25 yıldır karanlıkta kalan cinayet

25 yıldır karanlıkta kalan cinayet

TBMM Lojmanlarında 1991'de oğlunu cinayete kurban veren eski SHP Milletvekili Erol Güngör: 'Abartmadan söylüyorum, her geçen gün, 'Ah, niye milletvekili oldum' diyorum' 'Bunca olaydan sonra savcılara da emniyet mensuplarına da politikacılara

ANKARA (AA) - BARIŞ KILIÇ - 'Abartmadan söylüyorum, her geçen gün, 'Ah, niye milletvekili oldum' diyorum. 'Niye ben oğlumu bu milletvekillerinin çocuklarının içinde yaşattım' diyorum' sözleriyle dile getiriyor duygularını, 1991'de TBMM Lojmanlarındaki evinde oğlunu cinayete kurban veren dönemin SHP İzmir Milletvekili Erol Güngör.

Güngör'ün oğlu Mustafa Güngör'ün, 1991 yılında 24 Haziran gecesi Çankaya'daki TBMM lojmanlarında öldürülmesine ilişkin resmi belgelerde, 'Olay tarihi 1991 yılı Kurban Bayramının birinci gününü ikinci gününe bağlayan pazar günü gecesidir. Lojmanların bulunduğu sitenin etrafı tel ve duvar çevrili olup 24 saat polislerce korunan iki adet giriş kapısı bulunmaktadır. Bunun dışında lojmanlarda oturan bakanlar ile bazı milletvekillerinin evleri genel giriş kapıları dışında 24 saat korunmaktadır' ifadeleri yer alıyordu.

Polis ve savcılık, soruşturma kapsamında onlarca kişinin ifadesine başvurdu ancak faillerin kim olduğuna ulaşılamadı.

TBMM'de de 2005'te, yani olaydan 14 yıl sonra Mustafa Güngör cinayetinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesine yönelik bir araştırma komisyonu kuruldu.

Cinayetle ilgili dava ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2011'de, dosyanın zaman aşımına girmesine birkaç gün kala açıldı.

İddianamede, başka bir dava kapsamında cezaevinde bulunan Abdullah Gökalp adlı kişinin, 14 Mayıs 2010'da adalet müfettişine verdiği ifadede Mustafa Güngör'ü öldürdüğünü söylediğine yer verildi.

İddianamede, 'olayda kullandığı bıçak, tabanca, kovan ve mermi çekirdeği ile maktule ait 3 ajanda, fotoğraf makinesi, databank ve kendisine ait olup olay mahallinde unuttuğu ve sonrasında kendisiyle iş birliği yapan kişilerden teslim aldığı şövalye yüzüğünün kendisinde olduğunu'' öne süren Gökalp'in bu eşyaları Eskişehir'de kahvehane işleten arkadaşının kasasına haberi olmaksızın bıraktığını savunduğu da kaydedildi.

Gökalp'in, ''can güvenliği sağlandığı takdirde bu eşyaları adli makamlara teslim edeceğini bildirdiği ancak güvence verilmediği iddiasıyla bu eşyaları teslim etmekten kaçındığı'' ifade edilen iddianamede, 'Tüm dosya kapsamı ve delil durumu değerlendirildiğinde Abdullah Gökalp'in beyanlarının somut delil ve verilerle desteklenmediği ancak atılı suçun tabi olduğu zaman aşımı süresinin dolmak üzere bulunması ve şüphelinin kovuşturma aşamasında delilleri sunma ihtimalinin bulunması dikkate alınarak, sanığın eylemine uyan 'tasarlayarak adam öldürme' suçundan yargılamasının yapılarak cezalandırılması kamu adına iddia ve talep olunur'' ifadeleri yer aldı.

- Gökalp halen ifade vermedi

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinde davanın açılmasından bu yana 5 yıla yakın zaman geçti. Duruşmalarda birçok tanık dinlendi. Başka suçtan Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan sanık Gökalp ise ailesinin can güvenliğinin sağlanmadığını ileri sürerek, bugüne kadar beyan vermedi.

Baba Erol Güngör, yarınki duruşma öncesinde AA'ya açıklamalarda bulundu. Soruşturmanın gizliliği gerekçesiyle o dönemde bazı bilgi ve belgelerin kendisinden saklandığını savunan Güngör, etkin soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurduğunu belirtti.

Cinayetten sonra delilleri muhafaza etmek için lojmanı boşaltmadığını ve kullanmadığını anlatan Güngör, lojmanın temizlendiğini de devletin AİHM'e gönderdiği belgelerden öğrendiğini kaydetti. Güngör, 'Bunu hiçbir zaman bana söylemediler. Sistem bana yıllarca yalan söyledi' ifadelerini kullanarak, şöyle devam etti:

'Anahtar poliste ve girerse polis giriyor. Lojman tamamen onların kontrolünde. 10 gün sonra lojmanı temizlemişler. İsteselerdi ben izin vermezdim. Çünkü ben orada, delil kalmaya devam ettiğine inanıyorum. 2 komiser, 2 polis memuru ve 3 tane Meclis Başkanlığı mensubu, 4 Temmuz'da temizlik yapıyor. Bunun için benden izin almadılar. Savcıdan izin aldıklarına dair bilgi de yok. Hiçbir hakları, yetkileri yokken lojmanı temizliyorlar. Orada kalan deliller temizlik sırasında yok olmaz mı? Olabilir. Lojmanı temizledikleri gün tabanca ve 25 mermi buluyorlar. 10 gün süreyle tabancayı bulmadan yapılan delil araması, normal, ciddi bir delil araması mıdır?'

