HAKKI ÖZNUR: 'ÜLKÜSÜ, NİZÂM-I ÂLEM ÜLKÜSÜ DAVASI, İ’LÂY-I KELİMETULLAH DAVASI'

Ülkücü Fikir ve Siyaset adamı Ülkücü Hareket’in önde gelen isimlerinden, Araştırmacı-Yazar Hakkı Öznur, 20. Yüzyılın büyük şairlerinden şair-mütefekkir, dava adamı, Abdurrahim Karakoç’un vefatının 10. sene-i devriyesin de, “

Güncel 9.06.2022 22:00:48 0
HAKKI ÖZNUR:

Ülkücü Hareket üzerinde çok etkili olan, Ülkücü gençlerin ezbere bildigi “Vur Emri”, “Kan Yazisi” kitaplarindan bahsetti. Yine 27 Mayis, 12 Eylül ve 28 Subat gibi süreçlerde askeri vesayete karsi çikan, milli irade ve demokrasiden yana olan durusunu, yigit tavrini anlatti. Hakki Öznur,  büyük sairimiz Abdurrahim Karakoç ile ilgili yazisinda sunlari yazmistir:

ANADOLU INSANININ SESI VE YÜREGIYDI

Abdurrahim  Karakoç  agabey 20. yüzyilin büyük sairi, Anadolu insanin sesi ve yüregiydi. Dilimizde ‘Anadolu’ deyimi hem vatan topraklari hem de magdur, yoksul, ezilmis insanlarin diyari anlaminda kullanilir. Abdurrahim Karakoç Anadolu’dur. Anadolu insaninin hissiyatina tercüman olmustur. Derdi Anadolu, tasasi Anadolu’ydu. Siirleriyle yoksul Anadolu insaninin sesi olmustur. Hep kenarda kalan, oyunun disina itilen kimsesizlerin kimsesiydi. Anadolu insanin karsilastigi zorluklari ve çektigi sikintilari eserlerinde islemistir.

Ülkümüzün ve gönül dünyamizin ozani, büyük dava adami Karakoç, sisteme muhalifti. Statüko kiriciydi. Ezber bozucuydu. Hadiselere Islami perspektiften bakardi. Davasi Islam olan her çevre onun siirlerinden beslenmistir.

Gönül ve dava insani, büyük sair, halk bilgesi Abdurrahim Karakoç, halk siirimizin büyük ustasidir. Türk halk siir geleneginin teknesinde yogrulmus, çagdas bir hiciv-taslama sairidir. Milli hizmeti ve edebi degeri ile edebiyat tarihimizde yer edinmistir. Siirlerine tamamen milli ve Islami renkler hakimdi.

Sira disi bir sairdi. Bir durusu ve çizgisi vardi. Siirleri sade, yalin ve vurucudur. Keskin bir hiciv ve taslama ustasidir. Türk edebiyati içinde hiciv, sevda ve dava siirlerinde essiz eserlere imza atan sair Abdürrahim Karakoç, yüzyilin büyük sairidir.

Müslüman denilince akla gelen ahlaki erdemlerin en basinda, yine dogruluk gelir. Dogru söz, imanin sesi; hakki söylemek, müminin siaridir. Islam dini hakikate, dogruluga ve hakki söylemeye büyük önem vermistir. Karakoç agabey, bir ahlak iman ve karakter adamiydi.

Karakoç Agabey, “Davasi olmayanin sevdasi olmaz, sevdasi olmayanin da öfkesi olmaz” derdi. Bir dava sahibi oldugunu ve bunu da sanatina yansittigini görürüz. Misralari dillerde dolasan, son sairlerimizden biridir. Zamanin sairleri, artik onun gibi halkin diline düsen siirler yazamiyorlar.

Mutlak hakikate asik, sözünün eri, ülkesine ve ülküsüne her zaman sadik bir sairdir. Türk siirine, çagimiza kendi mührünü damgasini vurmus bir sairdir.

Milli ve Islami davasi olan Karakoç  sisteme muhalif, ideallerine, ilkelerine ve degerlerine bagli bir dava ve ahlak adamidir. Kamil bir Müslüman, Alperen ruhlu bir Islam müdafiiydi. Karakoç, Ülkücüydü, tavizsiz Türk milliyetçisiydi. Bilegi hiç bükülmeyen ve zinhar bedel ödemekten çekinmeyen bir dava adamiydi.

Irfani siirimizin, dava siirimizin, halk siirimizin, ask siirimizin en önemli temsilcisi olan Karakoç, köklerine, geleneklerine, degerlerine ve milletine bagli gerçek bir Alperen’di.  Yarali hislerin keskin dilli ozani, resmi ideolojiye, tepeden inmeci, seçkinci, jakoben- militarist anlayislara, vesayetçi çevrelere cesurca karsi çikan, milli bir sair ve düsünce adamidir.

Geleneksel siir tarzinda yazdigi için ayrica geleneksel tarzin da güçlü bir temsilcisiydi. Isyani Sükûtunda sakli Karakoç, geleneksel halk siiri vadisinde siir söylemis bir edebî sahsiyettir. Güzel Türkçesiyle kaleme aldigi duygu yüklü siirleriyle, gönüllerde müstesna bir yer edinen Karakoç, Türk halk edebiyatinin en büyük ustalarindandir.

