KAZA DİYEN YALAN.
(Alim Tülek E. Emniyet müdürü ve Uluslararası Güvenlik Yorumcusu)
Türkiye’de bazı ölümler çok konuşulmaz. Kimi zaman bir fren patlar, kimi zaman bir lastik infilak eder. “Kaza” denir, geçilir. Ama o “kazalar”ın bir kısmında araca yerleştirilmiş düzenekler olduğu ortaya çıktığında, soru başka bir yere evrilir: Bu cinayetleri kim planlıyor, kim koruyor?
Sırrı Süreyya Önder’in aracında tespit edilen düzenek, buzdağının sadece görünen kısmı olabilir. Çünkü Türkiye’de yıllardır bu yöntemle hayatını kaybettiği iddia edilen birçok kişi var. Dosyalar kapandı, belgeler kayboldu, gerçekler susturuldu. Oysa gerçek susmaz; yalnızca duymazdan gelinir.
DÜZENEKLER HAYAT SÖNDÜRÜYOR, DOSYALAR KAPANIYOR
Bu yöntem yeni değil. 1990’lı yıllardan bu yana pek çok muhalif, gazeteci, bürokrat bu tarz “kazalara” kurban gitti. Ortak nokta şuydu: Hepsi ya hedef alınmış ya da susturulmak istenmişti. Kiminin aracına patlayıcı yerleştirildi, kiminin fren sistemine müdahale edildi. Sonuç hep aynı: Ölüm. Gerekçesi hep aynı: Kaza.
DEVLET NEDEN SESSİZ?
Bu noktada en tehlikeli soru şudur: Devlet neden önlem almıyor? Güvenlik birimlerinin teknolojik imkânları ortadayken, bu tür düzeneklerin nasıl bu kadar rahat yerleştirilebildiğini açıklamak mümkün mü? Yoksa bazı dosyalar, açılmasın diye mi kapatılıyor? Devletin görevi, yurttaşını korumaktır. Ama birileri düzenek yerleştirirken göz yumuluyorsa, bu artık güvenlik sorunu değil, vicdan meselesidir.
DESTEK AĞI VAR MI?
Bu düzenekler tek başına planlanamaz. Mekanik bilgi, izleme becerisi, hedef analizi gerekir. Dolayısıyla ortada bir yapı var: Planlayan, uygulayan ve susturan bir yapı. Soru şu: Bu yapı kimin gücüne yaslanıyor? Türkiye’nin yakın tarihi, devlet içinde yuvalanmış karanlık organizasyonlara yabancı değil. Bu nedenle her olayda olduğu gibi, bu cinayetlerde de perdeyi kaldırmadan toplumsal huzurdan söz etmek mümkün değil.
ULUSLARARASI TOPLUMA NOT
Bu sadece Türkiye’nin iç meselesi değil. Eğer bu yöntem cezasız kalırsa, başka coğrafyalarda da benzer cinayetlerin önü açılır. Hukuk devleti savunusu yapan her kurumun bu tarz yöntemlere karşı açık bir tavır alması gerekir. Sessiz kalınan her ölüm, bir sonrakine davetiyedir. Bir ülkede ölüm kaza süsüyle sunuluyorsa, gerçek kazanan katillerdir.