İç savaş nedeniyle tedavisi yarım kalan siroz hastası Suriyeli Mustafa Abdo, oğlundan alınan karaciğerin nakledilmesiyle şifayı Türkiye'de buldu Abdo: 'Suriye'de bu ameliyatı çok araştırdık, çok pahalı olduğu ve her yerde yapılmadı
İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Suriye'deki iç savaş nedeniyle tedavisi yarım kalan 52 yaşındaki siroz hastası Suriyeli Mustafa Abdo, oğlundan alınan karaciğerin nakledilmesiyle şifayı Türkiye'de buldu.
Suriye'nin İdlib kentinde yaklaşık 5 yıldır süren iç savaştan önce fırın işleten Mustafa Abdo, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 7 yıl önce sağlığıyla ilgili birtakım sorunlar yaşamasının ardından ülkesindeki bir devlet hastanesine başvurduğunu söyledi.
Abdo, tetkiklerde karaciğer sirozu tespit edildiğini ve sağlığına kavuşması için gerekli tüm masrafın devlet tarafından karşılandığını ancak ülkede patlak veren iç savaş nedeniyle tedavisinin yarım kaldığını aktardı.
Yaşamını olumsuz etkileyen hastalığın tedavi edilememesiyle zorlu bir süreç yaşadığını dile getiren Abdo, bu nedenle iki yıl önce Türkiye'ye geldiklerini ifade etti.
Mustafa Abdo, Türkiye'de tedavisini sürdürebilmek için gittiği hastanelerde organ nakli olması gerektiğinin söylendiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bunun üzerine Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesine ulaştık. Oğlumun da verici olması ve yapılan tetkiklerde uygunluk görülmesiyle nakil için gerekli işlemler başladı. Şu anda Allah'a şükür çok iyiyim. Hiçbir şikayetim yok. Artık her şeyi yapabiliyorum. Türkiye'den çok memnunuz. Suriye'de bu ameliyatı çok araştırdık, çok pahalı olduğu ve her yerde yapılmadığı için çok zorluk yaşadık. Ancak Türkiye'de devlet bu pahalı ameliyatı karşıladı. Devletten, hastane ve doktorlardan Allah razı olsun. Çok teşekkür ediyoruz.'
Mustafa Abdo, Suriye'de savaş biterse ülkelerine geri dönmek istediklerini vurgulayarak, sözlerini 'Her şeyimiz orada. Vatanımız orada. Kimse vatanını bırakmaz ama biz mecburen çıktık Suriye'den. O yüzden burada kalıyoruz. Allah razı olsun, Türkiye'de her şeyi buluyoruz, çalışıyoruz ama savaş biterse hemen Suriye'ye dönmek istiyoruz.' şeklinde tamamladı.
- 'Babamın iyi olması için karaciğerimi verdim'
Karaciğerinin bir kısmını vererek babasının hayata tutunmasını sağlayan 26 yaşındaki Ömer Abdo da savaştan sonra birçok zorluk yaşadıklarını, hukuk fakültesindeki eğitimi de tamamlayamadığını söyledi.
Abdo, 7 yıldır karaciğer sirozuyla mücadele eden babasının sağlığına kavuşabilmesi için Türkiye'ye gelir gelmez araştırmalara başladıklarını belirterek, şöyle devam etti:
'Babamın nakil olması gerektiği söylendi. Gönüllü olarak ben de verici oldum. Hastanede hocalarla görüştükten sonra nakil için hazırlıklar da başladı. Ameliyat gerçekleşti, şu anda çok iyiyim. Karaciğerimin bir bölümünü babama verdim ama hiç bir eksiklik hissetmiyorum. Hayatıma kaldığı yerden devam ediyorum. Çok mutluyum çünkü babam ameliyattan önce çok kötüydü. Doktorumuzun karaciğerimi verdiğimde babamın iyi olacağını söylemesi üzerine ben artık gerisine bakmadım. Durumu hiç düşünmedim. Babamın iyi olması için karaciğerimi verdim. Fazla düşünmedim çünkü babam her gün kötü yaşıyordu, ağrısı oluyordu.'
Savaş çıkmasıyla Suriye'de hayatın durduğunu, hastaneye, doktora ulaşmanın imkansız hale geldiğini anlatan Abdo, 'Hastaneler devlet hastanesiydi ve Esed'in tarafındaydı o yüzden de kimse gidemiyordu. Bizim köylerde hastane yoktu. Sadece özel doktor vardı. Gidip sorarız ilaç varsa verir, yoksa yapacak bir şey de kalmaz. Türkiye çok iyi. Burada çalışıyoruz, ev alıyoruz, tutuyoruz. Allah razı olsun. Türkiye'de her şey kolay. Her şey için minnettarız.' diye konuştu.
- 'Oğlundan aldığımız karaciğerin bir bölümünü hastamıza taktık'
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Karaciğer Nakil Ünitesi Sorumlusu Doç. Dr. Ender Dulundu da Mustafa Abdo'nun savaş nedeniyle tedavi edilemediğini, bu nedenle de hastalığının ciddi derecede ilerlediğini söyledi.
Dulundu, hastanın yapılan tetkiklerinde sirotik ve aynı zamanda bu zeminde gelişmiş tümöral sorunları olduğuna dikkati çekerek, 'Dolasıyla karaciğer nakli olması gerekiyordu ve hastamızın genel durumu gerçekten çok iç açıcı değildi. Yardım ve desteğe ihtiyacı vardı. Karnında ciddi anlamda sıvı toplanıyordu. Bu onun günlük hayatını ve yakınlarının hayat kalitesini olumsuz etkiliyordu.' ifadelerini kullandı.
Abdo'nun organ nakli olmasına karar verilmesiyle sıkıntılı bir sürecin de başladığına işaret eden Dulundu, şunları kaydetti:
'Bundan sonra organ bulmayla ilgili sıkıntılı bir süreç başladı. Ancak o noktada hastamızın oğlu Ömer, kendisinin bu anlamda gönüllü olduğunu söyleyince, yaptığımız tetkiklerde de uygunluk görülünce canlıdan nakile karar verdik. Nitekim o anlamda da oğlundan aldığımız karaciğerin bir bölümünü hastamıza taktık. Şu anda süreç iyi gidiyor. Hastamızın genel durumu gayet iyi. Yakında da taburcu etmeyi planlıyoruz.'
Yabancı uyruklu hastaların nakil işleminden faydalanabilmesi için İstanbul Valiliğinde oluşturulan etik kuruldan onay alındığını anlatan Dulundu, operasyonları bu şekilde gerçekleştirebildiklerini kaydetti.
- 'Ülkemizde organ ihtiyacını karşılayacak potansiyel var'
Başarılı organ nakli programının birkaç ayağı olduğunu vurgulayan Dulundu, 'Bunlardan birincisi iyi organizasyon. Sağlık Bakanlığımız bu anlamda mükemmel bir sistemi oturtmuş durumda. İkincisi bu işe gönül vermiş donanımlı, eğitimli kişiler. Bu anlamda da çok şanslıyız. Ülkemizde çok iyi nakil merkezleri var. Dünyada ses getirecek başarılara imza atıyoruz.' şeklinde konuştu.
Ender Dulundu, işin üçüncü ayağında sorun yaşadıklarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'O da organ bağışı. Biz hastalarımızın büyük çoğunluğuna maalesef organ bulamadığımız için canlıdan nakil yapmak zorunda kalıyoruz. Tamamen sağlıklı bir insandan karaciğerinin bir kısmını ya da böbreğinin birini ihtiyacı olan yakınına vermesini istiyoruz. Bu çok kabul edilebilir bir şey değil. Aslında bizim ülke olarak nüfusumuza baktığımızda da organ ihtiyacımızı karşılayacak potansiyelimiz fazlasıyla var. Yeter ki burada halkımız bilinçlensin, bu konuda aydınlatılsın. Halkımızın bu konuda duyarlı olacağına inanıyorum. Bu konuda hepimizi rol düşüyor. Sağlıklı bir aydınlatma sürecinden geçtikten sonra halkımızın da bu konuya sıcak bakacağını ve organ bağışlarının artacağını düşünüyorum.'