Ülkücü davanın önde gelen isimlerinden Araştırmacı Gazeteci - Yazar ve Enpolitik Haber Sitemizin Köşe Yazarı Hakkı Öznur Türk Ocakları'nın 47. Olağan Genel Kurulunu kaleme aldı. İşte ayrıntılar;
"Türk Ocakları 47. Olağan Genel Kurulu, Ankara’da Tarihî Türk Ocağı Binası’nda gerçekleşmiştir. Binlerce Türk Ocaklı kurultaya katılmıştır. Kurultaya ilgi ve alaka çok büyüktü. Çok sayıda STK ile Türk Dünyasından geniş bir katılım vardı. Gençlerden de çok büyük katılım vardı. Genel Kurul öncesinde Türk Ocakları 113. Yıl Armağanları kapsamında bir ödül töreni de düzenlenmiştir.
Türk Ocakları Genel Merkezi, 19 Nisan 2025 tarihinde Türk Ocağı Salonu’nda düzenlediği “113. Yıl Armağanları” programı çerçevesinde çok sayıda isme ödül takdim etti.
Program saat 10.00’da İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başladı. Türk Ocakları 47. Olağan Genel Kurultayı çerçevesinde tertip edilen tören, yoğun katılıma sahne oldu.
Galip Erdem Şeref Armağanı; Hakkı Öznur’a, Hamdullah Suphi Tanrıöver Kültür Armağanı; Av. Şerafettin Yılmaz’a, Prof. Dr. Osman Turan Türklük Araştırmaları Armağanı; Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk’a, Hüseyin Nihal Atsız Türk Dünyasına Hizmet Armağanı; Prof. Dr. Mahir Nakip’e, Ziya Gökalp İlim ve Teşvik Armağanı; Doç. Dr. Serdar Oğuzhan Çaycıoğlu’na, Dr. Hasan Ferit Cansever Sanat Armağanı Almula İdil Kılıç’a, Ayvaz Gökdemir Edebiyat Armağanı Yavuz Ahmet Koç’a, Nevzat Kösoğlu Düşünce Hayatına Hizmet Armağanı; Dr. Süleyman Eryiğit’e, İsmail Gaspıralı Dilde, Fikirde, İşte Birlik Armağanı; Sayit Yusuf’a, Yusuf Akçura Basın Yayın Armağanı Ömer Özcan’a ve Ahmet Şahin’e, 113. Yıl Hizmet Armağanı Prof. Dr. Celal Er, Prof. Dr. Rasih Demirci, Hüsnü Poyraz, Hasan Peker, Orhan Arslan ve Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya takdim edildi.
Türk Ocakları 113. Yıl Özel Armağanı'nı alanlar arasında “9 Ciltlik Ülkücü Hareket” kitabının yazarı Ülkücü Fikir ve siyaset adamı Hakkı Öznur’da vardı Öznur armağanı aldıktan sonra yaptığı kısa konuşmada, duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur şunları söyledi:
Cumhuriyetimizi kuran İrade Türk Milliyetçiliğidir. Türk Ocakları da Türk Milliyetçiliğinin ana karargahıdır. Türk Milletinin Milli Direnç merkezidir.
Türklüğün, Türk Milliyetçiliğinin kutup yıldızı ,Türkün Fikir Kalesi olan Türk Ocaklarımızın 113. Yıl armağanlarından Galip Erdem Şeref Armağan’ın şahsıma verilmesi beni çok mutlu ve bahtiyar etti.
Bu anlamlı ve Galip Erdem Şeref Armağanın verilmesi beni çok duygulandırdı. Bu vesileyle, bu tarihi günde ,bu armağan dolayısıyla Galip Erdem ağabeyimizle ilgili birkaç cümle söz etmek istiyorum.
Biz 78 kuşağı ülkücüleri dava büyüklerimizden Galip Erdem ağabeyi 12 Eylül 1980 öncesi yazmış olduğu kitaplarından, yazmış olduğu yazılardan, vermiş olduğu konferanslardan biliyor ve tanıyoruz.