Bes kusak, onun siirleriyle büyüdü. Has bir sair ve hasbî bir dâvâ adamiydi. Abdurrahim Karakoç’un en dikkat çekici özelliklerinden biri, son temsilcilerinden oldugu halk edebiyatindaki ustaliginin yani sira mütefekkir kimligiydi. Sair ve mütefekkir olan Abdurrahim Karakoç’un fikirlerinin olusumunda beslendigi ana kaynak, dogrudan Kur’ân-i Kerîm’dir.

Vicdani durusu ve ahlakiyla, tambir dava adamiydi. Milletine mal olmus sairler, milli ruh ve suurun sah damarlaridir. Merhum Ahmet Kabakli Hoca, Karakoç için “Islamci-Milliyetçi düsüncenin bayragini yigitcesine açmis ve ugurunda pervasiz, samimi cihat vermistir.” demistir.

ÜLKÜSÜ  NIZÂM-I ÂLEM ÜLKÜSÜ DAVASI  I’LÂY-I KELIMETULLAH DAVASI

80 yillik ömrüne 800 yil sigdirdi. Muktedirlerle, güç odaklariyla zalimlerle, zulmedenlerle mücadele etti. Asla egilmedi, boyun egmedi, teslim olmadi. Bütün hayati cedelle ve mücadeleyle geçti.  Hep dik durdu.

Hayatini Türk-Islam ülküsüne adayan, ilim, ahlak ve fazilet insani Karakoç, bir mücadele adamiydi. Düsündüklerini, ögrendiklerini, kisi ve kurumlardan korkmaksizin dile getiren, hakikatin pesinden kosan büyük bir dava adamiydi. Her zaman “Yolumuz hak yoldur, hakikat yoludur, Allah yoludur.” demistir.

Ülkücü durusunu ve  çizgisini hiç degistirmedi. istikamet ve vakar sahibiydi. Unutulmaz Türkülerinde sairi “Büyük Usta”  Abdurrahim Karakoç,  80 yillik ömrünü  aziz Türk milletine, hak, hakikat yoluna harcadi. Gönül verdigi ülkü  “Nizâm-i Âlem Ülküsü davasi ise  I’lâyi Kelimetullah davasiydi.

 

I’lâyi Kelimetullah   ülküsü Türk milletinin hem millî hem de Islâmî hem de insâni ülküsü olmustur. Karakoç agabey ömrünü “Nizâm-I Âlem I’lâyi  Kelimetullah  davasina adamis  Allah  ve Resulünün çizgisinde  ve  yolunda giden  kamil bir Müslümandir. 

SIIRLERI SOSYAL IÇERIKLIYDI,  TOPLUMSAL MESAJLAR VERIYORDU

Abdurrahim Karakoç’un bir sair olarak taninmasinda Aksekili iki dava adaminin rolü büyüktür, Kemal Fedai Coskuner (1927-1979), Osman Yüksel Serdengeçti (1917-1983).Karakoç Agabey’in slogani “Allah’a, vatana ve hürriyete olan Fedai” dergisinde birçok siirleri yer aldi.10 Ekim 1964’te ‘Fedai’ dergisinin 15. Sayisinda Abdurrahim Karakoç, okuyuculara tanitilmisti.

Abdürrahim Karakoç Agabey’in edebiyatimizda klasik olmus, o meshur “Hasan’a Mektuplar” ilk defa Fedai dergisinde yayinlandi. Türk edebiyatinda bir benzeri bulunmayan ve 22 mektuptan olusan “Hasan’a Mektuplar”inda, güya köyde olup bitenleri gurbetteki bir arkadasina bir mektup seklinde yazar. Burada köyden kasit Türkiye’dir. “Mektup yazdim Hasan’a/Ha Hasan’a, ha sana” seklinde baslar bu sahane eserin dizeleri. Buna cevap olarak da 5 mektup da Hasan’dan gelir. “Hasan’a Mektuplar”da halkin dertleri dile getirilir. “Hasan’a Mektuplar”da ezilenlerin, yoksullarin meseleleri dile getirilmistir.

Yirminci yüzyilin Seyrani’si diyebilecegimiz büyük sair hicivleriyle dikkat çekmis ve Hicivleriyle yanlisi göstermistir. Toplumsal aksakliklari, haksizliklari ve adaletsizlikleri düzeltmek için kalemini silah gibi kullanmisti.

Sosyal mesajlar veren “Hasan’a Mektuplar” eserinde yer alan siirler ve içerikleri muhtesemdir. “Hasan’a Mektuplar” adiyla 1965 yilinda basilan taslamalar, Türk edebiyat tarihinde, ilk iki baskisi onar bin basan, ilk ve tek siir kitabidir.

O, her zaman muhalif tavriyla ezilenlerin, dislanmislarin sözcüsü olmustur. Abdurrahim Karakoç agabeyin taninmasinda rolü olan tavizsiz Türk milliyetçisi, sair ve yazar Osman Yüksel Serdengeçti’nin de payi büyüktür. Ilk kitabini Fedai dergisi basti. (“Hasan’a Mektuplar” 1964-1965 yillarinda 2 baski yapti. Daha sonra Osman Yüksel Serdengeçti, “Hasan’a Mektuplar-Haberler Bülteni”ni 1969 yilinda basti.)

