O geceyi anlatan Albay Davud Ala?nın zaman zaman boğazı düğümlendi.
Kardeşinin düğünde darbeyi haber alınca Boğaziçi Köprüsüne koşan Albay Mahmud Pınarbaşı ise yaralanıp hastaneye gittiğinde önce darbeci subay muâmelesi gördüğünü; gerçeğin günler sonra anlaşıldığını söyledi. 1987 yılında kendisi gibilerin Hava Kuvvetlerine geçişine engel olunarak cemaatçilerin alındığını; anlı şanlı 12 Eylül komutanlarının bu işin içinde olduğunu ifâde etti.
Darbeye karışanların hepsinin fetöcü olmadığını, fetöcülere yaklaşarak yükseleceğini bilenlerin de darbeye destek olduklarını ifâde eden Pınarbaşı, darbe gecesi köprüde olanların akıl ve cesâretle açıklanamayacağını ve haç ile hilâlin mücâdelesi olduğunu söyledi. Zaman zaman gözleri dolan Pınarbaşı, konuşmakta zorlandı.
Gölbaşı?nın gâzilerinden Mine-Rıfat Özer çifti ise yaşadıkları topraklara sâhip çıkmanın görev olduğunu söylediler. Yaralandıkları zaman diğer yaralılarla birlikte bir halı yıkama atelyesi arabasıyla Turgut Özal Hastanesi?ne götürüldüklerini; ancak ?Sizi kim sokağa döktüyse onlar baksın.? diyerek geri çevrildiklerini söyledi. Mine Hanım, arabadaki hâllerini, ?Hastaneye giderken kanlarımız birbirine karıştı.? Şeklinde ifâde etti.
Çengelköy?ün gâzi muhtarı Can Cumhurcu, Kuleli tarafından gelen bir binbaşı üç polise karşı durduğunda Çengelköy gençlerinin arkasında olduğunu söylerken çok duygulandı. Yeğeninin de içinde olduğu şehidlerden bahsederken gözyaşlarını tutamadı.
TRT önünde yaralanan ve hâlâ boynunda o geceden bir kurşunu taşıyan Enes Topçu, felç riski olduğu için ameliyat olamadığını; vatan için gene gerekirse dışarı çıkacağını söyledi.
İstanbul?da tankın önüne yatan Metin Doğan?ın anlattıkları da komisyon üyelerinin bir hayli duygulanmasına sebep oldu. Bütün komisyon üyeleri, gâzilere teşekkür ettiler.