1980 öncesi kitaplarını okumuş, istifade etmiş, yüzbinlerce ülkücüden biriyim. Kendisiyle yüz yüze tanışmam ve hukukumuzun oluşması 1985 yılında başlamıştır. Vefatına kadarda devam etmiştir. Ülkücü Hareketin tarihi ile ilgili yapmış olduğum kitap çalışmalarıma çok büyük destek vermiştir. Hareketimizle ilgili verdiği tarihi bilgilerle, anlattığı tarihsel olaylarla büyük katkı sağlamıştır. Devamlı kitap çalışmamla ilgili beni desteklemiş ve yol göstermiştir. Üzerimde ,üzerimizde büyük emeği ve hakkı vardır.
67 yıllık ömrünü ülküye, Ülkücülüğe, milletine, Türklüğe adayan Galip Erdem, müstesna ve abide bir şahsiyettir. 67 yıla 500 yıl sığdırdı. Feragatin, fedakârlığın, hasbiliğin, dava arkadaşlarına karşı tevazuun, din ve millet düşmanlarına karşı vakarın timsali olarak yaşadı.
Ülkücü Hareket’in ERDEM’İ, ömrünü inandıklarını, bildiklerini aktarmak için uğraşarak geçirdi. Her an ömrünü cephedeymişcesine Ülkücü hareketin içerisinde, davaya hizmetle geçirdi.
İnandığı değerler uğruna düşündü, okudu, yazdı, konuştu. Galip Erdem ağabeyimizin hayatı, Ülkücülüğün hikayesi ve bir gerçeğidir. Yüzündeki derin çizgiler, yaşanmışlığın resmidir.
Sözün gerçek anlamıyla bir Ülkücü’ydü. O; Ömrünü “Ülkücülük” sıfatıyla tamamlamış Ülkücü çizgisinden asla taviz vermemiş, Ülkücü ilke ve değerlere sonuna kadar bağlı kalmış bir büyük dava adamıydı. Bütün ömrünü vakfettiği Türk milliyetçiliği ülküsü yolunda kendi beninden vazgeçmiş bir büyük dava ve ülkü adamıydı. O, kendini hiç düşünmedi, kendisi için bir gün yaşamadı.
Bundan yıl önce, 58 yıl önce, Malazgirt’te, Söğüt’te, Çanakkale’de düzenlenen etkinliklerde Ülkücü gençlerle, evlatlarıyla birlikte en önde yürüyenlerdendi. Kurulan tarihi çadırlarda sabahlara kadar genç Ülkücülere, Ülkücü dünya görüşünü ve Türk milliyetçiliği ülküsünü anlatandı. Türk Ocaklarında, ÜKD’de de, Ülkü Ocakları’nda, Ülkücü kuruluşların konferanslarında, Ocak sohbetlerinde, şehit cenazelerinde, 12 Eylül mahkemelerinde, görüş günlerinde, cezaevi kapılarında hep vardı. Şehit ailelerinin ve zindanlarda yatan Ülkücülerin yanında yine o vardı.
Herkesin köşe bucak kaçtığı, birbirine selam vermekten imtina ettiği bir ortamda başta “Kendini Mamak''a adayan adam", Mamak Cezaevi olmak üzere Türkiye’nin çeşitli yerlerinde tutuklu bulunan Ülkücülerin zor günlerinde yanındaydı. Kendini Mamak’a adayacaktı.
Eylüldeki hüznü yalnızlığı çaresizliği iliklerine kadar yaşadı. Asla yılmadı, yıkılmadı, mücadele azmini kaybetmedi. Zor ve fırtınalı yıllarda, 12 Eylül cuntasına hem kalemiyle hem mahkemelerde dik duruşuyla meydan okuyordu.
8 Aralık 1980’de yayınlanmaya başlayan, 27 hafta yayınlanan haftalık Yeni Sözcü’nün arka sayfasında, o unutulmaz arka sayfada yazdıklarıyla, 12 Eylül/MGK rejimine başkaldırıyor, yasaklamaları, yasakları, kendine özgü, tarihe geçen, o unutulmaz makaleleriyle delip geçiyordu.