Has bir sair hasbî dâvâ adami Karakoç agabeyin ses getiren sosyal içerikli siirleri Fedai dergisinde yayinlanmasi, derginin tirajini patlatmisti.1960’larda Karakoç agabeyin birçok siirini yayinlayan Fedai dergisinin sahibi, sair-yazar ve ayni zamanda 12 Eylül öncesi MHP’de siyaset yapan Kemal Fedai Coskuner, 3 Aralik 1979 yilinda Izmir’de Agora semtinde, komünist militanlar tarafindan sirtindan vurularak sehit edildi.

ABDURRAHIM KARAKOÇ SIIRLERI ILE ÜLKÜCÜ HAREKETE BÜYÜK GÜÇ KATMISTI

7 Nisan 1969 yilinda yayin hayatina baslayan haftalik ‘Devlet’ gazetesinde yazilar yaziyordu. Kösesinin adi ‘Poligon’du. ‘Dügün Davetiyesi’ siiri ‘Devlet’gazetesinin 86. sayisinda yani 23 Kasim 1970 tarihli sayisinda yer almaktadir. Ankara’da komünist militanlar tarafindan iskence ile sehit edilen dava arkadasimiz, ülküdasimiz Dursun Önkuzu’nun sehit edildigi gün ‘Sahte Mücahitler’ siiri gazetede çikmisti.

Ülkücü gençler bu siiri, 1970’lerin basinda sagci, mukaddesatçi diye geçinen, Ülkücülere karsi husumet besleyen AP ve MSP yanlisi çevrelere karsi bildiri gibi dagitip okuyor, onlari adeta kizdiriyorlardi.

“Vur Emri” siiri Devlet gazetesinin 119. sayisinda yayinlandi. Abdurrahim Karakoç, Ülkücü kuruluslarin düzenledigi bazi gecelere, sölenlere, toplantilara, katilir ve büyük ilgi görürdü. Mütevazi bir kisilige sahip olan Karakoç, protokolden hiç hoslanmazdi. Bazen yogun talep üzerine Ülkücü gençleri kirmamak için arada sirada siir okudugu da olurdu.

Ülkücülerin düzenledigi sölen ve gecelere destan sairimiz, rahmetli Niyazi Yildirim Gençosmanoglu, “Bayrak” sairimiz rahmetli Arif Nihat Asya vb. birçok kiymetli sairlerimiz, asiklarimiz katilir ve okuduklari siirlerle, söyledikleri türkülerle kitleleri costururlardi.

1977 yilinda Ülkü Ocaklari Genel Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren (TÖMFED) tarafindan çikarilan, o yillarda büyük ilgi gören “Kanimiz Aksa da Zafer Islam’in” kasetinde “Vur Emri” kitabinin taslamalar bölümünde yer alan “Isyanli Sükut” okunmustur. Ülkü Ocaklari Genel Merkezi Bayanlar Kolu’nda görev yapan Yildiz Ramazanoglu bu siiri seslendirmisti.

KARLI BIR GÜNDE ÇEKILEN FOTOGRAF VE ABDURRAHIM KARAKOÇ’UN UNUTULMAZ DÖRTLÜGÜ

1 Mart 1977 yilinda Istanbul’da Adana Yurdu’na düzenlenen bombali saldirida, Mustafa Erol ülküdasimiz sehit düsmüstü. Ertesi gün müthis bir tipi ve yogun kar yagisi altinda Ülkücü gençler, onun mübarek cenazesini, o hafizalara kazinan karlar içerisinde kaldirmislardi.

Soguk ve karli bir Istanbul gününde paltolara sarilmis Ülkücü gençler, lapa lapa yagan kar altinda sehit Mustafa Erol’u omuzlarlarken çekilen o fotograf, poster haline getirilmis ve resmin üzerinde Abdurrahim Karakoç Agabey’imizin “Kara Haber” adli 3 kitalik siirinin ilk kitasinda yer alan;

“Ellerin yurdunda çiçek açarken

Bizim ile kar geliyor kardesim.

Bu hududu kimler çizmis gönlüme?

Dar geliyor, dar geliyor gardasim.”

dörtlügü vardi.

 

O siir posterlere, afislere asilmisti. Karli cenaze töreninin resmi bütün Ülkücü derneklerde asiliydi.  12 Eylül öncesini yasayan Ülkücüler, bugün her baktiklarinda kendilerini görürler o fotografin bir yerinde. Insanin kanini donduracak bir kar yagisi ve tipinin engelleyemedigi binler yürüyordu o gün Istanbul sokaklarinda.

Adana Ögrenci Yurdu’na yapilan bombali ve silahli baskin sirasinda, bulundugu odaya atilanbombanin infilaki neticesinde sehit olan  ülküdasimizin naasi, binlerce ülküdasimizin katildigi törende eller üzerinde tasinirken, Ismet Taskurt adli Anadolu Ajansi’nda çalisan bir gazetecinin çektigi karli cenaze töreninin yayinlanan fotografi hala gözlerimizin önündedir. Ismet Taskurt adli gazeteci Havadis, Son Havadis, Yeni Istanbul, Bizim Anadolu gibi gazeteler ile 1970-1981 yillari arasinda da Anadolu Ajansi’nda çalismistir.

Ölümün kol gezdigi, kizil namlularin kan kustugu 12 Eylül 1980 öncesi, sehit düsen her Ülkücü dava arkadasimizin ardindan basilan posterlerde çogu kez Abdurrahim Karakoç’un misralari fotograf alti olarak degerlendirilirdi.

78 KUSAGININ ÜLKÜCÜLERI DAVA SIIRLERINI EZBERE BILIRDI

 “Halk siiri” gelenegini sürdüren, mükemmel hicivleriyle halkin sorunlarina tercüman olan geleneksel bir sair. Türkiye'de millî ve Islamî siirin seçkin simalarindan biriydi. Irfani siirimizin, ask siirimizin en önemli temsilcisiydi.

Hakkin, adaletin, imanin, millî durusun ve sevginin sesiydi. Marslara, türkülere, ezgilere kaynaklik eden söz ve siirleriyle milletimizin gönlünde taht kurmustur. Ülkücülerin siirlerini ezbere bildigi Karakoç, Ülkücü hareketin sairi olarak tarihe geçmistir.“Kilavuz Nesil” adli 5 kitalik siirinde Ülkücü gençlik için sunlari söylüyordu:

“Batilin önünde set

Hakk’a kilavuz nesil.

Ilimde Aksemseddin

Kararda Yavuz nesil

Hakk’a kilavuz nesil.”

12 Eylül 1980 öncesi MHP mitinglerinde önce Karakoç Agabey’in “Vur Emri” kitabindan siirler okunur, sonra mikrofona MHP Genel Baskani Alparslan Türkes’i çagirilirdi. Dava siirlerinde Islam, Türklük, milli durus vardi. Milletin milliyetçiligini savundu. Ülkücü çizgiye sahipti. Siirlerinin merkezinde hep Islam ve Türklük  vardi.

Abdurrahim Karakoç, bir dava sairi oldugu kadar ask sairidir. Mihriban’in, suyun, daglarin sairi olan Karakoç’un siirlerinde toplumsal bozukluklarin dile getirilmesi yaninda temiz vicdanlari yücelten, çirkinlige, bayagiliga, hainlige isyan eden Islâmî/hamâsî bir anlayis ve eda görülür. Insanin kul olma özelligine, köküne, geleneklerine ve millet olma ideallerine bagli samimi bir duyarlilik, onun siirini ören diger önemli temalardir. En çok hiciv tarzinda, toplumun aksayan yönlerini yazdi. Sistemin ve siyasetin Anadolu insani üzerindeki baskisini, zulmünü dile getirdi.

Dava Felsefem, Üsüyenler, Toplu Havadis, Hak Yol Islam Yazacagiz, Vur Emri, Yangin Var, Unutma Bacim, Anadolu Gezisi, Dokuz Yönlü Dert, Anadolu Dedi Ki, Ilan, Ifade, Yaralar, Bilmedik, Kimsesiz Mehmetlere, Tamam mi, Müjde, Unutma, Islam Yolu, Adak, Kara Haber, Kan Yazisi, Balabanim, Bozkurda Mektup, Bir Güzel Ülküdür Gönül Verdigim, Temenni, Ültimatom, Kör Dögüsü, Genelge, vb. birçok siir…

“Vur Emri”nin ilk baskisi 1973 yilinda yapildi. 1975 yilinda ÖtükenYayinevi tarafindan, 2. baskisi ise 1976 yilinda Töre/Devlet Yayinevi tarafindan yapildi. “Kan Yazisi”nin ilk baskisi da, 1977 yilinda yapildi. Daha sonra pespese baskilari devam etti.

“Vur Emri” vatan ve millet düsmanlarina karsi bin yillik davanin haykirisidir. 5 kitalik “Vur Emri” siirinin ilk kitasinin sonu “Vur Türklük Askina!” diye biter. Siirin son kitasinin son misrasi da “Vur Allah Askina Vur!” diye biter.

Türklük askina vur ünlemiyle devam eden siir “Allah askina vur” ile noktalaniyordu. Türk-Islam ülküsüne gönül vermis olanKarakoç agabey, “Bir Güzel Ülkü” adli 18 kitalik siirinde ülküsünü söyle anlatiyor:

Ülkü demek makam mevki taç degil
Ülkü demek totem sembol haç degil
Kul icadi kof ilkeler hiç degil
Bir güzel ülküdür gönül verdigim.

Abdurrahim Karakoç’un siirleri, milletin adamlari olan Ülkücülere, heyecan veriyordu.78 kusagina mensup Ülkücüler, onun siirlerini ezbere bilirdi.

BASBUG TÜRKES, ABDURRAHIM KARAKOÇ AGABEYIN BIR ÇOK SIIRINI  EZBERE BILIR VE OKURDU

Milliyetçi Hareketin lideri Basbug Alparslan Türkes ile tanismasi 1970 yilindadir. Hareketin lideri Türkes MHP’nin bir toplantisi için Maras’a gelmistir. Maras’taki MHP yöneticileri Abdurrahim Karakoç agabey ile Türkes’i bir araya getirmislerdi. Türkes zaten o yillarda edebiyat dünyamizda siirleriyle büyük ses getiren, taninan Abdurrahim Karakoç agabeyi çok iyi biliyordu. Çünkü MHP ve Ülkücü kadrolar, Karakoç’un siirleriniokuyor ve biliyorlardi. MHP ve Ülkücü kuruluslarin kongrelerinde, mitinglerinde, gecelerinde, toplantilarinda Abdurrahim Karakoç agabeyin siirleri okunurdu.

