Hasan Fatih Özsümer


ANAYASA İHLALİ

Makro göstergeler üzerinden her şeyin yolunda olduğu, yolunda gittiği algısı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa gerçek öyle değil…


Makro göstergeler üzerinden her şeyin yolunda olduğu, yolunda gittiği algısı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa gerçek öyle değil… 

Hani Adana’ da sıcaklık 38 derece deniliyor ama nemden dolayı hissedilen 47 derece oluyor ya ekonomide aynı öyle.

Enflasyon dizginleniyor, Merkez rezervleri artıyor, cari açık azalıyor, makro dengeler sağlanıyor deniliyor ama pazarda hem de Ege Bölgesinde domates 25 TL, fasulye 80 TL , barbunya börülce 100 TL, bamya 130 TL, karpuzun kilosu 20 TL, şeftali 40 TL, Kıyma 650 TL, Süt 30 TL, Yoğurt 80 TL.

Vatandaşta haklı olarak soruyor ‘ ben yaz günü fasulye bile almakta zorlanıyorsam ne yiyeceğim ’ ve ekliyor: ‘ Merkez Bankasında 150 Milyar olmuş bana ne fayda evime et alamıyorum.’

Çünkü sabit gelirli vatandaş yani ücretli çalışanlar ve emekliler güncellenen (!) fiyatlar karşısında çaresiz kalıyor. Yaşam şartları her geçen gün daha da zorlaşıyor. 

Temmuz ayında emekli maaşlarına refah payı ilavesi yapılmayacağı ve asgari ücrete de artışın söz konusu olmadığı Ak Partinin tüm etkili isimleri tarafından açıklandı yani beklemeyin denildi vatandaşa. 

Elektriğe gelen yüzde 40 civarlarında ki artışın her şeyin fiyatına yansıyacağı yani enflasyona etkisi yadsınmaz. Maaşlar ise belli, hepimizi zor günler bekliyor… 

Üstelik tarımda kullanılan elektriğe yüzde 20 zam yapıldığı gibi, hem temel tarımsal ürünlere çok düşük fiyat verildi hem de gübrede KDV oranının yüzde 20 olacağı konuşuluyor. 

Bu şu demek oluyor. Seneye bu zaman bu düzensizlik demek ederse biz karpuzun kilosunu 50 TL’ ye zor alırız, fasulye ise en az 200 TL olur o da eken kalırsa !

Hükümetin açıkladığı kamuda tasarruf paketinin hepimizdeki karşılığı dağın fare doğurmasından ibaret. 

TBMM tasarruf için damacana su almayı kesti yerine arıtma kullanıyor ama AUDİ A6’ lar, A8’ ler, lüks ve üst segment Mercedesler, özel imalat WW arabalar, VİP Minibüsler hala Meclis otoparklarını doldurmaya devam ediyor. 

Artacak vergiler, enerjiye yapılacak zamlar ve doymak bilmeyen Kamu Maliyesinin finansmanı. 

İşte bunların faturası hepimize yansıyacak. En çokta günlük yaşamımıza yansıyacak. 

Oysa YİD Projeleri ile Müteahhitlere yapılan garanti ödemelerde ülkenin bulunduğu koşullar göz önüne alınarak herhangi bir yapılandırmaya gidilmedi. Hatta bu paralar müteahhitlere zamanında ve düzenli ödensin diye otoyollara, köprülere, sağlık hizmetlerine, havalimanı hizmetlerine zam yapılarak finansman bir kez daha hepimize yüklendi.

Dünyada ülkesinden yurt dışına çıkabilmek için Devletine para ödeyen sanırım tek ülkeyiz. Osmanlı zamanında köprünün başına dikilen Deli Dumrul’ un vergisi misali. Seyahat Özgürlüğümüzü kısıtlayan bir uygulama bu. Açık ve net Anayasaya aykırı. 

Vergi Sisteminde adalet ve verginin tabana yayılmasından Sayın Şimşek ve Hükümetimizin anladığı demek ki bu.

Bazen kendi kendime Recep Tayyip Erdoğan’ ın ülkenin ekonomisinin içerisinde bulunduğu sıkıntıdan vatandaşın halinden gerçek manada haberdar olmadığının düşünüyorum. 

Çünkü ülkede ‘’ yanlış bu’’ diyen Ak Partililer hain, dışarıdakiler ise Bölücü. Ülkedeki tüm STK’ lar ise adeta sarıya boyanmış, hepsi yemlik etrafında dolaşan civcivler misali. 

Holdinglerin vergi cezaları çatır çatır silinirken esnafın vergi dairesi ve SGK borçlarından dolayı elektronik haciz ile banka hesaplarına el koymaya başlandı bile. 

Muhalefet ise sağdan aldığı emanet oyları koruma hevesiyle Erdoğan’ ın normalleşme tezgahına düşüp kendi içerisinde çoktan kavgaya başladı. 

İşin bir diğer tarafına bakacak olursak;

Kurun uzun süreden beri aynı fiyatlarda kalması, buna karşın enflasyon sebebiyle yerli üretimdeki maliyetlerin artmasından dolayı, ihracata yönelik çalışan sanayiciler ciddi bir sıkıntı içerisinde. 

İçeriden gelen fiyat artış basıncını, yurt dışı piyasalara küresel rekabetten dolayı yansıtamadıkları için rekabet güçleri ciddi olarak azaldı ve Pazar kaybetmeye başlıyorlar. 

Bu beraberinde ithalata dayalı ihracatımızın artışına yol açacak, hatta açmaya başladı bile. Yani içeride üretmiyor sanayicimiz. Yurt dışından getirtiyor montajlayıp ihraç ediyor. 

Rakamsal olarak büyüsek bile bu büyüme bir kanser büyümesi aslında. 

Ülke ekonomisinin yapısal olarak küçülmesinin buna karşın rakamsal olarak büyümesinin göstergesi. Ki bu kalkınmamızın ve istihdamımızın gecikmesi ve duraklaması hatta gerilemesi anlamına gelir. 

Enflasyonla mücadele etmenin daha doğrusu kalıcı olarak enflasyonu yok edebilmenin tek yolu üretimdir, üretim artışıdır. 

Biz ise şuanda sadece finans mekanizmalarını kullanarak ve vergileri arttırmak yolu ile gelir arttırmaya çalışıyor ve yalandan tasarruf paketleri ile enflasyon ile mücadele ediyoruz görüntüsü veriyoruz.

Oysa şartlar ne olursa olsun vatandaşımızın refahını düşünerek tarımsal üretimimizi mutlak surette arttırmalıyız. 

İnsanımızı tarıma ve tarımsal üretime teşvik etmeliyiz. 

Sanayi de yerli üretimi kolay ve hızlı şekilde finanse ederek arttırmanın yollarını aramalıyız. 

Devlet mekanizmaları ( eğer kaldıysa) liyakatli isimlere teslim edilmek zorunda. 

Aksi halde yaşanması muhtemel bir iyileşme sadece ve sadece sanal bir iyileşme olacaktır. 

Yazımızı Sayın Cumhurbaşkanımızın meşhur hesabı ile bitirelim.

4 kişilik bir ailenin sabah kahvaltısı: 

4 Simit 40 TL 

8 Bardak Çay 20 TL

200 Gram Zeytin 30 TL 

200 Gram Peynir 30 TL 

Toplam 120 TL. Aylık 3600 TL. 

En düşük emekli maaşı 10500 TL, Asgari Ücret 17500 TL.

Nasıl geçinecek benim vatandaşım, ne yiyecek benim insanım…