Tarih: 24.09.2018 13:16

Ahmet Rauf Akay yazdı: Kader kurbanı kavramına açıklık getirelim...

Facebook Twitter Linked-in

İnternet gazetemiz enpolitik.com yazarlarından Ahmet Rauf Akay, bugünkü köşe yazısında gündemde olan af tartışmasını ele aldı. Kader kurbanı kavramına açıklık getirmekle yazısına başlayan Akay,  'MHP'nin teklifi,  çerçevesi yeniden ve toplumu rahatsız etmeyecek şekilde belirlenerek yasallaştırılabilir' dedi.

Akay'ın 'MHP'nin af teklifi' başlıklı yazısının tamamı şöyle: 


'MHP Genel Başkanı Bahçeli, 24 Haziran seçimlerinden önce -kader kurbanları- için bir af çıkarılacağı taahhüdünde bulunmuştu. Dün nihayet o vaat ete kemiğe bürünerek kamuoyuna sunuldu. MHP, devlete karşı işlenen suçlar, terör suçları, kasten öldürme, kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlar ve cinsel saldırı dışındaki suçlar için 5 yıllık bir şartlı indirim istiyor.

Öncelikle kader kurbanı kavramına açıklık getirmekte fayda var, bu çok yanlış bir ifade. Kader, insanı herhangi bir işe zorlamaz. İnsiyatifi insan iradesinden alarak kadere yüklemek suç ve cezayı da anlamsız hale getirir. Allah, kitabında doğru yolu göstermiştir, insan iradesiyle kaderini kendisi örer. Ancak, burada şu ayrıntı önemlidir, bazen şartlar, beklenmeyen durumlar, insan iradesini aşan sonuçlara neden olabilir. Mesela, trafik kazaları, meşru müdafaa böyledir. Aracınızı kullanırken kimseye çarpmayı murat etmezsiniz ama istemediğiniz halde bir kazaya neden olabilirsiniz. Veya evinizden, işinizden çıkarken saldırıya uğrayabilir, kendinizi savunmak zorunda kalabilirsiniz. Bu tip suçları ayırmak lazım.

Affa gelince, prensip olarak affa karşı değilim, hele yargının doğru işlemediği, adaleti siyasetin belirlediği yerlerde af yapılan yanlışları bir telafi mekanizması olarak düşünülebilir. Bugün en çok şikayet edilen konuların başında yargının siyasallaşması geliyor. Yargıya güven endeksi her gün biraz daha aşağılara doğru sarkıyor. Balyoz, Ergenekon gibi davalarda yapılan yanlışlar birçok insanın hayatını kararttı. Telafisi mümkün olmayan mağduriyetler ortaya çıktı. Ardından, 15 Temmuz ihanetinden sonra yapılan yargılamalarda da aynı yanlışlar devam etti. Çerçeve o kadar geniş tutuldu ki neredeyse 80 milyonun tamamı FETÖ ile irtibatlandırılacak noktaya geldi. Yargılamalarda hukukun evrensel kuralları bir tarafa bırakıldı. Suçun şahsiliği ve kast unsuru unutuldu. Bugün birazcık vicdan muhasebesi yapanlar bu gerçeği cılız da olsa dile getirebiliyorlar. Nitekim, geçtiğimiz gün Aydın Ünal'ın yazısı böylesi bir vicdani çıkışı simgeliyordu. Bazıları görmek istemese de içinde bulunduğumuz ekonomik krizi tetikleyen sebeplerden biri hukuk güvenliğinin ortadan kalkmasıdır. Sermaye hukukun olmadığı yere gitmez. 15 Temmuz'dan sonra artan sermaye kaçışının nedenlerinden biri budur.

Aflara karşı olmayışımın belki diğer nedenlerinden biri de bir defa tökezledi diye bir atın hemen öldürülmesinin doğru olmadığına dair inancımdır. İnsan beşerdir, hata yapabilir. Herkesin ayağı sürçebilir. Önemli olan onu yok etmek değil, ıslah ederek topluma kazandırmaktır. Zaten çağımızın  ceza politikası, cezalandırmayı  bir intikam alma biçimi  olarak değil, bir topluma kazandırma aracı olarak  görmektedir. Uzun süre hapis yatan bir tanıdığım yattığı süre içinde hep 'ben insanım bir defa hata yaptım diye beni yok etmeyin diyerek' içten içe haykırdığını anlattı. Hangimiz yarın bir belanın bizi de bulmayacağından emin olabiliriz? Eğitim düzeyi düşük toplumlarda suçtan kaçmak çoğu kez suç işlememek için yetmemektedir.

Buraya kadar anlattıklarım affa bakışımla ilgili boyuttu, gelelim MHP'nin teklifine. Yukarıda teklifin içeriğinden kısaca bahsettim. Sn Cumhurbaşkanı ABD'ye giderken bir soru üzerine af konusundaki tavrını ifade etti, kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi olamaz devlet ancak kendine karşı işlenen suçları af edebilir dedi. Burada MHP ile Sn Cumhurbaşkanı arasında bir bakış farkı olduğu anlaşılıyor. Ancak bu giderilmeyecek bir farklılık değil. MHP terör ve devlete karşı işlenen suçların affına karşı, bu itiraz eylem yapmamış, devlete kurşun sıkmamış mahkumlar istisna edilerek, yani af kapsamına alınarak telafi edilebilir. Çünkü ceza kanunumuzun terör örgütü tanımlamasının çerçevesi çok geniş. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgütün amaçları istikametinde faaliyet göstermek de örgüt üyesi gibi işlem görüyor. AB, bu tanımlamaya karşı çıktığı için Terörle mücadele kanunun bu maddesinin değiştirilmesini istiyor. Yazı yazmaktan, fikirlerini açıklamaktan başka suçu olmayanlar da şayet yazıları bir örgütün görüşleri ile örtüşüyorsa terör örgütü üyesi olmaktan ceza alabiliyor. Bunların hiç biri hakka, adalete uygun değil. Sempatizanı bile cezalandıran bir sistem onu militan haline getirir. Doğru bir ceza politikası terörle mücadelenin bir parçasıdır. Aslolan,  devletle problemli insanların sayısını mümkün olduğu kadar az tutmak, insanların hayatlarında derin izler bırakan bir daha unutamayacakları kötü hatıralar bırakmamaktır. FETÖ yargılamaları sırasında ülkücü olduklarından şüphe edilmeyecek Yeniçağ ve Habererk yazarları bile içeri alındığına göre ortada vicdanları kanatan bir çok yanlışın bulunduğu muhakkak.

1999 affının üzerinden 20 yıl geçti. Af neredeyse bir ihtiyaç haline geldi. MHP'nin teklifi,  çerçevesi yeniden ve toplumu rahatsız etmeyecek şekilde belirlenerek yasallaştırılabilir. Hangi suçu işlerse işlesin mükerrirler, cinsel taciz, uyuşturucu ve eylemli terör suçları hariç 5 yıllık bir af toplumdaki gerilimi ve adalet mekanizmasıyla ilgili güvensizlik ve endişeleri ortadan kaldırabilir. Kişilere ve mal varlığına karşı suçlarda da suçun mağduru oluş insanları tatmin edecek bir tazmin müessesi getirilerek tepkiler azaltılabilir.'




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —