Ölüm, her insanın er ya da geç karşılaşacağı mutlak bir gerçek. Ama herkes ölmez, yalnızca gerçekten yaşamış olanlar ölümü hak eder. Yaşamak, yalnızca nefes almak, yılları ardında bırakmak değil; kendini keşfetmek, mücadele etmek, iz bırakmaktır. Derinleşmeden yaşanan bir hayat, yalnızca zamanın içinde savrulmuş bir gölgeden ibarettir.
"Ölüm, korkaklar için bir son.!
cesurlar için bir şeref,
iyiler içinse bir başlangıçtır.”(Çetin Ay)
Yaşamı hakkıyla sürdürenler için ölüm, bir kayıp değil, bir tamamlanmadır. Onlar, korkarak değil, farkında olarak yaşamışlardır. Umutsuzluğa teslim olmadan, geçmişin ağırlığında kaybolmadan, geleceğin belirsizliğine rağmen adım atmışlardır. İşte bu yüzden ölüm, onların en büyük ödülüdür; çünkü gerçekten yaşadılar, çünkü yaşamaktan vazgeçmediler.
Kimileri, ölümü bir son olarak görür; kimileri ise bir başlangıç. Ama geride anlamlı izler bırakanlar için ölüm ne bir son ne de bir başlangıçtır; o, yalnızca yaşamanın mühürlendiği andır. Onların hatıraları, söyledikleri, yaptıkları, dokundukları hayatlar, ölümün ötesinde yaşamaya devam eder. Çünkü gerçekten yaşamış olanlar, ölerek de var olmaya devam ederler.
Ve belki de asıl mesele, ne zaman öleceğimiz değil, ölümü hak edecek kadar yaşayıp yaşayamayacağımızdır…
Sevilay Ay
Solingen