Vakıflar Haftası

Vakıflar Haftası

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: 'Milli güvenlik sorunu olarak tanımlanan anlayış, şimdi yeni yeni taktiklerle ayakta kalmaya çalışıyor. Farklı vakıf, cemaatler içine sızıp öyle görünmeye çalışıyorlar' 'Vakıf malı devletin malı

TBMM (AA) - Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, paralel yapının vakıflara, sivil toplum kuruluşlarına sızdığını, vakıf anlayışını zehirlediğini belirterek, 'Milli güvenlik sorunu olarak tanımlanan anlayış, şimdi yeni yeni taktiklerle ayakta kalmaya çalışıyor. Farklı vakıf, cemaatler içine sızıp öyle görünmeye çalışıyorlar.' dedi.

Akdoğan, TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirilen Vakıf Haftası açılış töreninde yaptığı konuşmada, haftanın hayırlı olmasını dileyerek, bütün vakıf kurucularını, ecdadı hayır duasıyla yad ettiğini belirtti.

Dünyanın, iyiliğin her şeyden daha değerli olduğu bir dönemden geçtiğini, açlık, kıtlık, savaşlar, çatışmalar, haksızlıklar, zulümler karşısında mazlumların bir damla iyiliğe, şefkate muhtaç görüldüğünü ifade eden Akdoğan, fotoğrafın bu yönüne insanların bakmak istemediğini, sorumluluk alarak, taşın altına elini koyanların ise vakıf insanları olduğunu kaydetti.

Kur'an-ı Kerim'deki 'Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz' ayetini ve Hazreti Muhammed'in 'İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Hayırda yarışınız' hadis-i şerifini hatırlatan Akdoğan, 'Bizim yolumuz hayırda yarışma yoludur. İnsanlara en faydalı olanın en değerli olduğu bu düzeni, ruhu devam ettirmektir. Karşılıksız iyilik edenler, hayırda yarışanlar yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla iş ve emek üretenler tarihin en kıymetli değerlerini inşa etmişler, bize miras bırakmışlardır.' diye konuştu.

Vakıf işinin büyük bir sorumluluk, vebal taşıdığını vurgulayan Akdoğan, 'Vakıf malı devletin malı değildir. Devlet bunları yönetiyor olabilir ama o vakıf malını devlet bile istediği gibi kullanamaz. Amaçları dışında kullanamaz veya kullanmamalıdır. Bu yüzden vakıf ailesi, çalışanları bunun ne kadar mübarek iş olduğunu bilirler. Ne kadar sorumlu, veballi iş olduğunu da bilirler.' ifadesini kullandı.

Akdoğan, Hazreti Muhammed'in vakıf geleneğinin ilk örneğini Medine'de kendi mülkü olan hurma bahçesini vakfetmesiyle başladığını anlattı.

Yalçın Akdoğan, cumartesi günü Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Bosna Hersek-Banja Luka'da Ferhadiye Camisi'nin açılışını gerçekleştirdiklerini anımsatarak, şunları söyledi:

'Savaş döneminde Ferhadiye Camisi dinamitle havaya uçurulmuş, yetmemiş taşlarını nehre atmışlar, yerini çöplük yapmışlar, burası unutulsun diye. O camiyi tek tek o taşları bulup yeniden ihya etmek, Allah'ın mabedini inşa etmek... Bunlar çok değerli, anlamlı şeylerdir. O camiyi cismen yok etmeye çalıştılar ama ruhu yok edemediler. Cisim tekrar bir şekilde ihya edildi. Hamdolsun bunun gibi birçok noktada çok önemli mesafeler katettik.'

Vakıflar Genel Müdürlüğünün miras kalmış, yönetimi kalmamış 52 bin vakfı yönettiğine dikkati çeken Akdoğan, Genel Müdürlüğün bugüne kadar 4 bin 500 eseri onardığını, 15 bin yükseköğretim öğrencisine burs verdiğini, 5 bin ihtiyaç sahibi vatandaşın muhtaç aylığından istifade ettiğini, 22 bin aileye kuru gıda dağıttığını kaydetti.

Akdoğan, Vakıf Haftası'nın bu yılki temasının 'sivil toplum' olduğunu anımsatarak, Hazreti Muhammed'in peygamber olmadan önce kurduğu Hılful Fudul (Erdemliler İttifakı) ile adaleti tesis etmek için, haksızlıklara, zulümlere karşı tavır, mücadele ortaya koymak için sivil toplum inisiyatifini kurduğunu belirtti.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, bugün tüm vakıf, dernek, cemaatlerin bu anlayışın devamı olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

'Ama bu noktada bu anlayışa zarar veren, zehirleyen bir kısım yapılar ortaya çıktı. Sivil toplumda, vakıflarda, medyada yanlış yollara sapan, bu alanlardaki insanlara ihanet edenler oldu. Bunları da birbirinden ayırıyoruz, samimiyetle Allah için, millet için faaliyet gösterenler bir de casuslar şebekesine dönüşüp kendi ülkesine ve milletine ihanet etmeyi tercih edenler... Milli güvenlik sorunu olarak tanımlanan anlayış, şimdi yeni yeni taktiklerle ayakta kalmaya çalışıyor. Farklı vakıf, cemaatler içine sızıp öyle görünmeye çalışıyorlar. Malı mülkü satıp yurt dışına kaçırmaya, babalarının malıymış gibi veya farklı kişilere devretmeye... Bu soruşturmalar bağlamında, bu soruşturma hepsine uzanır, ticari maksatla bile bir kişi o şirketleri devralırsa bu, suça, teröre ortak olmaktır. Bu yüzden dikkatli olmak gerekir. Bazı cemaatlere, vakıflara ucuza devrediyorlar ki soruşturma onlara da dokunsun, çıkıp desinler ki 'devlet cemaatlerin üzerine gidiyor.' Bu oyuna da kimse alet olmasın. Devletimiz, hükümetimiz bu konularda büyük bir hassasiyetle, kılı kırk yararak hareket ediyor. Ama bütün bu yapıların da bu şer odaklarının bu yeni taktiklerine karşı, duyarlı olması çok büyük önem taşıyor.'

- '52 bin ecdat vakfı'

Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Vakıf Haftası'nın bu yıl 'sivil toplum' temasıyla kutlandığını belirterek, genel müdürlüğün, bu topraklarda kurumsallaşmış olan geleneksel vakıf anlayışını yaşatan, köklü bir teşkilat, temsil ve idare ettiği 52 bin ecdat vakfıyla da devasa bir sivil toplum kuruluşu olduğunu vurguladı.

Ertem, sivil toplum konusunun, içinde bulundukları yüzyılın en önemli, ilgi çeken alanlardan biri olarak karşılarına çıksa da topraklarında, geleneklerinde bin yıldır yaşayan bir kurum olduğunu anlattı.

Anadolu'da kurulan ilk vakfa ait belgenin 1048 tarihli olduğunu anımsatan Ertem, şunları söyledi:

'Vakıf, İslamiyet ile şekillenmiş, bu topraklarda kurumsallaşmış, sivil bir inisiyatiftir. Selçuklu döneminde yaygınlaşmış olan vakıflar, 11. yüzyıldan itibaren sivil inisiyatifin devletten bağımsız olarak yapılanmaya başladığının göstergesidir. Osmanlı döneminde ise bu konuda tam bir kurumsallaşma olmuş, hatta batılı siyasetçiler 16. yüzyıl Osmanlı toplumu için 'vakıf cenneti' tabirini kullanmaktan kaçınmamışlardır. Öyle ki Osmanlı'da devletin üstlendiği iç ve dış güvenlik hizmetleri hariç, hayatın her alanında vakıf kurulmuş, bu vakıfların kuruluşlarında hayır hizmetlerinin ilelebet yaşatılması öngörülmüştür. Toplumumuzda bir yaşam biçimi haline gelmiş olan geleneksel vakıf olgusu, bugün sivil toplum başlığı altında tartıştığımız ana konunun nüvelerini oluşturmaktadır. Günümüzün en gözde kavramlarından olan sivil toplum, bizde tarihimiz kadar köklü kavramdır. Bin yıllık bir geleneğin eseridir.'

Vakfı, özel mülkiyete sahip bir malın, insanların yararlanması için, kişilerin hiçbir zorlama olmaksızın kendi iradeleriyle hayıra adanması olarak tanımlayan Ertem, İslamiyet'in ise buna manevi anlamda daha büyük ve kutlu bir anlam yüklediğini işaret ederek, kişinin kendi mülkiyetindeki bir malı, Allah yolunda hizmet etmek için mülkiyet hakkından vazgeçmesi olduğunu bildirdi.

Ertem, 'Vakıf, bizim topraklarımızda kurumsallaşırken her iki anlamını da içeren özgün yapılar haline gelmiştir. Devletten hiçbir şekilde maddi katkı sağlamayan genel müdürlüğümüzün özgün yapısına bakıldığında, aslında sivil toplum ile kamu yönetimi arasındaki merkezde bulunuyor. Zira kurumumuzun en üst karar organı olan Vakıflar Meclisi içinde hem kamu yönetimini hem de sivil toplumun aynı anda temsil edildiği özel bir yapılanmadır.' diye konuştu.

Bazı vakıf eserlerinin restorasyonunda sponsorluk yapanlara plaketleri verildi.

İzmir Konak Damlacık Camisi, Kütahya Simav Tabakhane Camisi, Kastamonu Nasrullah Kadı Camisi restorasyonuna sponsor olanlara plaketleri Başbakan Yardımcısı Akdoğan, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ertem tarafından takdim edildi.

Yalçın Akdoğan, ayrıca vakıf yurtlarında kalan öğrencilere de çeşitli hediyeler verdi.