Emin Çölaşan, bugünki yazısında, ?Sevgili okurlarım bugün geçmişten, yakın târihimizden çok çarpıcı bir olayı sizlere bir kez daha anlatmak istiyorum. Bunların herkes tarafından bilinmesi ve asla unutulmaması gerekir.? diyerek şanlı Medine Müdâfaası komutanı Fahreddin Paşa?yı anlatmış.
Yazdıkları, kelimesi kelimesine doğru. Fahreddin Paşa gibi Osmanlı komutanları cephelerde destan yazarken İngilizlerle işbirliği yapan Arapların ihânetine uğradık. Kutül-Amâre zaferinin komutanı Halil Paşa?nın reddettiği İngiliz altını, bir kısım Arapları yoldan çıkardı. Şerif Hüseyin ve oğulları Osmanlı?yı arkadan vurdular. Suudlar deseniz 19. asırdan beri hâindiler.
Son yıllarda ne zaman Arap ülkeleriyle müsbet ilişkiler gündeme geldiğinde Kemalistler tarafından, bu Arap ihanetinin hatırlatılmasına alıştık artık. Fakat Çölaşan?ın yazısındaki bir cümle, alışılacak cinsten değil.
?Haçlı-Müslüman işbirliği, Türk ordusuna karşı sürüp gidiyor.?
Bu ne garip bir cümle böyle? Ne demek, ?Haçlı-Müslüman? işbirliği? Savaşan Osmanlı ordusu Müslüman değil miydi?
Belli ki Medine Müdâfaası hakkında Çölaşan?ın bilmediği çok şey var. En başta da Medine?de Türk ordusuyla birlikte savaşan Araplardan haberi yok.
Hiçbir köşe yazarının, yazdığı konunun câhili olma hakkı yoktur.
Emin Çölaşan, hâin Arap liderleriyle Cumhuriyet?ten sonraki ilişkilerimiz hakkında ne biliyor acaba? Onlarla bir işimiz olmadığını zannediyorsa çok yanılıyor.
Yıl 1931. Bir İngiliz ajanı olan ve Osmanlı?ya ihânet eden Irak Kralı Faysal?ın, ?Gâzi Mustafa Kemal?in elini öpmek ve ona karşı bîpâyân hürmetlerimi ve takdirlerimi takdim eylemek üzere bu sene Türkiye?ye gitmek istiyorum?? talebi kabul edildi. Bu hâin herif, Ankara Garı?nda Mustafa Kemal Paşa tarafından resmî törenle karşılandı. Hatta güney sınırımızdan, kendisi için hazırlatılan özel trenle alınarak Ankara?ya getirildi.
Faysal?ın gelişinden bir yıl sonra 1932?de, başka bir Faysal, Hicaz Kralı İbni Suud?un oğlu Emir Faysal Türkiye?ye geldi. Babasının krallığına destek almak için ülke ülke geziyordu. Bu adam da resmî törenle karşılandı. Ankara?ya geldiği günün akşamı protokol kurallarına aykırı olarak Mustafa Kemal tarafından Ankara Palas?da ziyâret edildi.
Yıl 1934. İngilizlerin çapsız ve çapkın kralı 8. Edward İstanbul?a geldi. Dolmabahçe rıhtımında resmî törenle karşılandı. Cumhuriyet gazetesi, ?Büyük msâfirimize kavuştuk? manşeti attı.
İngiliz-Arap ihânetini pek güzel anlatan Emin Çölaşan?a sormak istiyorum:
Osmanlı?yı arkadan vuran hâin Arap krallarının ve onları altınla satın alan İngilizlerin kralının Türkiye?de bu şekilde ağırlanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
ÜMİT ÖZDAĞ?A DA BİR SORUM VAR
Ümit Özdağ, iktidara geldiklerinde neler yapacaklarını anlatmış. İlk iş, isrâfı sonlandıracaklarmış. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, üniversite olacakmış. Meral Akşener de Atatürk?ün mîrâsı Köşk?te oturacakmış.
İster istemez merak ettim.
Dolmabahçe Sarayı ne olacak? Hani hem Atatürk hem Erdoğan oturdu da?
Açıkçası Beylerbeyi Sarayı?nı da merak ettim. Zîrâ Meral Akşener?in oğlu, bu sarayda evlenmişti. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan da katılmıştı.
Geçelim bunları.. Hepimiz, sarayları seviyoruz.