- 'Gökalp'in ifadesi alınmadı'

Davanın sanığı Abdullah Gökalp'in, 'Ben, cinayeti şu kişilerle işledim' dediğini kaydeden Güngör, dönemin ANAP Bitlis Milletvekili Muhyettin Mutlu'nun yeğeni Abdurrahim Mutlu'nun 'baştan beri bu cinayetle ilişkilendirildiğini' belirtti.

'Abdurrahim Mutlu'nun ifadesini savcılık almadı, mahkeme de almadı. Bu adam (Gökalp) diyor ki, 'Ben bu cinayeti bunlarla beraber işledim'. Buna rağmen bu kişinin ifadesini almıyorlar' diyen Güngör, Abdullah Gökalp'in, duruşmada, 'kendisinin ifadesinin ardından Abdurrahim Mutlu'nun infaz edildiğini' öne sürdüğünü söyledi.

Güngör, cinayetten sonra çıkan bazı haberlerin ardından 'Muhyettin Mutlu'nun oğlu ve yeğenleriyle ANAP Muş Milletvekili Mehmet Emin Seydagil'in oğlunun PKK'ya katıldığını, sonra döndüklerini' anlatarak, 'Abdullah Öcalan Türkiye'ye getirildikten sonra DGM'ye verdiği ifadede, 'Muhyettin Mutlu, Bekaa'ya geldi. Oğlunu verdik, hediyesini aldık' dedi. Yani para vermişler, oğlunu almışlar. Onlardan başka bu cinayetle ilgili olarak yurt dışına giden yok, PKK'ya giden yok. Kuşkuları kendileri üzerlerine çekiyorlar' diye konuştu.

- İstihbaratçı polisin beyanı

Cinayet işlendiğinde Diyarbakır'da çalışan ve sonrasında Ankara'ya tayin olan M.G. adlı polisin, talimatla Hınıs'ta ifade verirken, 'Bizim görev yaptığımız süre içerisinde bu cinayetin Muhyettin Mutlu tarafından PKK'lı yeğenlerine işlettiğine dair duyum aldık' dediğini anlatan Güngör, 'Bu, devletin kaynaklarında var. Şimdi kimse, 'Sen niye iftira atıyorsun?' demedi. İstihbarat elemanı hakkında dava açmadı. Ne düşüneyim ben şimdi?' dedi.

Güngör, mahkemenin soruşturmayı genişletmesi, bilgi sahibi olması muhtemel kişilerin tanıklık yapmasını sağlaması ve duruşmalarda sordukları sorulara alacakları cevaplarla cinayetin aydınlatılabileceğini ifade etti. Güngör, o dönem İçişleri Bakanı olan Mustafa Kalemli ile Ankara Emniyet Müdürü olan Orhan Özdemir'in yanı sıra eski TBMM Başkanı Kaya Erdem'in de mutlaka dinlenmesi gerektiğini söyledi.

Güngör, 'Çünkü Kaya Erdem, cinayetten 20 gün sonra bana, 'Erol, sen oğlunun katillerini Allah'a havale et' dedi' ifadesini kullandı.

- Üç kişinin yardımı

'Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşadığım bunca olaydan sonra savcılara da, emniyet mensuplarına da politikacılara da güvenmiyorum. Kendi partimin başında olanlar da dahil, tamamen onlara inancımı kaybettim. 20 yıldan beri hiçbirisiyle görüşmüyorum' diyen Güngör, kendisine bu süreçte 'üç insanın' yardım ettiğini bildirdi.

Bu kişilerin eski AK Parti Milletvekili Salih Kapusuz, eski CHP Milletvekili Kemal Anadol ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirten Güngör, 'Bunların dışında hiçbir politikacıya saygı duymuyorum, hiçbirisine güvenmiyorum' dedi.

Anadol ve Kapusuz'un, partilerinin grup başkanvekilleri olarak, cinayete ilişkin Araştırma Komisyonunu kurmaya çalıştıklarını aktaran Güngör, şöyle devam etti:

'Baktılar ki kotaramıyorlar, bana 'Recep Tayyip Erdoğan ile konuş o zaman. Seni ikna edersin' dediler. Beni konuşturdular. Ben de Başbakana bu olayı ayak üstü de olsa anlattım. Beni 5-10 dakika basının önünde ayak üstü dinledikten sonra, Kapusuz ve Anadol'a 'Bu komisyonu kurdurun' diye talimat verdi. Bunun sonucunda bu Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon, araştırma sonucunda hepsinin suçlu olduğuna karar verdi ama soruşturma geç açıldığından, bunların suçları zaman aşımına uğradı. Ondan mahkum olamadılar.'

- 'Keşke milletvekili olmasaydım'

Oğlunu kaybetmesine ilişkin duygularını, 'Her geçen gün, abartmadan söylüyorum, her geçen gün, 'Ah, niye milletvekili oldum' diyorum. 'Niye ben oğlumu bu milletvekillerinin çocuklarının içinde yaşattım' diyorum. Aynen duygularım bu. Hep böyle. Ah keşke, niye? 'Niye oğlumu, bunların oğlunun, evlatlarının arasında tuttum' diyorum. 'Keşke olmasaydım. Hadi oldum, niye Meclis lojmanlarında oturdum' diyorum' sözleriyle dile getiren Güngör, 'mücadelesini sürdüreceğini' belirtti.

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Gökalp'in, 'infaz edildiğini' iddia ettiği Abdurrahim Mutlu'nun ölüp ölmediğinin araştırılması için ilgili kurumlara yazı yazılmasına karar vermişti.

Cinayete ilişkin 2011'de açılan davanın bir sonraki celsesi yarın görülecek. İzmir'de ikamet eden Erol Güngör de duruşmada hazır bulunacak.