Davutoğlu: Bir tarafta pudra şekerciler, diğer tarafta insan kaçakçıları

Davutoğlu: Bir tarafta pudra şekerciler, diğer tarafta insan kaçakçıları

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Almanya'ya toplu ilticayı gündemine alarak iktidara sert sözlerle yüklendi. Uyuşturucu kullandığı görüntüleri ortaya çıkan AK Parti Genel Merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu'nu da hatırlatan D

Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin görüş ve önerilerini kamuoyuyla paylaştı. Kritik açıklamalarda bulunan Davutoğlu'nun gündeminde iktidarın salgınla mücadele politikası, Merkez Bankası'nın ortadan kaybolan 128 milyar doları ve Almanya'ya toplu iltica skandalı vardı. 

Vakalardaki tırmanışın sorumlusu olarak iktidarı gösteren Davutoğlu, Ramazan’ın ikinci yarısından itibaren ülke genelinde tam ve kararlı bir kapanma çağrısında bulundu. 

Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu'nun kayıp 128 milyar dolarla ilgili 2017'de Hazine Müsteşarlığı ile bir anlaşma imzalandığını ve ortada kaybolmuş bir varlıktan bahsetmenin mümkün olmadığı açıklamasını hatırlatan Davutoğlu, ''Dövizi Hazinenin doğrudan satması mümkün değil, Kamu bankalarına mı satıldı? Mevcut piyasa kotasyonlarını fiilen hangi kuruluş girdi?' diye sormayacak mıyız?' dedi.

Almanya'ya toplu iltica skandalına da geniş yer veren Davutoğlu, uyuşturucu kullanırken ortaya çıkan görüntüleriyle gündem olan AK Parti Genel Merkez çalışan Kürşat Ayvatoğlu'nu hatırlatarak, 'Şu geldikleri hale bakın. Bir tarafta pudra şekerciler, diğer tarafta insan kaçakçıları. Malatya, Elazığ, Ordu derken, bunların belediyelerinden şimdi de İnsan Kaçakçılığı foseptiği saçıldı her yere' sözlerini kaydetti.

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

'Şu salgın döneminde bu iktidarın milleti düşürdüğü hallere bakar mısınız. Bakın Sağlık Politikaları Başkanlığımızın verdiği bilgilere göre Çam Sakura Hastanesinde Kadın Doğum servisi bile kapatılıp Kovid servisi haline getirilirken, Zeynep Kamil gibi Türkiye’nin en önemli kadın hastalıkları ve doğum hastanesinde görevli anestezi uzmanları kovid nedeniyle pandemi hastanelerine geçici göreve gönderilmiş olup, randevusu verilmiş operasyonlar dahi yapılamaz hale gelmiş bulunmaktadır. 

'VAKALARDAKİ TIRMANIŞIN SORUMLUSU KİM?'

Şu vakalardaki tırmanışın sorumlusu kim? Neden dönüp dolaşıp başa döndük? Bırakın başa dönmeyi, daha kötü bir evreye nasıl geçtik? Bilimin ve aklın sağlayacağı tedbirler ekonomiye zarar verecek diye bütün bir ülkeye yaşattıklarına bakın hele. Aşılamada başından bu yana şeffaf olmayan bir süreç yaşattılar ülkeye. Sürekli aşı takvimlerini değiştirdiler, aşılama rakamlarını çelişkilerle sundular, nedendir bilinmez bir türlü aşı çeşitlemesine ulaşamadılar. Ülkemizde hala 7 kişiden 6’sı aşılanmamış durumda. 

'HEM AKLI HEM BİLİMİ SUSTURDULAR'

Öte yandan salgın demek dayanışma demekken, bunlar muhalefetin elinde olan yerel yönetimlerin dayanışma çabalarına bile taş koydular. Sonra da hem aklı hem de bilimi susturdular. Zannettiler ki bilimsel gerçekler bunların zaten kötü yönettikleri ekonomiyi daha da zora sokacak; bunlar da halk karşısından zora düşecek, oy kaybedecekler.  Halbuki tam tersine, bilim, rasyonel akıl ve planlama sayesinde bugün hem sağlıkta hem de ekonomide daha iyi yerlerde olabilirdik.

İKTİDARA 6 NEDEN

Peki neden dön dolaş böyle bir kriz aşamasına ulaştık? Bunun nedenlerini bir kez daha bıkmadan usanmadan iktidar sahiplerinin yüzüne vuralım.

Bir, verileri saklayarak gerçeklerle yüzleşmekten kaçtınız yani kafanızı kuma gömdünüz; dürüstlük ve şeffaflık testinden sınıfta kaldınız.

İki, halka tedbirleri icbar ederken kendinizi istisna tuttunuz ve lebalep kavramını literatüre kazandıracak çifte standartlar uyguladınız; samimiyet testinden sınıfta kaldınız.

Üç, konuya stratejik bir planlama perspektifinden değil günlük çıkar perspektifinden baktınız; kriz yönetim becerisi testinde sınıfta kaldınız.

Dört, ekonomi yönetimindeki vahim hataların derinleştirdiği ekonomik krizin etkisini azaltabilmek için vaktinde tam kapanma kararı alamadınız ve halkı can riski ile geçim riski arasına sıkıştırdınız; sorumluluk testinde sınıfta kaldınız.

Beş, aşılamayı hem geç hem yetersiz bir şekilde uygulamaya koydunuz, Türkiye’yi tek bir kaynağa mahkum ederek ülke sıhhatini Çin’in merhametine emanet ettiniz; bağımsızlık testinde sınıfta kaldınız.

Altı, özetle salgın krizini bir yönetim krizine dönüştürdünüz; yönetim testinde sınıfta kaldınız.

Baktınız ki, hem kriz hem kontrollü kapanma seçim planlarını etkileyecek, ülkeyi tümden açtınız; salgın derinleşince de iki arada bir derede kısıtlamalar uygulayarak bir uçtan diğer uca savruldunuz. 
Şimdi de çıkıp sürüklendiğiniz felakette sorumluluğu yine bütün ülkeye yüklüyorsunuz.

'SORUMLU HEPİMİZMİŞİZ!

Yeni bir sorumlu buldular şimdi; Kimmiş biliyor musunuz? Meğer sorumlu hepimizmişiz! Yani 84 milyonmuş! Zaten nerede bir başarısızlık var, bunları ara ki bulasın. Ama iş sorumlu ilan etmeye geldiğinde, sorumlular belli: Milyonlar! Sormak gerek bunlara: Siz “hayat eve sığar” kampanyası başlattınız da halkı evde mi tutamadınız? Siz “maske-mesafe-hijyen” dediniz de, halkımız şehir şehir, kongre kongre dolaşıp, her şehre virüs falan mı taşıdı?

Siz milyarlarca liralık destekleri 3-5 müteahhite değil de halka verdiniz de, bu halk aç gözlülük yapıp fazla mesai için gizlice sokaklara falan mı çıktı? Bir de çıkıp utanmadan sorumlu hepimiziz, yani 84 milyon diye halkı aklıyla alay eden, hakaret eden açıklamalar yapıyorlar. Yani bizi Beştepe’nin günü birlik alınan keyfi kararları, kara düzen plansız yönetimi değil de halkın sorumsuzluğu bugünlere getirdi öyle mi? Bu halk mı size “sakın kongrelerinizi yaz aylarına, açık havada stadyumlara falan ertelemeyin” dedi yoksa!

Siz her işinizi inadına yapacaksınız ama sorumlusu hepimiz olacağız öyle mi? Siz Bilim Kurulu’nu da Sağlık Bakanlığı’nı da bypass edeceksiniz ama sorumlusu 84 milyon olacak öyle mi? Siz bir gecede aldığınız kararlarla ülkeye yüz milyarlarca zarar verecek; kapanmaya gidemeyeceksiniz ama sorumlusu vatandaş olacak öyle mi? Siz liyakatsiz ellerdeki berbat ekonomi yönetiminizle hazineyi boşaltacak; salgında gerekli desteği millete sunamayacaksınız ama sorumlusu bütün bir millet olacak öyle mi?  Daha fazla sorumsuzluk sergilemeyin ve can riski ile geçim riski arasına sıkışmış olan halkı bu cendereden çıkaracak kararlı ve net tedbirler alın.

RAMAZANIN İKİNCİ YARISINDA TAM KAPANMA ÇAĞRISI

Ne mi yapacaksınız?

Ramazan başında önerdiğimiz tedbirler paketini derhal devreye sokun! Günü değil, canı kurtarın!
Yanlışlarınızın faturasını vatandaşa kesmeyin!  Geç kalmış olsa da Ramazanın ikinci yarısında bari  ülke çapında tam ve kararlı bir kapanma uygulayın! 

Bunu uygularken halkı geçim kaygısından kurtaracak şu 4 tedbiri acilen hayata geçirin!

1- Ramazan süresince esnafımızın kira ve tüm faturalarını devlet tarafından karşılayın ve her bir esnafımıza 5000 TL'den az olmamak üzere ciro kaybı desteği verin.

