(MHA) - Doğru Yol Partisi (DYP) Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlkay Şimşek, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumu değerlendirdiği açıklamasında, "Milletin seçilmiş vekillerinin, iktidarın atanmış bakanlarına yönelttiği soru önergelerinin tamamına yakını cevapsız kalmıştır, kanun teklifleri ret edilmiştir, nedeni tabi ki iktidarın yönetim zaafiyetidir, liyakatsizliğidir, iş bilmezliğidir. Bu durum ülkemizi geriye götürmüş, milleti yoksulluk batağına saplamıştır, bütçe görüşmeleri de had safhaya ulaşmış yoksulluk ve açlığın şiddetinin artarak devam edeceğini ortaya koymuştur" dedi. İlkay Şimşek açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Dünya ülkeleri çok kutuplu, daha şeffaf, milli kaynakları arttırıcı ve sürdürülebilir yönetim anlayışına yönelirken, ülkemizde bu durumun tam tersi yaşanmakta, kişiye bağlı, kapalı, hesap vermeyen, milli kaynakların yok edildiği bir yönetim biçimi ortaya konmaktadır. TBMM'de milletvekillerinin bakanlara yönelttiği soru önergelerinin birçoğu cevapsız kalmıştır, binlerce önergeye yanıt verilmemiştir. Bu bakanlar ve bakanlıkları, vekillerin çok sayıda soru önergesine yanıt vermemeye devam ediyor. Örneğin bu bakanlıkların başında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı geliyor, onu İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı takip ediyor. Meclis'te sadece AKP'nin verdiği yasa teklifleri kanunlaşıyor, onun dışında hiçbir partinin teklifi yasalaşmıyor. İktidarın yasalaşan teklifleri de milleti değil, sermaye dünyasını, 5'li çeteleri ve yandaşları memnun ediyor."
BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ UMUTLARI KIRDI
TBMM genel kurulu 2026 yılı bütçe kanunu teklifi görüşmelerinin milletin beklentisini karşılamadığını, milyonların umudunu kırdığını ifade eden İlkay Şimşek açıklamasını şöyle sürdürdü: "Ülkemizde çarşı, pazar yangın yeridir, işçi, çiftçi, esnaf, emekli açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. İktidarın yönetim zaafiyeti, liyakatsizliği, iş bilmezliği tüm emekçi kesimleri perişan etti, milleti yoksulluk batağına sapladı. 2026 yılı bütçe kanunu teklifi görüşmeleri de milletin beklentisini karşılamaktan uzaktır, milyonların umudunu kırmıştır. Türkiye adeta bir vergi cenneti olmuştur ve verginin tamamına yakını işçiden, çiftçiden, esnaftan, emekliden, hatta işi, geliri olmayandan dâhi alınmaktadır. Mutfaktaki tüpten tırnak makasına, elektrikli ev aletlerinden yatak, yorgana kadar milletin her ihtiyacından vergi alınırken, yüksek gelirlinin pırlantasından, elmasından, yatının mazotundan vergi alınmamaktadır. Gelir vergisi nedeniyle milletin maaşının 4'te 1'i vergiye gitmektedir, ancak bizim iktidarımızda çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacak, hiç kazanmayandan hiç vergi alınmayacaktır. Hasta insanlar Devlet hastanelerinde randevu sırası bulamıyor, özel hastaneye gittiğinde de fark adı altında para ödemek zorunda bırakılıyor. Bu rakamlar yeni yılda çok daha fazla artmış olacak. Büyükşehirlerde satılık evler 7 milyon liraya kadar ulaştı, konut sahibi olanlar yüzde 60'lardan yüzde 50'lere geriledi. Çiftçinin durumu içler acısı, artık üretmek istemiyor, çünkü zarar ediyor, elinde, avucunda bir şey kalmadı, çiftçinin aldığı mazottan ötv kalkmalı, en azından bu yapılmalı, ama bütçede yine böyle bir şey yok. Bütçe kanunu kimlerin servetinin büyüyeceğine, kimlerin ekmeğinin küçüleceğine karar verir, bu bütçe yine zengini zengin, fakiri fakir etmiştir, milletin refahı adına tek bir madde yoktur. Hesap yine sandığa kalmıştır."
SOKAKTA SUÇ VARSA, EKONOMİDE KRİZ VARDIR
Bir ülkenin sokaklarında suç ve uyuşturucu çeteleri rahatça geziyor ve sayıları her geçen gün artıyorsa, bu durumun ekonomik krizden bağımsız düşünülemeyeceğini söyleyen İlkay Şimşek açıklamasını şöyle sonlandırdı: "Yaklaşık 3 trilyon lira faiz ödemesiyle faiz lobilerinin, yaklaşık 800 milyar lira vergi istisnasıyla zenginlerin, yaklaşık 250 milyar lira garanti ödemesiyle yandaşların, beşli çetelerin, seçkin bürokrasinin keyfine keyif katacak, ama milletin canına okuyacak, yoksulun ekmeğine kan doğrayacak 2026 yılı bütçesi, hızla artacak olan sosyal sorunların da habercisidir. Efsane liderimiz rahmetli Süleyman Demirel'in söylediği gibi, 'Enflasyon ahlakı bozar'. Yüksek enflasyon düşük ücretin, iğneden ipliğe gelen zamların, mutfakta yangının habercisidir ve tüm bunlar kitlesel ekonomik çöküşü yaşatmaktadır. Nihayetinde sosyo-ekonomik çöküşler beraberinde ahlaki çöküşü de getirmektedir. Hayatının en güzel yıllarını 22 bin 800 lira maaş alarak geçiren bir asgari ücretli işçimiz, varlıklı bir insanın sadece öğle yemeğine bu parayı ödediğini görünce, bu iktidardan, yönetenlerden, ülkesinden duygusal kopuş yaşamakta haksız değildir. Borcu borçla kapatan, kredi kartından çekip öbür kartını ödeyen insanlarımız tefecilerin eline düşüyor, yasadışı bahse bulaşıyor, türlü suçlara karışıyorlar. Ne yazık ki en çok da gençlerimiz suç örgütlerinin ağına düşmektedir. Bugün ülkemizde üniversite bitirmiş ama iş bulamamış, iş bulsa bile asgari ücrete mahkum edilmiş, evlenmek isteyen ama evlenemeyen, evlenip de çocuğuna süt alamayan milyonlarca gencimiz var. Tüm bu sorunlar karşısında çözüm bulamayıp ruh sağlığını yitirme noktasına gelen, ilaç kullanan, sonrasında bağımlı olan gençlerimiz var. İktidar mensupları unutmasın ki, yitirilen her genç, yok olan geleceğimizdir."