Rahmetli Alparslan Türkes, Karakoç agabeyin birçok siirini ezbere bilirdi. Ona büyük saygisi ve hürmeti vardi. 12 Eylül darbesi sonrasi 1987 yilinda MÇP’nin düzenledigi bir toplantiya Abdurrahim Karakoç agabey de katilmisti. MÇP lideri Basbug Türkes, Karakoç agabeyi görünce onun “Dün Gece” adli 9 kitalik;

“Çelik testereyle kestim sulari

Yikadim duvara astim sulari

Düsümde düsüme girdin dün gece …”  siirini okumustu.

 

Ve ardindan Abdurrahim Karakoç için “Böyle bir milli sairimiz, baska var mi böyle anlatis, baska var mi böyle yorum?”gibi iltifatlarda bulunmustu.

 

MILLETIN ADAMI SEHIT LIDERIMIZ MUHSIN BASKAN’I ÇOK SEVERDI,

Sehit  liderimiz Muhsin Yazicioglu’nun ismini 12 Eylül 1980 öncesinden biliyordu . Onunla çok yakinlasmasi , esas olarak  Muhsin Yazicioglu’nun Nisan 1987 yilinda cezaevinden çikisindan sonradir.

Muhsin Yazicioglu’nun Ülkü Ocaklari Dernegi (ÜOD) ve Ülkücü Gençlik Dernegi (ÜGD) Genel Baskanligi yaptigi (1977-1978) dönemleri ve daha sonraki Ülkücü Hareket’teki görevlerini ve Muhsin Baskan ile ilgili Ülkücü camiadaki büyük sevgiyi daha onu  yakindan tanimadan biliyordu.

Bir sohbette, “Muhsin Baskan’la geç tanistim. Ancak, Muhsin Baskani 12 Eylül öncesinden biliyorum. Ismini çok duymustum. Ülkücü dergilerde, ve gazetelerde onun Ocak Genel Baskani iken yaptigi bir çok açiklamasini okudum. Ülkücü Gençlik lideri olarak ta o zamandan sevilen ve saygi duyulan bir isimdi.  Ülkücü gençler,  Ülkücü camia, onu çok seviyordu. Lider özelligi daha o yillarda ortaya çikmisti”  Karakoç agabey Muhsin Baskan için “Yigit insan, lider adam” diyordu. Muhsin Baskan’in dik durusuna, ilkeli tavrina, samimiyetine, ahlakina hayrandi.

Muhsin Yazicioglu da sairdi, sair ruhluydu. Az yazdi ama çok güzel siirleri var. 1984 yilinda Mamak cezaevinde yazdigi “Üsüyorum” siiri sehadetinden sonra milyonlarca insanin dilinde, ezberinde her yerde söyleniyor, okunuyor.

Muhsin Yazicioglu’nun gençlik yillarindan beri Abdurrahim Karakoç’un birçok siirlerini ezbere bilirdi. Ona büyük saygisi ve sevgisi vardi.  Aralarinda çok köklü ve güzel bir agabey-kardes iliskisi vardi. Karakoç agabey, zaman zaman Muhsin Yazicioglu ile bir araya gelir, ülke ve dünya meseleleri üzerine hasbihal ederlerdi.

Abdurrahim Karakoç agabeyin “Dava Felsefem” adli siirindeki:

“Ben milletim ugruna adamisim kendimi

Bir dogrunun imani, bin egriyi düzeltir

Zulüm Azrail olsa, hep Hakk’i tutacagim

Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.”

Dörtlügünü Muhsin Baskan birçok toplantida, kongrelerde, sölenlerde söylemistir. Karakoç agabeyle en son röportaji hakka yürüyüsünden 75 gün önce, Sincan’daki evinde yaptik. Rahatsizdi. Bir süre Karakoç agabeyle Muhsin Baskan’i konustuk. Karakoç agabey bize Muhsin Baskan ile duygularini ve milletin ona gösterdigi derin sevgiyi anlatti ve sunlari söyledi:

“Muhsin Baskan’i çok severdim. O da beni severdi. Muhsin Yazicioglu, nefsi bir insan degildi. Beseri duygulardan mümkün mertebe uzak durdu. Ahlaki, karakteri çok düzgün, yigit bir insandi.

Cenazesine gittim. Orada tarihin sayfalarina geçecek bir manzara ile karsilastim. Müthis bir görkem mevcut, onu gördüm. Insanlar akin akin kosarak gelmisler ve orada idiler. Dualar ediyorlardi. Tilavetler yapiyorlardi. Aglayan kadin, kiz, çolukçocuklari gördüm. Gözleri aglamaktan çakmak çakmak olan, yeni fidan delikanlilari müsahede ettim. Öyle ki, cadde ve sokaklarda yürümek, imkansiz hale gelmisti. Ben de bel fitigindan dolayi yürüyemiyordum. Arkadaslarin sayesinde onlara tutunarak ve üç dört kez bir yerlere oturup dinlene dinlene Kocatepe Cami’ne gidebildim. Sonra rahmetlinin cenazesinin arkasinda o hüzünlü ve bir o kadar da manidar denilecek kalabaligin arkasindan, Mithatpasa’da yavas yavas yürüdüm.

Ve sonra buram buram gelecek kokan, bu necip milletin gönlünü ortaya inci gibi sözlerle, dizelerle seren Istiklal Marsi’nin yazildigi yere Tacettin Dergahi’na defnettik o güzel adami. Sevindigim tek sey mezarinin bulundugu yer. Inanin ki, devlet önem addettigi bir kisi için mezar bulunmasini istese böyle bir yeri inanin bulamazdi. Rahmetli, dünyada görmedigini insaallah orada görüyordur. Güzel adamdi. Kimseye nasip olmayan bir cenazesi oldu. Onun cenazesine gelen insanlarin yarisi oy verseydi, iktidara gelirdi.”

