Büyük Yunus, bir şiirinde;” söz ola kestire başı,söz ola kese savaşı” der.
Bu ifade, sözün toplum hayatındaki etkili rolüne işaret eder.Söz, savaş da çıkarır, savaşı da bitirir.
CB Erdoğan, polisin, tutuklamalara, yargıdaki çifte standarda tepki için sokağa çıkanlarla, Nevruz için sokağa çıkanlara gösterdiği farklı reaksiyona karşı,muhalefetin pamuk şekeri üzerinden yaptığı eleştirilere verdiği cevap tam da Yunus Emre’nin ifade ettiği anlamda bir tepkiydi.
Erdoğan, iki polis memurunun bir engelliye yardımcı olmak için bütün pamuk şekerlerini satın alıp Nevruz alanına giden çocuklara dağıttığını söyledi. Polislerin bu güzel davranışına olaya vakıf olan hiç kimse karşı çıkmaz, tam aksine polisi ile gurur duyar.
Ancak mesele bu değil, Erdoğan konuşmasında Nevruz kutlamalarında sanki olumsuz hiç bir şey olmamış,Barzani bayrağı açılmamış, bölücü sloganlar atılmamış, örgütsel gösteriler yapılmamış gibi o kışkırtıcı tabloyu getirip pamuk şekerinin arkasına sakladı. Yani bu pamuk şekeri eleştirileri de olmasaymış Nevruz kutlamalarında olumsuz bir şey yokmuş.
Aslında o eleştiriyi yapanların amacı iki polisin niye pamuk şekeri dağıttıkları değil, esas sebep iki toplumsal olayda polisin gösterdiği farklı tepkiydi. Bir tarafa son derece dikkat ve itinayla davranılırken, öbür tarafa son derece haşin ve sert davranılmasıydı eleştiri konusu edilen. Belki de birçok insanı sokağa döken ekranlara taşan görüntülerdi. Barışçı bir toplantı bitmiş herkes yavaş yavaş dağılırken polisin gösterdiği sertlik ister istemez böyle bir mukayeseye sebep oldu. Tek bu değil elbette, bir tarafta Türk bayrakları ile yürüyenler, öbür tarafta bu bayrağa mensubiyet ve saygısı olmadığını her fırsatta gösteren bir güruh. Birini ezmeye çalışıyorsun ötekini sadece seyrediyorsun. Bu elbette eleştirilecektir eleştirilmelidir de. Kimse bu ülkenin adalet arayan insanlarına bölücü hainlere bile yapmadığı bir muameleyi yapamaz yapmamalıdır.
CB aynı konuşmada, “ tarihi camilerimizin avlusunu meyhaneye çevirenler” diyerek protestocuları vatandaşın dini hassasiyetleri üzerinden vurmaya çalıştı. Zulüm ve adaletsizlik içki şişelerinden daha kirleticidir. Her sıkışıklıkta dine sığınan bu politik dil en çok dinimize zarar veriyor. Bu ifade ile protestocular en hafif tabirle İslama saygısızlıkla suçlanarak vatandaşa şikayet ediliyor. Din üzerinden yapılan her sınıflandırma veya tepki sonu tahmin edilemeyecek derecede ayrışmalara neden olur. İstisnai örnekler üzerinden, sokağa çıkan milyonlarca insanı bu şekilde kodlamak siyasallaşmış yargı ile ilgili bir problemi dini alana çekerek rekabeti bu alana taşıma arzusunu ifade eder. Protestolar ne kadar din karşıtlığına indirgenirse etkisini o kadar azaltmak ve toplumu bu kitlenin karşısına konumlandırmak o kadar mümkün olur.
Konuşmanın sonunda sn Erdoğan, muhalefetin pamuk şekeri üzerinden yaptığı eleştirilerin” Kürt kardeşlerimizce not edildiği kanaatindeyim” dedi. Polisin çifte standardına gösterilen tepkiyi, sanki Kürtlere tepki gösterilmiş gibi etnikleştirerek Kürtlerde bir muhalefet karşıtlığı yaratmaya çalıştı. Politikada en tehlikeli dil, olayları etnikleştirme dilidir, bu doğrudan doğruya toplumu Kürtler ve karşıtları gibi bir tasnife götürür ki sonuçları toplumsal bütünlük açısından çok yıkıcı olur. Kimse Kürt karşıtı veya düşmanı değil, siyasette mevzi kazanmak uğruna böyle bir ayrışma oluşturmak herkese zarar verir.Bu en çok Türklerle bir arada yaşamanın zemini yok diye propaganda yapan etnikçilerin işine yarar.
Nevruz kutlamalarındaki ihanet dilini ve açılan flamaları kimse pamuk şekeri üzerinden örtemez. Adaletse herkese adil olunmalıdır. Vatandaşı sokağa iten birazda bu çifte standarttır. Bu dil birilerinin iktidarına hizmet etse de toplumsal düzene hizmet etmez.
Kamplaştıran,
Ayrıştıran her söz Yunus’un ifadesiyle ‘ savaş çıkaran’ bir sözdür.Oysa bize ve topluma lazım olan, yatıştıran, barıştıran, savaşı bitiren bir dildir.
Konu söz ve hitabet olduğuna göre bir hadisle yazımızı bitirelim:”Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimseler,ağzı güzel laf yapan münafıklardır.”