'Türkçe anamın dili' dedi Türkiye'ye bir kez bile gelemedi: Büyük yazar Cengiz Dağcı 100 yaşında...

Türk yazın dünyasının en büyük isimlerinden biri olan, Türkiye'ye hiç gelmediği halde Türkiye Türkçesi ile birbirinden güzel eserler veren hayran kalınası usta yazar Cengiz Dağcı, 100 yaşında...

Edebiyatımızın büyük isimlerinden biri olan Kırım Tatarı yazarı, sadece Kırım Türk'ü değil dünya üzerinde yaşayan tüm Türklerin sesi olmuş, değerli büyük usta Cengiz Dağcı, 'Korkunç Yıllar' adlı kitabında: 

'Bahçesaray'dan, Kaşgar'a varana kadar binlerce minaremiz göklere uzanıyor.  Bize tatar diyorlar, Türkmen diyorlar, Kazak diyorlar, Özbek diyorlar, Azeri diyorlar, Karakalpak, Uygur, Kabardin, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan! Deniz parçalanamaz, biz Türk'üz!' sözleri ile Türklük bilincini ve hissiyatını son derece muntazam anlatıyor...



Bugün 100'üncü yaş günü olan Cengiz Dağcı, ne yazık ki bizim memleketimizde henüz yeteri kadar tanınmıyor, sitemiz enpolitik yazarı Yavuz Bülent Bakiler hocamız da bir yazısında  Eskişehir'de tanıştığı yüksek tahsil yapmış ve mühim mevkilere gelmiş bazı Tatarların Cengiz Dağcı'nın ismini bile duymamış olduklarına üzüntüyle şahit olduğunu anlatmıştır. 


Cengiz Dağcı, Türkiye'ye hiç gelmediği halde Türkiye Türkçesiyle eserler vermiş, 2. dünya savaşı sırasında Almanlara esir düşmüş, savaş bittikten sonra esaretten kurtulmuş ve İngiltere'ye yerleşmiştir.   

Ata toprağı Kırım hasreti ile hayata gözlerini yuman Cengiz Dağcı, 22 Eylül 2011'de İngiltere'de yaşamını yitirmiş, Türkiye Cumhuriyeti 62. 63 ve 64'üncü dönem Başbakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun girişimleri neticesinde  Kırım'ın en güzel manzaraya sahip yerlerinden biri olan Gurzuf'taki Ayudağı civarında doğduğu yer olan Kızıltaş köyünde toprağa verilmiştir.


Eserlerinde de Kırım halkının gördüğü zulümden ve 2. dünya savaşından mükemmel bir üslupla bahseder. 'Korkunç Yıllar' ve 'Yurdunu Kaybeden Adam' baş ucu olmaya aday güçlü iki romanıdır.




Stalin zamanında büyük acılar çekmiş ve çok sevdiği memleketi Kırım'dan sürülmüş, daha sonra Türkiye'ye müracat etmiş ama dönemin ileri gelenleri (bir rivayete göre solcu olmadığı için) onun bu isteğini kabul etmemiş. O da buna rağmen Türkçe'yi öğrenmiş ve eserlerini de Türkçe yazmış. 

Stalin'in, NEP (New Economic Plan) dönemini sona erdirip Sovyetler Birliği?nde komünizme geçildiğini ilanıyla birlikte, Cengiz Dağcı?nın, vatanı olan Kırım, Gurzuf kasabası Kızıltaş köyündeki aile işletmesinin devletleştirilmesi ve babasının tutuklanmasıyla (1932) mutlu çocukluk yılları sona erer.

Arkasından, önce Stalinizmin korku imparatorluğunca ötekileştirilip, parçalanan birey ve sosyal hayatlarla içinde yaşadıkları ve ikinci dünya savaşının ortasında savaş ve esaretle birlikte sürüklendiği ?Ölüm ve Korku Yılları? sonrasındaki uzun sürecek bütün hayatını etkileyecektir. 



Cengiz Dağcı, Tarih öğretmeni olmaya hazırlanırken, okulunu bitirmeden, yaklaşan savaş tehlikesi üzerine askere alınıp, yedek subay okulundan tank teğmeni olarak cepheye sürülür. Girilen savaşta Nazilere esir düştükten sonra; Nazilerin, Sovyetler yıkıldıktan sonra bağımsızlık vaadiyle oluşturdukları Türkistan lejyonuna katılır. Sovyet ordusunda savaşa katılmak üzere ayrıldığı Nazi işgali altında ata yurdunu 1941 yılında Nazi üniforması ile ziyaret eder. Bu vatan Kırım?ı hayattayken son gördüğü olur. 