KARAKOÇ AGABEY BBP’NIN KURUCULARINDANDIR, IKI DÖNEM BASKANLIK DIVANINDA YER ALDI

Abdurrahim Karakoç agabey, Türkes Bey ve Ülkücü camianin israriyla 27 Kasim 1988’de yapilan MÇP kurultayinda parti yönetimine 14. siradan MYK üyesi olarak girdi.  Muhsin Baskan’in MÇP’den 7 Temmuz 1992’de ayrilmasindan sonra ‘Yeni Düsünce’ gazetesinde yazi yazmayi birakti. MÇP’den daha Muhsin Baskan ayrilmadan istifa etmisti. MÇP yönetimi ile bazi fikri ve siyasi konularda farkli düsündügü için sessiz sedasiz istifa etmisti.

Abdurrahim Karakoç, 12 Eylül sonrasi yayinlanan haftalik ‘Yeni Düsünce’ gazetesinde uzun bir dönem yazilar yazdi. Kösesinin ismi ‘Poligon’ idi. MÇP’den ayrilan Muhsin Baskan önderligindeki kadrolar tarafindan, 1992 yilinda yayinlanmaya baslayan ‘Yeni Hafta’gazetesive bu gazetenin 1994’te günlüge dönüsmesiyle ‘Gündüz’ gazetesi olarak yayinlanan gazetede, gazete kapanana kadar yazilar yazdi. ‘Yeni Hafta’ ve ‘Gündüz’ gazetesindeki yazilarda bir köseye dörtlükler yaziyordu. Daha sonra bu siirleri ‘Gerdanlik’ basliginda topladi.

Yeni Hafta gazetesindeki kösesi ‘3. Göz’ ve Gündüz gazetesindeki kösesi ‘Düzen Disi’idi .Gündüz gazetesinin ekonomik zorluklar nedeniyle kapanmasi üzerine 2000-2012 yillari arasinda vefatina kadarAkit - Yeni Akit gazetesinde yazilar yazdi.

Abdurrahim Karakoç agabey, 29 Ocak 1993 Cuma günü kurulan BBP’nin 99 kurucusundan biriydi. BBP kurulduktan sonra iki dönem Genel Baskan Yardimciligi yapti.1993-1995 yillari arasinda BBP’de Baskanlik Divani üyesi olarak yer aldi.

ABDURRAHIM  KARAKOÇ ASKERI VE BÜROKRATIK HER TÜRLÜ VESAYETE KARSIYDI

Abdurrahim Karakoç, kelimenin tam mânâsiyla bir dâvâ adamiydi. Seksen yillik ömrü boyunca inancindan hiç sapmadi. Darbelere, muhtiralara, kalkismalara ve her türlü vesayetçilige  karsi çikti, vesayetçi çevrelerle mücadele etti. 27 Mayis, 12 Eylülve 28 Subat’i elestiren siirleri ve yazilarindan dolayi onlarca kez mahkemeye verildi, hepsinden beraat etti. Avukat tutmadi, hep kendi kendini savundu.

Ilk yargilandigi siiri, 27 Mayis 1960 darbesi sonrasi yazdigi 5 kitalik  ‘Kina Havasi’ idi.Sistemle, siyasal iktidarlarla güç odaklariyla hiç barisik olmadi.Zinde güçler, demokrasi maskaraligi ve haksizliklar hiciv siirlerini besledi.

1994-1999 yillarinda Gündüz gazetesindeki kösesinde, askeri vesayet pesinde kosan, demokrasi disi arayislarda bulunan çevrelere hep karsi çikti. Laikçi, Fasist 28 Subatçilarla,28 Subat zihniyetiyle mücadele etti. ABD ve Israil’in adami, dönemin önde gelen generallerinden Genelkurmay Ikinci Baskani Çevik Bir tarafindan mahkemeye verilen, Gündüz gazetesi mensuplarindandir.

Gündüz gazetesi ve BBP, darbe pesinde kosan, orduyu göreve çagiran statükocularla, bürokratik oligarsiyle, tekelci medyayla, ordu içindeki cuntalarla, Çevik Bir gibi generallerin pesinde takilan sözde siyasetçilerle, Neo-Maocu,28 Subat sürecini destekleyen Maocu Aydinlikçilarla mücadele etti. Abdurrahim Karakoç agabeyin de yazilarindan rahatsiz olmuslar, onu da mahkemeye vermisler, hedef göstermislerdi.

Hasbi bir adam ve kendine has bir üslubu olan Abdurrahim Karakoç, demokrasinin ve milli iradenin yaninda yer aldigi için darbe girisimlerine, ordu içindeki cuntalara ve Baas rejimi pesinde kosan, Islam düsmani zihniyetlere, malum çevrelere karsi çiktigi için alçakça saldirilara maruz kalmistir. Ama inandiklarindan, degerlerinden asla taviz vermemistir.

