Yazarımız Kerime Yıldız, 98 yıl evvel Fahreddin Paşa'nın nasıl teslim alındığını yazdı.
Medine Müdâfaası hakkında ellerimle değil, dâima kalbimle yazarım; gözyaşlarım da eşlik eder.
Bir asır geriye gidelim. Mondros imzâlanmış, her yerde silah bırakılmış. Medine?nin etrafı isyancı Araplar ve haçlılalarla sarılı. Şehri savunan Fahreddin Paşa, ?Olmaz? diyor, ?Efendimizin diyârını hâinlere bırakmam!?
Paşa, kendisiyle birlikte Ravza?yı bekleyen Mehmedlere ?Mehmedçik? adını veriyor. Mehmedçik, iyi beslenemediği için hasta; Mehmedçik dermansız. Paşa, bir çâre arıyor. Çekirge yemeyi îcad ediyor ve kendisi de yiyor. İşte bu komutanın ve Mehmedçiğin direnişi, Hendek Müdâfaası?ndan bir cüzdür. Paşa, müdâfaa ettiği şehrin, 13 asır evvel nasıl savunulduğunu muhakkak ki biliyor.
İngilizin ödü patlıyor, bu direnişten. Kutülamâre?den biliyor ki bu paşalara para sökmez. O günden beri mertçe değil, namertçe savaşıyor. Açgözlü bedevilere, su gibi altın akıtıyor.
Felâketletlerimizin mimarı ttihatçılar ise paramparça. Almanların peşinden gidenler, cepheden ağlayarak dönüyorlar. Abdülhamid Han?ın, Şerif Hüseyin?i niye İstanbul?da rehin tuttuğuna, ancak kafaları basıyor. İngilizperest takımı ise memnûn. Ne de olsa bu, Enver?in bitişi demek. Allah biliyor ya bu ittihatçıların İngilizlere ne kadar direndiğinden hep şüphe etmişimdir. Kolay mı teslim olduk yoksa direndik mi?
Böyle şey olur mu demeyin! Plevne?yi düşüren Ruslar değil, paşalar arası kavgadır. Osman Paşa?ya yardıma gitseler Plevne düşer miydi? Bile isteye gitmiyorlar. 19. asır bürokratları, paşaları böyle. Rusçusu, İngilizcisi, daha bilmem ne belâ dolu devlette. Rakibini indirmek için devleti indirebilecek kadar ihtiraslılar. ?Önce devlet? diyenlere rastlamak zor.
Fahreddin Paşa direniyor ama kendi ekibinden teslim olanlar var. İstanbul?dan da ?Artık bıraksın? emri gelmiş. Paşa, 1919 ocak evâilinin bitiği gece Ravza?ya sığınıp duâ ediyor. Kılıcını, Ravza?ya emânet ediyor. Sabah olduğunda sona gelindiğini bilen arkadaşları tarafından derdest edilince, ?Ben seni bırakmadım Ya Resulallah!? diye feryad ediyor.
Yaralı Mehmetçikler, birlerine tutunarak Ravza?ya yüzlerini gözlerini sürüp ağlıyorlar. Peygamberimizle vedâlaşıyorlar. Medine halkının gözü yaşlı. Manzara o kadar vahim ki isyancı Arapların taşlaşmış kalpleri bile bir nebze olsun yumuşuyor.
Cihan Harbi, Medine?nin düşmesiyle fiilen, böyle bitiyor.
Paşa?nın kılıcı ne oldu bilmiyorum. Mühim değil. Ravza?ya emânet edilen o kılıç, bin sene İslâm?a hizmet etti. Medine Müdâfaası, ?Türk milletindeniz, İslâm ümmetindeniz? demektir. Kimliğimizdir, nâmusumuzdur, şerefimizdir.
EMİN ÇÖLAŞAN?A DA EKREM B. EKİNCİ?YE DE HAYIR!
Emin Çölaşan, yakın zamanda bir Fahreddin Paşa yazısı kaleme aldı. Ama ne yazı! Yutarsanız altına imzâ atabilirsiniz. Satır aralarına dikkat edince maksadı belli oluyor. Haçlı-Müslüman işbirliği, Medine?de Türk Ordusuna karşı durmuşmuş.
Be hey şaşkın, Türk ordusu hangi dinden? Bu nasıl bir ifâde?
Çölaşan?a şunları sormak lâzım:
Mâdem ki Fahreddin Paşa, büyük bir kahramandı, neden 1922?den sonra ortada yok? Bürokraside veya askeriyede görev alacak kaabiliyeti yok muydu? Büyükelçilik göreviyle ülkeden uzaklaştırılmasının sebebi, en büyük düşmanımız İngilize yakınlaşmaya ve inkılaplara itiraz etmesine engel olmak olabilir mi? Fahreddin Paşa, 8. Edward?ı ?sa majeste? diye karşılar mıydı?
Kemalistler, Çanakkale'de savaşan Arapları görmezler. Sanki cümle Araplar Osmanlı?ya isyan etmiş gibi köpürtmeye bayılırlar. Çünkü İslâmiyetten uzaklaşmamıza sebep lâzımdır. Ellerindeki en iyi malzeme bu!
Araplar arkadan vurdu da İngilizler vurmadı mı? Niye İstiklâl Harbi?nden sonra İslâm?a sırtımızı dönüp, en büyük düşmanımıza çevirdik? Anadolu?yu Müslüman Araplar mı işgal ettiler yoksa haçlılar mı?
Çok merak ediyorum, Çölaşan, Cumhuriyeti kuran kadro ile isyancı Arapların arasının iyi olduğunu; 1926?da Mekke?de yapılan konferansa Türkiye adına şapkasıyla giden Edip Sermet Bey?in Suudlara övgüler dizdiğini; İsyancı şeyhlerin (Hüseyin?in oğlu Faysal ve Suudların oğlu Faysal) Ankara?da ağırlandığını biliyor mu?
Ya Ekrem Buğra Ekinci?ye ne demeli? İttihatçı düşmanlığı ve Arap severliği, gözünü kör etmiş. BAE Dışişleri Bakanı?nın Fahreddin Paşa?ya hırsız demesini destekledi. Yazıklar olsun, bir de profesör olacak!
Ekinci gibiler, Arap isyanını kabul etmek istemezler. Sanki kabul ederlerse Müslümanlıklarına hâlel gelecek. Araplar, Peygamberimize bile eziyet etmediler mi? Hz. Hüseyin?i şehid etmediler mi? Bunların yanında Osmanlı?ya ettikleri nedir ki?
Fahreddin Paşa ittihatçıymış. Kurban ol böyle ittihatçıya! Keşke ittihatçıların hepsi böyle olsaydı. Cemal, Talat ve Enver paşalar sıvışıp kaçarken Fahreddin Paşa direniyordu.
Ekinci, Plevne Müdâfaası?na da dil uzatmış. İngiliz ağzıyla konuşabilen, Rus ağzıyla da konuşur elbet.
??..
İngiliz, öyle bir oyun kurdu ki çöz çözebilirsen! İngilize kanıp Osmanlı?yı arkadan vuran Araplar düşmanımızsa Osmanlı?ya sâhip çıkıp, İngilizden nefret etmemiz gerekir. Yok Osmanlı kötüyse İsyancı Araplardan yana olmamız gerekir. İngiliz, kendisiyle iş tutan Araplar üzerinden İslâm düşmanlığı üretirken, kendisine yakın Kemalistleri vatansever olarak gösteriyor.
Esasında Kemalistlerin, İsyancı Arapların ve İngilizlerin ortak düşmanı Osmanlıydı. Biraz daha deşince de Türklerdi. (Kimse Kemalistler Türkçüydü demesin. Çünkü Kemalizm, gerçek Türkçülerin de canına okudu.) Ortak düşman yok olunca dostluklarına devam ettiler.
Tam da Mehmet Barlas?ın dün yazdığı ?Catch-22? paradoksu gibi değil mi? Çöz çözebilirsen!
Aslında çözüm, gâyet basit: Medine Müdâfaası?nı idrak edeceğiz ki bir asır evvel Ortadoğu?da kurulan oyun bozulsun. İçimizdeki Arap düşmanları, Arapların içindeki Türk düşmanları ayıklansın.
Yukarıda da dediğim gibi, Türk?ün kılıcı Ravza?ya emânet edildi ve Ravza?nın Sâhibi, el-Emin?dir.