Geride kalan 70 yılını vatanına hasret ve geri dönüş hayali ile yaşayacak; iradesi dışında sürüklendiği parçalanmış, sürgün ve sonrasındaki izole edilmiş hayatı, romanları, anılarına esas motif olacaktır. 

Bu hasretine ?Yansılar? adlı anılarını derlediği kitabında, Kızıltaş?ın, Gurzuf?un bağlarında bayırlarında dolaşan, bura insanlarıyla içli dışlı hayal kahramanına ?ben? ismini verir;

?neredeydin ben?
nerde sandınız?
Kızıltaş?ta!...

değişik bir tarzda sürdürdü;

'Bu odanın içinde kıyısı yeşil palmiyeli bir deniz olsaydı; kıyıda ipek şemsiyeleri ve renkli yelpazeleriyle gezinen güzel kadınlar olsaydı, hiç ayrılmazdım senden. Ama sen kendi yüreğini kemirip durduğun bu kış akşamlarında senin içine kapanıp kalamazdım. seni dertlerinle baş başa bırakıp gittim.?  (bknz: yansılar, ben ve içimdeki ben ?yansılardan kalanlar?, ötüken yayınları, istanbul 1994, sf:23)

Dağcı'nın toprağına bu hasreti, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun girişimleri ile  yaşamını yitirdikten sonra son bulmuş, vatanına defnedilmiştir.



Değeri pek bilinmeyen, ne yazık ki Türkiye'de de çok tanınmayan güçlü kalem, büyük usta Cengiz Dağcı'nın edebi dili okuyucuya derinden tesir eden betimleme ve anlatımlarla güçlendirilir. 'Anneme Mektuplar' adlı romanında  yaşlı ve sürgün bir adamın annesine yazdığı mektupları, derin, hüzünlü ve en yalın haliyle anlatmış okuyucuyu etkilemeyi başarmıştır...

ESERLERİ:

YANSILAR I, II, III, IV, V

Cengiz Dağcı'nın hayatından, günlük tehassüs ve notlarından, Kırım'a, geçmişe olan hasretlerinden meydana gelmiş orijinal bir eser. Yansılar 2 ve Yansılar 3, Yansılar 4, Yansılar 5 olmak üzere, eser halen beş cild olmuştur.

BEN VE iÇiMDEKi BEN (YANSILAR' DAN KALANLAR) 


Yansılar 1-2-3-4 diye devam eden eserlerinin sonuncudur.

KORKUNÇ YILLAR 


İkinci Dünya Salvaşı'nda bir Kırım Türkü'nün başından geçenleri anlatır.

YURDUNU KAYBEDEN ADAM 


Cengiz Dağcı serisinin bir başka romanı.

ONLAR DA iNSANDI 

Kırım, Kırım'daki sosyal, hayat, Sovyet idaresinin muhtelif safhalarıyla ve sürgünle ilgili gözlem, hatıra ve çilelerin romanı.

O TOPRAK BİZİMDİ


Kırım'ın İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet idaresi altındaki çaresizliğinin hikayesi.

ANNEME MEKTUPLAR 



Kırım'da birbirine saf bir aşkla bağlanan iki gencin çocukluk ve yetişme çağlarını, Kırım'ın tabii çerçevesinde ele alıp işleyen bir roman.

ÖLÜM VE KORKU GÜNLERİ

İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgali altındaki Polonya... Millî ayaklanma ve bunun kanla bastırılışı... Bu şartlar altında Varşova'da yaşanmış bir insanlık dramı...

BADEM DALINA ASILI BEBEKLER 


Yazar bu romanında da Kırım'a ve Kırım'daki çocukluk günlerinin saf ve canlı hayatına dalıyor.

YOLDAŞLAR

Cengiz Dağcı'nın İkinci Dünya Savaşını anlatan romanı.

BİZ BERABER GEÇTİK BU YOLU 


Cengiz Dağcı'nın başka bir değerli romanı.

kaynak: biyofrafi.net/ ekşisözlük

haber: enpolitik/ Melek S. Tunç