2- Hasat dönemine girmekte olan çiftçilerimize özel uygulamalar geliştirin ve  mazot, gübre ve yem ihtiyaçlarını karşılayacak hibe desteği verin. 

3- İşçilerimiz için kısa çalışma ödeneğini derhal tekrar başlatın. 

4- İşsizlere ve sosyal yardıma muhtaç kesimlere açlık sınırı olan 2736 TL'den az olmamak üzere hane başı yardım yapın.

Unutmayın, bu tedbirler asla lütuf değildir.  Sakın ha kaynak yok demeyin! 

3-5 müteahhide peşkeş çektiğiniz, bir gecede Merkez Bankası Başkanını değiştirerek hazineye yüklediğiniz miktarlar karşısında bu destekler devede kulaktır! Türkiye’yi öyle bir kıskaca soktunuz ki, tam kapanma halinde ekonomik hayat durduğu için bu tedbirden kaçıyorsunuz; tam kapanma yapmadan da vaka sayılarını durduramıyorsunuz. 

Vaka sayıları arttıkça da bu kez seyahat kısıtlamaları dolayısıyla ekonominin öncü döviz kaynaklarından turizm sektörünü son derece yıkıcı bir sezon riski bekliyor. 2019 yılında 51.7 milyon ziyaretçi ağırlayıp ülkeye 34.5 milyar dolar getiren Turizm sektörünün geçen sene 2020’de ziyaretçi sayısı yüzde 69 düşüşle 15.9 milyona, gelir ise yüzde 65 düşüşle 12,1 milyar dolara gerilemişti. 

'BUNLAR İSTİYOR Kİ REZERVLERİ SAÇIP SAVURSUNLAR'

Kritik aylarda özellikle Rusya’dan gelen son kısıtlamalar sadece sektör için değil genel döviz gelirlerimiz açısından da ciddi bir alarm sinyalleri vermektedir. Turizm haftasını kutladığımız bugünlerde sektöre yönelik ciddi bir tedbirler paketi açıklanmalıdır. Gelecek Partisi olarak bu konuda kapsamlı önerilerimizi önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağız. 

Bizler, sizin adınıza, bu iktidarın yanlışlarını, gerçek dışı beyanlarını, cahilliklerini yüzlerine vurmaktan utanır hale geldik; bunlar aynı yaveleri tekrarlamaktan sıkılmıyorlar. Merkez Bankasına ettikleri onca işkence göz önünde cereyan etmiyormuş gibi, “Bu konuların yanlış ve eksik bilgiye dayalı olarak kamuoyu önünde tartışılması Merkez Bankasına zarar veriyor!” teranelerini sıralamaktan bıkıp usanmıyorlar. 

Bunlar istiyor ki herkes kendileri gibi yapsın!  Bunlar istiyor ki herkes bunların kapalı kapılar ardındaki işlemleri gibi sorunların üstünü örtsün. Bunlar istiyor ki rezervleri saçıp savursunlar, 4 yılda 4 başkan değiştirsinler, “faiz sebep enflasyon sonuç” saplantılarıyla kriz üstüne kriz çıkartsınlar, Merkez Bankası Başkanlarını kovup Bankanın itibarını içeride-dışarıda iki paralık etsinler ama çıkıp kimseye de hesap vermesinler!

MERKEZ BANKASI'NA 128 MİLYAR DOLAR TEPKİSİ

Bunlar “iftiradır, yalandır” diyerek koltuklarını koruma amaçlı propagandalar yapacak diye bizler sizin adınıza şu soruları sormayacak mıyız aziz vatandaşlarım:

“2017 yılında imzalandığını söylediğiniz protokol yeni bir protokol müydü yoksa MB ile Hazine arasında eskiden beri var olan ve dış borç ödemelerinin koordinasyonu için kullanılan protokolü mü genişlettiniz? Bu protokolden kamuoyunun ve piyasaların neden haberi olmadı. Hazine ve MB arasındaki protokole göre satılan dövizler web sitesinde yer alıyor. İddia edildiği gibi bu dövizler Hazineye satılmış olsa Hazinenin hesabında görünürdü. Niye gösterilmedi?” diye sormayacak mıyız?

KAMU BANKALARINA MI SATILDI?

Bunlar propagandalar sayesinde ballı maaşlarını hak edecek diye, bizler sizin adınıza;

“Dövizi Hazinenin doğrudan satması mümkün değil, Kamu bankalarına mı satıldı? Mevcut piyasa kotasyonlarını fiilen hangi kuruluş girdi?” diye sormayacak mıyız?

“30 milyar dolar cari açık, 31 milyar dolar yabancı sermaye çıkışı, 50 milyar dolar tutarında reel sektörün yabancı para pozisyon azaltması,  Vatandaşın 54 milyar dolar tutarında döviz ve altına yönelmesi durup durduk yere mi oldu? Bunlar yanlış politikalarınızın eseri değil mi?” diye bunları hesaba çekmekten geri mi duracağız?

Bunlar göze girecekler, ballı maaşlarla lüks hayatlarını sürdürecekler diye bizler; “Madem faizi değiştirmeyip daha önceki para politikasına devam edecektiniz;  Neden bir gecede Türk Lirası’na yüzde 10'un üzerinde değer kaybettirip bütçeye 525 milyar TL ek yük yüklediniz,  Milleti niçin daha da fakirleştirdiniz?! Bunu hesabını elbet vereceksiniz!” diyemeyecek miyiz?

“Cari açık patlayan ithalat sebebiyle oldu. Sakın ithalatı artıran, talimatla düşürülen faiz ve zorla verilen kredi olmasın?” diye bunların yüzlerine vuramayacak mıyız? Bunlar gitmeye bile tenezzül etmedikleri kurumların yönetim kurulu üyeliklerinden rant devşirecekler diye bizler; “İthalat yapan firmalara her talep ettiklerinde kuru etkilemeden, olması gerekenden ucuz döviz satarak ithalatı neden teşvik ettiniz?” diye sormayacak mıyız?

'BİZE DE Mİ VİNÇLERLE MÜDAHALE EDECEKSİNİZ?'

Üstelik “Çıkmak isteyen yabancıya ya da tasarrufunu dövizde tutmak isteyen vatandaşa döviz satmak üzerinize vazife mi?” diye sorduğumuzda; “Gözü kara bir biçimde satmasaydınız kur artacaktı ve talep de olmayacaktı.” diye analiz ettiğimizde bize de mi vinçlerle müdahale edeceksiniz? Ah benim güzel ülkem, kimlerin eline kaldın sen?

128 milyara cevap vereceğim diye ortaya atılanların hangi birinin saçmalıklarını sıralayalım bilemedik ki? Kendi aralarında bile kim daha fazla saçmalayabilir yarışına girişmiş bunlar. Partinin Ekonomi işleri başkanı daha yönettiği ülkenin 20 yıldır içinde olduğu döviz rejiminden habersiz! 

Adam Başkanvekili, ama Amerikan doları ile Türk lirasını karşılaştırıyor! Elma ile karpuzu aynı sepette tartıyor!  Sözde 128 milyar doların nereye gittiğini açıklarken, salgında destek olarak verildiğini iddia ettikleri 60 milyar lirayı bunun karşısına koyuyor; bu miktarın takriben sadece 7,5 milyar dolar olduğunu gizliyor!

Ekonomi propagandalarından sorumlu bu “devlet adamı”, daha bu 60 milyar liranın kaynağından da habersiz. 60 milyar liranın yüzde 90’ının işsizlik fonundan sağlandığını, yani işçinin kendi parası olduğunu bilmiyor. Şecaat arz ederken sirkatin söylüyor ama bunun bile farkına varamıyorlar.

Yahu bu Saray’ın yüzlerce danışmanı ne iş yapar Allah aşkına? Cumhurbaşkanından başkanlara, bakanlardan vekillere hepsi mi kandırılır? Yoksa bu kara düzende, sabah erken kalkan ilk aklına geleni sallama özgürlüğüne mi sahiptir? Yoksa bunların özgürlükten anladığı, kurumların içinin boşaldığı, mekanizmaların çalışmadığı, ortak aklın berhava edildiği bu düzensizlikte herkesin kör cehaletini ortaya koyma özgürlüğü müdür?

'BİRİ SALGINDA KULLANILDI DER...'

Biri “128 milyar dolar salgında kullanıldı” der, Öbürü “altın-döviz olarak evlerde olduğundan” dem vurur. Bir diğeri “satmadık” derken, öbürü çıkıp “likidite sağladık” der. Hele biri var ki 128 milyarı Türk Lirası zannedip tweet atar, ardından tweetini silip kaçar. Bunlar, 2019-2021 arası verileri perdelemeye çalışırken, onu da yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.

Madem ayrıcalıklı döviz işlemi yapılmadı, açıklayın şeffaf şekilde kimlere hangi kurdan satıldığını olsun bitsin. Sanki MB’nın Türk lirasına ihtiyacı varmış gibi tuhaf açıklamalar yapmayı bırakın da, aynı Türk liralarıyla o dövizleri tekrar kasanıza nasıl geri koyacaksınız hele bir onu açıklayın millete!

Şu soruyu artık 84 milyon kendisine sormalı değerli vatandaşlarım. Soru şu:

128 milyar doları heba eden bir hükümetin, ülkenin hakkını, hukukunu ve en önemlisi bekasını koruyabileceğine artık kim inanır? 

'BİR TARAFTA PUDRA ŞEKERCİLER, DİĞER TARAFTA İNSAN KAÇAKÇILARI'

Ekonomi, hukuk, sağlık, eğitim, her alanda staj yapmaya, sözde hızlı yönetişimin, pervasız propagandacılığın bütün örneklerini serdetmeye devam ediyorlar.

Savcıları, yere göğe sığdıramadığı egosundan ötürü görevini yapan doktora ters kelepçe taktırır,
Bir başkası arabasının sileceğine “yanlış park” notu bırakan vatandaşı “mala zarar vermekten” gözaltına aldırır,

Kaymakamı vatandaşa ceza keserken hakaret eder, Bir diğeri cezanın sebebini soranı yüzüne bakmadan tersler. Biri “AYM’yi takmam” derse yerel mahkeme takar mı? Birileri “bu adam meclisi terörize ediyor” derse, polisi o vekili darbetmez mi? Yargıyı baskılamış, karşısında cüretkarlaşmış böyle bir sistemde  Belediyelerin insan kaçakçılığı merkezlerine dönüşmesine niye şaşalım ki?
Eşi ile birlikte kurduğu kendi şirketinden başında bulunduğu bakanlığa alım yapan ve günlerdir bir açıklama getirmeyen bir bakanın devlet kurumunu kendi mağazası haline getirmesine niye hayret edelim ki, 

Şu geldikleri hale bakın. Bir tarafta Pudra Şekerciler, diğer tarafta insan kaçakçıları. Bir yanda bakanlık gücü ile kendi tesislerine imar alanı açan, diğer yanda kendi şirketinden bakanlığına satış yapan bakan örnekleri.  Biz temiz siyaset diyoruz, onlar inadına şaibeli siyasetin her türlüsünü sergiliyorlar. Diğer yanda, Hukuktan nasibi körelmiş böyle bir sistemde, öldükten sonra göreve iade edilen KHK’lılara niye şaşıralım ki? Hiçbir yerde çalıştırılmayan KHK’lının askere alınıp şehit düşmesindeki çelişkilere neden garipseyelim ki?

Dünyada gemi üretimi ve gemi taşımacılığı son 15 yıldır düşerken, milleti Kanal İstanbul’dan gemi geçişiyle uçuracağını iddia eden, 84 milyonun geleceğini ipotek altına alırken, gemi garantisiyle birilerini zengin edecek bu kafanın aklının ranttan başka bir işe çalışmadığı açık değil midir?

'İNSAN KAÇAKÇILIĞI FOSEPTİĞİ SAÇILDI HER YERE'

Bakınız bu AK Parti MHP koalisyon iktidarı memleketi adeta eski demir perde ülkelerine döndürdü.
Malatya, Elazığ, Ordu derken, bunların belediyelerinden şimdi de insan kaçakçılığı foseptiği saçıldı her yere.

Önce bir belediyede rastgeldik, “Giden dönmüyor acep nedendir?” dedik. Meğer bunların bu alanda da hayli yaygın bir şebeke ağı kurduklarını yeni yeni farkediyoruz. Şimdikilerin bahaneleri de neymiş biliyor musunuz: “kardeş belediye olalım, ambulans alalım” dedik! İmiş.

Tam bir skandal bu! Tam bir rezalet bu! Bakalım gereğince soruşturabilecekler mi? Bakalım ipin ucu nereye uzanacak? Sayın Cumhurbaşkanı yine her konuda ve her zaman olduğu gibi sessiz. O ne parti kapatmalarla, ne fezlekelerle, ne küçük ortağın kurumlara çektiği muhtıralarla ilgilenmiyor. 

Belli ki böyle küçük işlerle vaktini harcamıyor. E tabi onun derdi büyük! Onun derdi Kanal İstanbul.
Bakalım milletin iradesini yok sayıp belediyelere kayyım atamada cevval olanlar birer fosseptiğe dönüşmüş bu belediyeler için ne yapacaklar?

Ülkeyi tam bir akıl tutulması arenasına çevirdi bunlar. Ne hesap veriyorlar, ne utanıyorlar ne de ders alıyorlar. Memleket çeteler, şebekeler diyarına döndü. Bir yanda çaresizlikler, diğer yanda ballı börek bir düzen  Bir yana bakıyorsunuz eğitim için bilgisayar, internet yok; diğer yanda sosyal medyada para saçan korumalar, danışmanlar.'