Anadolu propolisi çok hızlı etki etti çünkü birtakım bitkiler sadece bizim ülkemizin coğrafyasında var. Yani endemik türler açısından çok zengin bir coğrafyadayız. Dolayısıyla birtakım antioksidan maddeler sadece bizim ülkemizin propolisinde çıktı. Diğer ülkelerin propolisinde çıkmadı. Hal böyle olunca biz de bu etkinin Anadolu propolisindeki bu özel antioksidanlardan kaynaklandığını düşündük. Çünkü her dört evrede kanser hücresini yok ediyor. Sağlıklı dokuya hiçbir zarar vermiyor, tam tersine sağlıklı ve canlı hücre sayısını arttırıyor. Yani kanseri iyileştiriyor. Kemoterapi ne yapıyor? Kanser hücresini de yok ediyor ama sağlıklı dokuyu da yok ediyor.'

'Ürünlerin yüzde 95'i istenilen özellikte değil'
Tanuğur, KOSGEB desteğiyle İTÜ Arı Teknokent'te firmayı kurduklarını, ilk önce İstanbul ve çevresindeki arıcılarla görüşerek propolis üretmeyi anlattıklarını, bugün Türkiye'nin birçok ilindeki 300 sözleşmeli arıcı ile çalıştıklarını ve 80 bine yakın kovandan ürün aldıklarını söyledi.

Farklı ülkelerden 300?ün üzerinde numune topladıklarını, bunları da laboratuvar ortamında incelediklerini aktaran Tanuğur, bu ürünlerin yüzde 95'inin istenilen özellikte olmadığını, içinde çok az propolis bulunduğunu belirtti.

Tanuğur, ilk önce internet üzerinden satışını yaptıkları ürünlerinin bugün Amerika'da kurdukları firma üzerinden satışa sunulduğunu söyledi.

Bee'o marka ürünlerin mağaza ve eczanelerde satışa sunulan ürünler olmak üzere iki gruba ayrıldığını anlatan Tanuğur, 'Hızla büyüyoruz. Kore, Dubai, Kuveyt, Suudi Arabistan gibi ülkelere ihracat yapmaya başladık. Almanya ve Hollanda?ya ihracat yapıyoruz, bir yandan da Türkiye pazarında yavaş yavaş yayılıyoruz. Her sattığımız ürünün 1 TL?sini üreticiye ödüyoruz. Sözleşmeli arıcılarımıza daha modern ekipmanlarla, daha çok miktarlarda üretim yapabilmeleri için yeni kovanlar veriyoruz, yeni malzemeler alıyoruz.' diye konuştu.

'Tek kurşunla doğru hedefi vurabilirsiniz'
Girişimci olmak isteyen kadınlara da tavsiyelerde bulunan Tanuğur, toplumda genelde erkeklerin teşvik edildiğini, kadınlarda ise durumun biraz daha farklı olduğunu söyledi.

Kadın girişimcilerin, adım atacakları iş kolunda uzmanlarsa, olumsuz eleştirileri duymaması gerektiğini dile getiren Tanuğur, sözlerine şöyle devam etti:

'İnsanların bildiği işleri yapması doğru oluyor çünkü o zaman karşılaşabileceğiniz riskleri daha iyi analiz edip, daha iyi öngörüp baştan ona göre tedbirinizi daha iyi alabiliyorsunuz. Öbür türlü bir sürü sürprizle karşılaşıp yolda birkaç kez tökezleyebilir ve birkaç kere batabilirsiniz. Ama bu da girişimcilikte çok normal. Bir işi batırdınız diye tekrar girişim yapmayacaksınız demek değildir. Bu çok normaldir, bundan öğrenilir, ders alınır, tekrar yeniden başlanır, ondan da yılmamak lazım ama iyi bildiğiniz bir işi yaparsanız tek seferde, tek kurşunla doğru hedefi vurabilirsiniz. Pazar varsa bunun başarısız olması için ya da başarılı olmaması için hiçbir neden yok. Burada tek ihtiyacınız olan zaman, emek ve çalışma.'

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —