Biz öğretmeniz. Dünyanın en önemli işini yapıyoruz; insan mimarlığı.
Öğretmen olunca büyük sorumluluk başlar. Üstünlük sorumluluktadır. Ne kadar sorumluysak, o kadar üstünüz.
İnsan son nefesini verince ölmez; öğrenmeyince ve öğretmeyince ölür.
Bizler öğretmeniz; yani can vereniz, hayat vereniz. Biz; ana ve baba ile birlikte Allah’ın HAYY esmasının yansıdığı müstesna varlığız.
Onun için buna layık olmalı, çok öğrenmeliyiz ve çok öğretmeliyiz.
Okullar, bizim eğitim ve terbiye nöbeti tuttuğumuz kalelerdir. Okulun surlarında ve sınırlarında nöbet bekleyen sorumlular olduğumuzu hiç unutmayacağız.
Öğretirken kendimiz de öğrenmeliyiz. Sınıfta dersi kendimize de anlatmalıyız.
Biz; hocamızı geçmeli, öğrencimizin de bizi geçmesine vesile olmalıyız.
Unutmayalım ki sınıfın başarısında öğretmenin payı %100’dür.
Öğrencilerimiz bizim derse gelmemizi özlemeli ve akşam evlerine döndüklerinde anne babalarına bizi anlatmalıdır.
Her öğrencimiz bize verilmiş bir nimettir ve emanettir. Her nimetten olduğu gibi bu müstesna nimetten hesaba çekileceğiz.
Öğrencilerimize “akıl, bilim, hukuk ve demokrasi” kavramlarını, dersimiz ne olursa olsun bıkmadan usanmadan her ders anlatmalıyız. Onları; “adalet, liyakat, ortak akıl, merhamet ve hakikatin” parladığı bir toplumun üyeleri yapmaya gayret göstermeliyiz.
Sevgili öğretmen arkadaşlarım. Ben size 60 yıllık deneyimimle bir özeleştiri girişi yaptım. Siz buna devam ediniz. Ama hep ediniz.
Talim terbiye savaşınız kutlu olsun. Sizleri muhabbetle kucaklıyorum.
Ankara, 24 Kasım 2024
Prof. Dr. Orhan Arslan