ZİHNİ ESİR, DİLİ SUSTURULMUŞ DÜNYA'DAKİ MODERN MANKURTLAR..!!

ZİHNİ ESİR, DİLİ SUSTURULMUŞ  DÜNYA

Tarihte bazı acılar vardır ki sadece geçmişi değil, bugünü de anlatır.

Tarihte bazı acılar vardır ki sadece geçmişi değil, bugünü de anlatır.
Mankurt işte böyle bir kelimedir.
Kulağa uzak, anlamıysa hepimizin hayatına çok yakın.

Mankurt, fiziksel olarak hayatta olsa da zihinsel olarak yok edilmiş kişidir.
Sistematik bir işkencenin ürünüdür.
Yüzyıllar öncesinden kalan bu yöntem, insanın belleğini, kimliğini, geçmişini ve iradesini elinden alarak onu sadece “emir alan bir varlık” haline getirir.

Yöntemi tarif edelim ki, bugünle nasıl örtüştüğünü anlayalım:

• Kurbanın saçları kazınır,
• Başına ıslatılmış deve derisinden bir başlık geçirilir,
• Güneş altında bu deri kurur ve kafayı sıkmaya başlar,
• Kişi dayanılmaz acılarla hafızasını kaybeder,
• Artık o, ne olduğunu, kim olduğunu bilmeyen ama her söyleneni sorgusuz yerine getiren bir köledir.

Sovyetler bu yöntemi asimile etmek istedikleri halklar üzerinde kullanırdı.
Fiziksel işkenceyle değil, hafızayı silerek, köleliği kalıcı hale getirirlerdi.

Ama bugün kimseye deve derisinden başlık geçirilmiyor.
Bugün kimsenin saçını kazımaya gerek yok.
Çünkü yeni nesil mankurtlar, medya, eğitim, dijital kültür ve siyaset eliyle üretiliyor.
Artık ekranlar yetiyor.
Gün boyu aynı mesajı alırsan, sen artık düşünmüyorsun – sadece programlanmış bir figürsün.

Üstelik bu sistem, kendini bir de “özgürlük” olarak pazarlıyor.
Adına da “demokrasi” diyorlar.
Ama dikkat edin, bu demokrasi artık bir sistem değil, bir kostüm.
Altında ise disiplinin en otoriter hali gizli:
Ne düşüneceğinize, neye inanacağınıza, kimden korkmanız, kime güvenmeniz gerektiğine kadar her şey belirlenmiş durumda.

Vatandaş sabah kalkıyor, televizyonu açıyor, telefonuna bakıyor, sosyal medyada dolanıyor.
Aynı manşetler, aynı yüzler, aynı yalanlar…
Her yerde bir tekrar, her yerde bir yönlendirme…
Ve sonra biri çıkıp “özgür basın var” diyor.

Kusura bakmayın ama…
Herkesin aynı şeyi söylediği bir yerde özgürlük değil, otoriter disiplin vardır.
Bu, demokrasi kılığına girmiş bir otokontrol sistemidir.

Ve bu düzenin hedefi bellidir:
Sorgulamayan, unutan, kendini inkâr eden bireyler yetiştirmek.
Yani modern mankurtlar.

Mankurt, sadece geçmişini bilmeyen değil; efendisini “kurtarıcı”, esaretini “nimet” sanandır.
Bugün toplumun büyük bir kısmı bu hale getirilmiş durumda.

Soruyorum:
Kendi tarihini bilmeyen bir nesil, nasıl geleceğini inşa edecek?
Kendi dilinden, inancından, kültüründen koparılmış bir toplum, kimin toplumu olacak?
Ve her gün aynı sesleri dinleyen birey, gerçekten özgür mü, yoksa sadece iyi eğitilmiş bir mankurt mu?

Artık deve derisiyle değil, algoritmayla şekilleniyoruz.
Kafamız sıkılmıyor belki ama zihnimiz tutsak.
Sisteme biat eden ama kendini özgür zanneden bir kalabalık olduk.

Bu yüzden uyanmak yetmez, ayağa kalkmak gerekir.
Sadece ekranları kapatmak değil, aklı açmak gerekir.
Sadece ezberden çıkmak değil, hakikati aramak gerekir.

Çünkü bu düzen, susanlara değil, düşünenlere karşıdır.
Ve bu düzende en büyük suç,  unutmamaktır..!
Üçüncü dünya ülkelerindeki  liderler öne çıkar, ama kaderi görünmeyenler yazar. 

 

Çetin Ay | Enpolitik Özel