KAVGA GÜNLERIMIZIN  ILHAM KAYNAGIYDI

Ölümün kol gezdigi, kizil namlularin kan kustugu 70’li yillarin Türkiye’sinde Karakoç agabeyin ‘Vur Emri’ ve ‘Kan Yazisi’ siir kitaplari Ülkücü gençligin elinden düsmüyordu. 68-78 kusagi, onun siirleri ile beslendi. Ilk gençligimizin heyecan dalgasinda Abdurrahim Karakoç agabeyin ayri bir yeri vardir. Siirleri, kavga günlerimizin ilham kaynagi idi. Duvarlara “Kanimiz aksa da zafer Islam’in” vb. Ülkücü sloganlar yazarken, Karakoç agabeyin de siirlerinden misralar duvarlari süslerdi. Siirleri 4 kusaga tesir etmisti.

Karakoç agabey ile tanismamiz 37 yil önceye dayanmaktadir. 12 Eylül sonrasi yayinlanmaya baslayan ‘Bizim Ocak’ dergisinin Ankara’daki bürosunda karsilasmis ve tanismistim. Firtinali yillarda kitaplariyla tanistigim, birçok siirini ezbere bildigim, degerli insan, kiymetli dava büyügümüz Abdurrahim Karakoç agabey ile tanismam beni çok memnun etmisti. Karakoç agabey ile vefatina kadar çok güzel bir dostlugumuz vardi.

‘Yeni Hafta’ ve ‘Gündüz’ gazetesinde yazilar yazdik. 1992-1999 yillari arasinda önce Ziya Gökalp Caddesi’nde bulunan, daha sonra Sihhiye’ye tasinan gazetemizin bürosunda en az haftada bir kez görüsürdük. Karakoç agabey, Sincan’daki evinden gazeteye gelir, bizlerle çok güzel sohbetler ederdi. Hayatimda tanimaktan seref duydugum dava büyüklerimizden biri Abdurrahim Karakoç’tur. Rahmetli liderimiz Muhsin Baskan gibi Abdurrahim Karakoç agabey de yazarlik hayatim boyunca bana manevi olarak büyük destek vermistir.

Can agabeyim, kitap çalismalarimi hep desteklemistir. Ne zaman yeni bir kitabim yayinlansa rahmetli Karakoç agabey, sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu, çok sevinirdi. Karakoç agabey, çikan her yeni kitabimla ilgili mutlaka bir tanitim yazisi yazar, okuyuculara tavsiye ederdi. 6 ciltlik “Ülkücü Hareket”, “Cahslarin Savasi”, “Derin Sol” adli kitaplarimla ilgili çok güzel, övgü dolu kiymetli yazilar yazmisti.

YÜZLERCE SIIRI BESTELENMIS, PLAKLARA, KASETLERE OKUNMUSTUR.

Temiz Türkçe ve hece vezniyle ask, ayrilik, özlem, tabiat ve gurbet konulu siirler yazan Karakoç, siirindeki ahengi aliterasyon (ayni sesin veya hecenin tekrarlanmasi) ve asonanslarla (ayni ünlü seslerin tekrari) sagladi.

Siirlerinde ilahi ve beseri ask, tabiat, gurbet, toplumsal yozlasma, Türklük, Islam davasi, ölüm gibi çesitli konulara deginen Abdurrahim Karakoç, siiri 'bir gayeye varmak için araç' olarak gördügünü ifade etmisti. Sairin yerini milletin, mertebesini Allah'in tayin ettigini söyleyerek milli ve dini durusunu ortaya koydu

Islami degerler ile Türk milletinin kültürel degerlerini benimseyen bir Türk Islam estetigi, modern Türk siirleri olmak üzere yeni Türk edebiyatini ve yeni orijinal Türk söyleyisine vakif bir sanatkârin hassasiyeti, ruh hali, yeni medya çaginin basladigindan haberdar olan köyden haberler yazarak, vatandas türküsüyle Türkiye’deki iletisim farkinda olan bir yazar,  hece vezninin rakip kabul etmez ustasi Abdurrahim Karakoç…

Her siirini bir nesil nasil bir askla okudu, nasil bir duygu firtinasi yasadi, zor anlatilir. Karakoç, uzun yillar gençligin sadece heyecan veren bir sairi degil, ayni zamanda düz yazilariyla da çok okunan bir yazariydi. Özellikle hicivlerinde kullandigi keskin dili ile Karakoç, sistemle kavgali halkin öfke patlamasini yansitir. Bu yüzden Karakoç, daha çok hicivleriyle taninir.

Karakoç agabey hem bir türkü sairidir hem de türkülesen sairdir. Vatan sevgisi ve ask temali siirleri büyük ilgi görmüs, 100’e yakin siiri türkü ve sarki olarak bestelenmistir.

Karakoç'un, 'Sari saçlarina deli gönlümü/Baglamislar çözülmüyor Mihriban/Ayriliktan zor belleme ölümü/Görmeyince sezilmiyor Mihriban. Yar deyince kalem elden düsüyor/Gözlerim görmüyor, aklim sasiyor/Lambada titreyen alev üsüyor/Ask, kagida yazilmiyor Mihriban...' eseri, birçok ünlü isim tarafindan yorumlanarak unutulmaz türküler arasinda yerini aldi.

Ibrahim Tatlises, Sükriye Tutkun, Selda Bagcan, MahsunKirmizigül, Musa Eroglu, Esat Kabakli, Gülay, Orhan Hakalmaz, Hasan Sagindik, Selçuk Küpçük, Gülsen Kutlu, Sevcan Orhan, Güler Duman, Gündogar Manga, Haluk Levent ve Azerin tarafindan seslendirilerek okunmustur.

Abdurrahim Karakoç   Türk halk edebiyatinin en önemli seslerinden biridir.  Karakoç, bu topraklarin yetistirdigi en büyük sair ve ozanlardan biriydi.

 “Kör dünyanin göbegine/Hak yol Islâm yazacagiz” gibi siirleri de mars olarak çok söylenmistir.  Siirleri mars gibi okunan, özü ve sözü bir olan   Abdurrahim Karakoç agabeyin en çok siirlerini besteleyen ve okuyan, çok degerli sanatçimiz Hasan Sagindik’tir. (24 siirini bestelemis ve okumustur)

SIIRLERI ÜLKÜCÜ HAREKET’IN YAYIN  ORGANLARINDA YAYINLANDI

Siirleri ‘Fedai, Devlet, Töre, Bizim Ocak’ dergileriyle kendisinin çikardigi Yeni Ufuk gazetesinde, ayrica Yeni Düsünce, Yeni Hafta ve Gündüzgazetelerinde yayimlanmistir. Gündüz ve Yeni Akit gazetelerinde köse yazarligi yapmistir.

Ülkücü Hareket’in edebiyat dergilerinden ‘Dogus’ dergisi, Kasim 1983 20. sayisini Abdurrahim Karakoç agabeye ayirmis ve özel sayi çikarmisti. 'Genç Kardelen' 1998'de, 'Kardes Kalemler' dergisi ise 2012'de 'Abdurrahim Karakoç Özel Sayisi' yayimladi. Birçok milliyetçi-Ülkücü, fikir ve sanat adami hakkinda yazilar yazmislardi. Sair ve yazar Abdurrahim Karakoç, 'Çobandan Mektuplar' ve 'Düsünce Yazilari' gibi düz yazilarinin yani sira su siir kitaplarina da imza atti:

'Hasan’a Mektuplar', 'El Kulakta', 'Vur Emri', 'Kan Yazisi', 'Dosta Dogru', 'Sulari Islatamadim', 'Besinci Mevsim', 'Akil Karaya Vurdu', 'Yasakli Rüyalar', 'Gökçekimi', 'Gerdanlik', 'Parmak Izi'

Abdurrahim Karakoç, Türk milletinin vicdani ve öfkesi olarak edebiyat tarihinde yer almistir. Kendi dilinden kendisini ise söyle tarif etti Abdürrahim Karakoç;

'Ebedî kudretin tek sahibinden alinan emir üzerine 7 Nisan 1932 tarihinde dünyaya gelmisim. Çocuklugum söyle-böyle geçti. Kit imkânlara, kitlik yillarina ragmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yillari anlatsam, 'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yillarimi sevdim. Siir yazmaya küçük yaslarda basladim. Zaten bizim oralarda her genç siir yazar. Bu tutku baska bir mesgalenin veya isin olmayisindan kaynaklaniyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boslugumu siirle doldurmaya çalistim. Benimle siire baslayanlar yalnizliktan, yardimsizliktan dökülüp gittiler.

Bana gelince: Sagolsunlar, iktidarlarin ve muhalefetin irikiyim politikacilari, ihtilal cuntacilari, 'bilimsel' cüppeliler, entellektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-iskence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkagitçilarv.s. hep bana yardimci oldular. Siir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardimlarini inkâr etmiyorum, fakat tesekkür de etmiyorum. Dinsizlerin degil, din düsmanlarinin, yani Islâm düsmanlarinin da az yardimi olmadi. Bir bakima dinî duygularimin kuvvetlenmesine vesile oldular. En uygun zamanda yasadigima inaniyorum. Yardimcilarim (!) var olduklari sürece yazmaya devam edecegim. Allah (cc) kismet ederse..”

Büyük Sairimiz Karakoç kendisini bir siirinde söyle tanitmisti:

'Iman kaynagimdir, tevhid havuzum/ Islam'in disinda arama beni/ Muhammed-ül Emin tek kilavuzum/ Putlarin pesinde arama beni/ Hak kelâm duydugum kitap Kur'an'dir/ Baska yok! Uydugum kitap Kur'an'dir/ Doldugum, doydugum kitap Kur'an'dir/ Beserin 'bos'unda arama beni.'

Abdurrahim Karakoç 7 Haziran 2012 tarihinde Hakk’a yürüdü. Sonsuzlugun sahibine kavustu. Baglum köyünde Abdulhakim  Arvasi Hazretleri’nin yanina gömüldü. Bu topraklarda, bu cografyada, tüm Türk dünyasinda; Abdurrahim Karakoç konusulmaya ve okunmaya devam edecektir.

'Ask kagida yazilmiyor Mihriban' derken güzel sevdalari, 'Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir' sözüyle kutlu davalari bizlere anlatan, sessiz ve asilce fani dünyadan en sevgiliye ulasan ozanimiz, üstadimiz, gönlümüzün sesi olan gönül ve fikir adami, dava büyügümüz, halk edebiyatimizin en büyük sairi Abdurrahim Karakoç agabeyi hakka yürüyüsünün 10. Sene-i devriyesinde birkez daha rahmet minnet özlem ve dua ile yad ediyoruz.  Ruhu sad mekani cennet olsun.

 


Pazar 31 ° / 21.8 °
Pazartesi 29.3 ° / 20.3 °
Salı 25.1 ° / 18.2 °