Galip Ağabey Zindanlarda yatan Yusufiyeli ülkücüleri ve ailelerini ne şehit ailelerini, boynu bükük bırakmadı. Eylül karanlığında, Ankara ayazında, Mamak’ın zemherisinde geceden yollara düşmüş, Ankara’nın yoksul gecekondu semtlerinde ülkücü evlatlarının çilekeş, cefakar ailelerini ziyaret eder, dertlerine ortak olur, acılarını paylaşır, çocukları sevindirir ve öyle bir hüzünle çıkardı; Yusuf yüzlü çocukların evlerinden..
Tavizsiz Türk milliyetçisi Galip Abi kendisi için hiç yaşamadı hep ülkücü evlatları için yaşadı. Mamak’ta, Ülkücü gençler ziyaret görüşünde onu görünce “Galip Abi, Galip Abi” diye seslenirler, müthiş manevi güç alırlardı. Mamak kapılarında bekleyen Ülkücülerin aileleri evlatlarına hep Galip ağabeyi anlatırdı.
Ne zaman avukat cübbesiyle Mamak’a görüşe gitse, onun tel örgüler ardındaki genç insanları ziyareti, Ülkücülere büyük güç ve moral verirdi. Dile kolay, tam 7 yıl, gece gündüz, yaz kış demeden hiç yılmadan, yıkılmadan, avukatlık bürosuyla Mamak arasında mekik dokudu.
Ülkücülerin ağabeyi, Milliyetçi Hareketin “Galip Hoca”sı, 12 Eylül sonrası yeni emekli olmuştu. Aldığı emekli maaşını, Mamak’taki Ülkücü evlatlarına ve onların dışarıdaki mağdur ailelerine harcadı. Bu yüzden evinde çoğu zaman, Ankara’nın soğuk kış gecelerini, yakıt parasını ödeyemediği için, o küçük cüssesi ve dev gibi yüreğiyle, sıkıntısını hiç kimseye hissettirmeden geçirdi. En zor günlerde tutukluların ve ailelerinin maddi ihtiyaçlarını karşılamak için, şahsiyetini ortaya koyarak topladığı yardımlarla, ocakların tütmesine, yaraların sarılmasına vesile oldu.
“Mamak’ta sanık olamadım ama hiç olmazsa onların avukatı olayım” diyerek evinin bir köşesinde unutmuş olduğu hukuk fakültesi diplomasını çıkarıp, buruşuk avukatlık cübbesini giyerek, “MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında” yargılanan Ülkücüleri savunmak için davalara girdi. Birçoklarının avukatlığını üstlendi.
“Ülkücüler, dava ve iman adamıdır” diyen, ömrünü adadığı Türk milliyetçiliği ülküsü için büyük emek veren Galip Erdem ağabeyimiz, Mamak’ta görülen MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında insanüstü gayretlerle fedakârane bir şekilde çalışmıştı.
1984 yılında yayınlanan “Mektuplar” kitabında; “Allah’ınıza, milletinize, tarihinize hesap verebildikten sonra ötesine hiç aldırmayın…” diyen Galip Erdem ağabeyimiz, “Ülkücünün Çilesini” yazan adamdı. Yazdıklarıyla yaşadıkları arasında hiçbir çelişki yoktu. Yazdığı gibi yaşadı.
Galip ağabey, darbe sonrasında, bir gün bile aksatmadan, soluklanmadan, yürüttüğü maddi ve manevi bu büyük hizmeti, yaptıkları bilinsin veya övülsün diye yapmadı. O “Ülkücünün Çilesi”ni yazan adamdı. Yazdıklarıyla yaşadıkları arasında hiçbir çelişki yoktu.
