Zaman zaman veya sıklıkla karşılaştığımız “Gördüğüm lüzum üzerine” veya Özel sebepler” gerekçe gösterilerek, sosyal medya mecralarında yapılan istifa açıklamaları ile karşılaşıyoruz.
Elbette herkesin özel tercihlerine karışamayız.
İsteyen hayatına dair kararları istediği gibi alma ve aldığı kararları değiştirme hakkına sahiptir.
Tercihleri hakkında bizler ne diyebiliriz ki?
Ancak, madem istifalar kamuoyuna bildirilecek kadar önemlidir ve istifa eden kişilere bazı sualler sormak da bizim hakkımız olsa gerek.
Bu “Görülen lüzum veya özel sebepler” ne ola ki, kişi mensubu olduğu, hatta mensubu olmanın ötesinde kurucusu olduğu partiden üyelik dahil üstlendiği görevinden istifa ediyorlar?
Yoksa bu “Özel bir neden ve görülen lüzum” ifadesiyle yapılan istifa açıklamaları esasen özel sebeplerden değil de daha başka sebeplerden dolayı mıdır?
Kişilerin istifa öncesi ateşli savunucusu olduğu partisinden istifa ederek ayrılması için “Ne olmuş olabilir ki?” diye sormadan da edemiyoruz doğrusu…
Bu tür ayrılıklar için insanın elbette sebepleri olabilir.
Mesela; “işler umduğum ve beklediğim gibi gitmedi, ben siyasi olarak kamuoyundan ciddi destek bulacağımızı bekliyordum ama öyle olmadı, ben de daha fazla mücadele etmek istemiyorum, burada kendim için siyasi gelecek göremiyorum” diyebilir.
Bu açıklamayı yeterli görmesem bile samimi itiraf olarak görebilirim.
Çünkü o kişi şahsi bir beklenti için partideymiş ve bunu da açıkça ifade etme cesareti göstermiştir.
Veya, “içinde bulunduğum siyasi partiye ihtiyaç kalmamış, bu sebeple benim de gereksiz bir yapıya dönüşen partide bulunma gerekçem ortadan kalkmıştır” diyebilir, ve hatta içinde bulunduğu yapının iddialarını gerçekleştirecek düzeyde mücadele donanımına sahip olmadığını, lider ve lider kadrosunun iddialarını hayata geçirecek seviye de yeterli mücadele yapmadıkları hakkında tespitleri olduğunu da ileri sürebilir.
Bütün bunlar üzerinde konuşabiliriz ve tabi öncelikle kendisi bu konuda ne kadar çaba göstermiş sorma hakkımız olur.
Ve aradan geçen süreçte neler yaptığını da konuşabiliriz.
Ancak ayrılan arkadaşlarımızın çoğunlukla bunları konuşmak yerine “Gördüğüm lüzum üzerine” diyerek istifa etmeleri kendilerine daha kolay geliyor anlaşılan.
Haliyle bu tutum da bizler tarafından çok samimi karşılanmıyor.
Kendi adıma ben istifalarını ve gerekçelerini makul ve samimi bulmuyorum.
Böyle olanlar aktif görev almıyor ve gerekmedikçe partiden istifa etmiyor, partiyle bağını koruma özeni gösteriyorlar.
İstifa eden kişilere sormak isterim.
Dünden bugüne değişen nedir?
Ülkemizin içinde bulunduğu şartların olumlu yönde değiştiğini söylemek mümkün mü?
Ülkemizde halen;
-Kutuplaştırıcı siyaset devam ediyor.
-CHP’nin toplum nezdinde var olan itibarı büyük oy geçişlerini sağlamaya yeterli değil.
Hoş yeterli olsa bile CHP toplumu rahatlatacak, ülkenin ihtiyacı olan değişimi sağlayacak bir görüntü vermiyor, vizyon ortaya koyamıyor.
İktidara duyulan öfkenin yeterli olduğunu düşünüyor.
Bu sebepten arzu ettiği toplumsal desteği ulaşmasının mevcut haliyle de mümkün olmadığı aşikar.
-İktidarın yönetim anlayışında siyaset yapmamızı gerektiren kararları almamızda etkili olan şartlar da hala varlığını koruyor.
-Otoriterleşme dünden bugüne daha beter bir hale evrilerek varlığını sürdürmekte ve toplumun üstüne karabasan gibi çökmüş durumda…
Yani yola çıkarken iyi refikler/yol arkadaşları arayan, “Temiz Siyaset” konusunda kararlı duruş sergileyen sayın Ahmet Hoca’nın yanında, gelecek nesiller için gösterilen çabanın bir ortağı değil, parçası olabilmek için yol arkadaşlığını devam ettirecek şartlar devam etmekte..
Bu sebeple, ayrılanların ileri sürdüğü mazeretler samimi görülemez.
İnsan yorulabilir, dinlenmek isteyebilir bu anlaşılabilir, ama yola çıktığı, değer verdiği insanı yarı yolda bırakmak kabul edilemez ve bu tutum doğru değildir.
Zira ülkemizin:
Çoğulcu demokrasi,
Hukuk Devleti,
Eşit Yurttaşlık,
Gelir Adaleti,
Yoksulluğun Giderilmesi,
Yasakların ve baskıların sonlandırılması, Özgürlüklerin artırılması,
Akraba-yandaş kayırmacılığının son bulması, kısacası TEMİZ SİYASET ANLAYIŞINA olan ihtiyaç dünden daha fazla geçerliliğini sürdürmektedir.
Ben de devam eden olumsuz şartlar altında; siyasi, iktisadi, hukuki, sosyal zorunluluklar, dahası vicdani ve ahlaki gerekçelere istinaden;
siyaset bilgisi,
birikimi, ahlaki değerlere,
adil yönetime verdiği önem,
çıktığı yolda içten ve dıştan gördüğü ihanet,
samimiyetsizlikler,
türlü türlü baskı ve engellemelere,
yok farz edilmeye,
uğradığı hakaretlere rağmen çıktığı yolda yılmadan kararlı bir şekilde yürüyen
Gelecek Partisi kurucu lideri sayın Ahmet Davutoğlu ile siyaset yapmaya devam edeceğimi “DEVAM EDEN MÜCBİR SEBEPLER ÜZERİNE” kamuoyuna duyurmayı değerli buluyorum.