Ülküsünden ödün vermeyen Ülkücülerin ağabeyi “erdem”in mumla arandığı kimsesiz günlerimizde erdemin galibiydi. Hep Ülkücünün çilesiyle birlikte yaşadı. Galip ağabeyimiz hepimizden alacaklı gitti.. O’nun hakkını hiçbir zaman ödeyemeyiz
Galip Erdem ağabeyi, hakka yürüyüşünün 28.senei devriyesinde bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyoruz. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
113 yıldır Büyük Türk Milletine r hizmet eden Şanlı Türk Ocaklarımızın 47. Olağan Genel Kurulunun başta Türk Ocaklarımız olmak üzere Milletimize ülkemize vatanımıza ve Türk Milliyetçiliği davasına hayırlara vesile olmasını niyaz ederim .
Yaşasın Türk Ocaklarımız!
Biz Hep birlikte Türk Milletiyiz!
Ne Mutlu Türküm Diyene!
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasının avukatlarından 7 yıl aralıksız davayı takip eden, Milliyetçi camianın kanaat önderlerinden Av. Şerafettin Yılmaz ise Türk Ocaklarına ve ödülü lâyık gören herkese teşekkürlerini iletti.
Öte yandan ödülü Doğu Türkistan’daki Çin toplama kamplarında soykırıma maruz kalan ve Türklüğü yaşatmak için işkence gören aydınlar adına aldığını ifade eden Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk teşekkür konuşmasında, “Özellikle Doğu Türkistan mevzusunda istikrarlı duruş sergilediği için Türk Ocaklarına, Doğu Türkistanlı aydınlarımız adına teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Son olarak Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, var olduğu her bölgede Türk'ün sorunlarla karşı karşıya kaldığının altını çizdi. Yaycı, “Türk'ün ocağı her daim yanmalıdır. Okçular tepesini terk etmeyen bu ocağın ateşi harlanmalıdır.” yorumunu yaptı. Yaycı kendi adına Genel Başkan Mehmet Öz’e teşekkür ettiği konuşmasında, “Biz hep birlikte Türk milletiyiz. Ne mutlu Türküm diyene!” dedi. Armağan programı toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
Türk Ocakları 47. Olağan Genel Kurulu, Türk Ocakları Genel Başkanı Mehmet Öz başkanlığında gerçekleştirdi. Türk Ocakları 113. Yıl hizmet armağanlarının sahiplerine verilmesiyle başlayan genel kurulda konuşan Öz, Türk ocağının Türkiye Cumhuriyeti var oldukça hizmet etmeye devam edeceklerini söyledi. Öz, parti siyasetinin dışında kalmaya özen gösterdiklerini söyleyerek, "Biz siyaset yapmıyoruz ama siyasi alana da ilgisiz değiliz. Mesafemiz herkesin Türk milletine, Türklüğün meselelerine olan ilgisi derecesinde olacaktır ve olmaktadır" diye konuştu.
Öz, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin temel ilkeleri esas olarak muhafaza edilmek zorunda olduğunun altını çizdi. Dünyada küresel hakimiyet mücadelesinin tarih boyunca var olduğunu anlatan Öz, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizim de iddialı olduğumuz dönemlerde baş aktör olduğumuz konulardan birisidir bu. Dolayısıyla bu küresel egemenlik mücadelesi, son dönemde bizim coğrafyamıza birtakım projelerle yaklaşmış, adına Büyük Orta Doğu, genişletilmiş Büyük Orta Doğu dense de aslında bu başka bir şeydir. Coğrafyamızı parçalama, İsrail’in güvenliğini sağlam altına alma, Amerika’nın buradaki çıkarlarını sağlama. Bunun için buradaki unsurları kullanıyorlar."
"Burada Müslümanların kanları ve kaynakları üzerinden bir proje yapılıyor"
Öz, oyunlara karşı Türk devletlerinin birlik olması gerektiğini dile getirerek, "Türkiye’nin çıkarları bizim için önceliklidir ama bu coğrafyadaki bütün insanların huzuru da bizim için önceliklidir. On binlerce, yüz binlerce insanın hayatına mal olan Irak’ta, Suriye’de, şimdi Filistin’de birtakım durumlar var. Bunlar kimin için yaşanıyor? Bu coğrafyadaki unsurlar birileri için maşa mıdır? Ateşe atılacak odun mudur? Burada Müslümanların kanları ve kaynakları üzerinden bir proje yapılıyor" ifadelerini kullandı.
Güçleri yettikçe başka ülkelerde yaşayan Türklerle ilgileneceklerini vurgulayan Öz, "Gerçek bir zemin olup ayaklarımızı basacağız ama ülkümüzden, kardeşlerimizin hürriyetlerine kavuşması ülküsünden, Irak’ta ve Suriye’de Türkiye’ye kurulan o tuzağı bozma amacından şaşmayacağız" açıklamasında bulundu.
"Türk milleti asla rıza göstermez"
Son dönemde terör örgütünün kayıtsız şartsız tasfiyesinden bahsedildiğini hatırlatan Öz, "Adına İmralı heyeti denen heyetin açıklamalarından, o heyetin içinde yer alan partinin açıklamalarından çok net bir şekilde görüyoruz ki taban tabana zıt talepler, bazen alenen şekilde, bazen örtülü bir şekilde telaffuz edilmektedir. Kimse kimseyi aptal yerine koymasın. Türk milletine böyle bir projeyi kimse kabul ettiremez. O talep ve beklentilerin doğrultusunda bir zemine bu müzakerelerin, bu görüşmelerin kaydırılmasına Türk milleti asla rıza göstermez. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak hiçbir çözüme de Türk milleti evet demez" dedi.
Türk milletinin Türk dünyası ile bütünleşmesinin sağlam temellere oturtulduğu zaman daha huzurlu bir dünya inşa edileceğini söyleyen Öz, "Bu gerçekleştirilmezse çökme peşinde olanların kuracağı bir dünyada ne huzur olur, ne barış olur. Bu ancak tarihte olduğu gibi gelecekte de Türk milletinin öncülüğünde olabilecek bir projedir, bir ülküdür" değerlendirmesinde bulundu.
"Cumhuriyetimizin temel ilkelerini savunmakla mükellefiz"
Milliyetçilik ülküsünün kökleşmesinin demokrasiyle mümkün olduğunu ifade eden Öz, "Biz demokratik hukuk devletini ve cumhuriyetimizin temel ilkelerini savunmakla mükellefiz. Bu sayede ancak fikirlerimizi toplumda daha etkili kılabiliriz diye düşünüyorum. Sıkıntılarımız var ama her zaman Türk milleti varsa, Türk milliyetçileri varsa ümit vardır" diyerek sözlerine son verdi.
Prof. Dr. Mehmet Öz, yaptığı konuşmada Türk Ocaklarının her daim Türk milletine hizmet edeceğini vurguladı. Türk Ocaklarının 1980 darbesinden sonra faaliyetlerini kesintisiz bir şekilde sürdürdüğünü anımsatan Öz, çalışmaların gönüllülerin katkılarıyla gerçekleştirildiğinin altını çizdi. Millî devlet bilincine işaret eden Öz, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin korunması gerektiğini dile getirdi.
Mehmet Öz, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, problemlerini bütüncül bakış açısıyla ele alması gerektiğini söyledi.
Suriye Türkmen Dernekler Federasyonu Başkanı Tarık Sulo Cevizci de Türk Ocaklarının sadece fikir ocağı değil aynı zamanda umut ocağı olduğunu dile getirdi.
Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Mehmet Tütüncü de ana vatan Türkiye ve Türk dünyası olduğu sürece Irak Türklüğünün var olacağını ve mücadelesine devam edeceğini vurguladı.
Dünya Uygur Kurultayı Sözcüsü Prof. Dr. Erkin Emet de Çin'in 76 yıldır Doğu Türkistan'daki Türk topluluklarını yok etmeye yönelik politikalar uyguladığını söyledi.
Kırım Türkler Yardımlaşma ve Derneği Başkanı Mükremin Şahin ve Azerbaycan Türk Ocağı Başkanı Akif Aşırlı da konuşma yaptı.
227 delegenin katılım sağladığı kurultayda; mevcut Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz yeniden seçildi.