Sonbaharı ve kışı târif ederken ?Çiçekler açar? demeyiz. Gözlerimiz yaprakların sararıp dökülmesine daldığından çiçeklerle muhabbeti ihmâl ederiz. Oysa, tabiatın, bazen hafif hafif, bazen sertçe esneyerek uykuya çekilgiği ve beyaz örtüsünü beklediği günlerde soğuğa meydan okuyan, soğukla barışık öyle güzel çiçekler açar ki..
Bu sayfada takvime uygun olarak çiçeklerden bahsetmeye gayret edeceğiz. Çiçeklerin lisanını konuşacağız. Ecdâdımızın çiçek zevkini yâd edeceğiz.
Buhurumeryemle başlıyoruz. ?O da ne?? demeyin. Aslında onu çok iyi tanıyorsunuz ama başka isimle.
ŞİİR GİBİ BİR ÇİÇEK: BUHURUMERYEM
Bir çiçek düşünün zarif mi zarif. İsmi, kendisinden daha zarif. Buhurumeryem. Kelimenin aslı buhur-ı Meryem. Fransızların, ?sıklamen? dediği, artık bizde de böyle tanınan ilkbaharın nârin çiçeği. Gerçi sonbaharda ve -4 derecenin altında olmamak şartıyla kışın da yetişiyor. Sıcakla başı hoş değil. Yazın kayboluyor.
Buhurumeryemin doğada 20, ülkemizde 10 kadar çeşidi mevcut. Çuhaçiçeğigillerden olan bu Akdeniz çiçeği, Kıbrıs?da ?tavşan kulağı? olarak biliniyor. Ülkemizde Meryemana kokusu, Meryemana kandili, yersomunu, domuz ekmeği, domuz turpu, domuz aşırağı gibi isimleri var. Toprak altındaki soğan kısmını domuzlar çok seviyor.
Kalp şeklindeki çanak yaprakları ve penbe, eflatun, beyaz ve sıklamen renginde açan taç yapraklarıyla adeta şiir gibi bir çiçek olan buhurumeryem, kışın sert geçtiği yerlerde baharın müjdecilerinden. Sünbül ve zerrinkadeh yetiştirmekle şöhret bulan eski çiçek ustası Bâkizâde Mehmed Efendi, ilk defa kırmızı buhurumeryem yetiştirmiş.
Eski tıpta safradan başı ağrıyan, gözleri kararan, midesi bulanan kişilere bu çiçeğin kökünü bal ve sirkeyle karıştırarak verilirmiş. Tütsü olarak da kullanılan bu çiçeğin bir de efsânesi var:
Hz. Meryem, İsa Peygamberi doğururken zorlanmış ve bir çiçeği tutmuş. Çiçek sonradan el şeklinde belirmiş. Ebeler kolay doğum olması için bu çiçekten yararlanırlarmış.
KLASİK ŞİİRİMİZDE BUHURUMERYEM
Çiçeklerin klasik şiirimizdeki itibarı bahçelerdeki önceliği ile paraleldir . Ecdâdımız gülden sonra en çok soğanlı çiçeklere değer vermiştir. Meselâ karanfilin itibarı, soğanlı olmadığı için lâle, sünbül, zerrinkadeh ve zanbakdan sonradır. Buhurumeryem, bu manada şanslıdır ama yine de dört soğanlı çiçek arasında değildir. Bâkizâde? nin kırmızısını üretmek için emek vermesi çiçek meraklılarının bir hayli ilgisini çektiğini gösterse de, çiğdem misâli taşra çiçeği muamelesi görmüş olsa gerek. Dolayısıyla, klasik şiirde izleri fazla değildir. Bâki, bir beyitinde, yukarıda bahsettiğim efsaneye yer verir:
Dem-i İsa dirilir bûy-ı Buhurumeryem
Açdı zanbak yed-i beyzayı kef-i Mûsa-var
Sâbit?in beyitinde ise, buhurumeryemin gül bahçesini tebhir eylediğini, yani tütsüye gark ettiğini görürüz:
Buhûr-ı Meryemi de lâle micmerinde yakub
Bütün nişimen-i gülzârı eyledi tebhir.
GÜNÜMÜZ EDEBİYATINDA BUHURUMERYEM
Buhurumeryem, Kâmuran Şipal?in hikâye, Lâle Müldür?ün şiir kitabının ismi olarak çıkıyor karşımıza. Lâle Müldür, şiir kitabına isim ararken rastlıyor. Daha doğrusu fal tutuyor. Behçet Necâtigil?in bir şiirine parmağını dokunup buhurumeryemle tanışıyor. Anında vuruluyor.
Ne peyganberler, ne çan çiçekleri,
Ne de buhurumeryem
Yalnızca korku çiçekleri
Saksılarımızı süsleyen.
Mustafa Kutlu da buhurumeryem sevdâlılarından. Özellikle ismine sevdâlı. Bu şiir gibi ismin unutulduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca nazlı oluşundan ve ömrünün kısalığından şikâyetçi. Aslında buhurumeryem, bahçe, daha doğrusu kır çiçeği. Bu nârin çiçeğin ömrü, salonlarda daha da kısalıyor. Bu yüzden canlı tutamamaktan yakınan çoktur. Dedik ya sıcakla başı hoş değil.
SÜSLEME SANATLARIMIZDA BUHRUMERYEM
Bahçe çiçekleri, süsleme sanatlarımızda stilize, yarı stilize ve natüralist bir seyir izler. Buhurumeryem, 17.yy?dan itibâren mezar taşları ve çinilerde süsleme unsuru olarak yer almıştır. Naturalist üslûbun başladığı 18.yy?da kitap ve ferman süslerinde nefis örneklerine rastlıyoruz. Özellikle Gazeller yazmasında Ali Üsküdârî fırçasından çıkan buhurumeryem muhteşemdir. Resmedilişi efsâneye uygun olarak insan elini hatırlatmaktadır. Beklide lâle gibi değişik formlarda üretildiği zamanlar olmuştur, bilemiyoruz.
ŞİFÂLI BİTKİ OLARAK KULLANIMI
Çiçeğin turp kısmı etkili bir müshil, kusturucu, parazit düşürücü ve âdet söktürücüdür. Ebelerin kolay doğum için kullanması müshil etkisinden olabilir. Zîrâ bağırsakların boşalması doğumu kolaylaştırır. Kim bilir belki de Hz. Meryem?e doğumda yardım etmesi efsânesi sebebiyle şifâlı kabûl edilmiştir.
Ayrıca tütün yetiştiricileri, bitki köküne zarar veren solucanları toprak üstüne çıkarmak için kullanırlar.
NASIL YETİŞİR?
Hava sıcaklığının -4?ün altına düşmediği her yerde buhurumeryeme rastlamak mümkün. Şu günlerde çiçekçilerdeen çok satılan saksı çiçekleri arasında. Saksıyı, serin, ışıklı ve havadar bir ortama koyun. En iyi yer cam kenarı, Fazla suyu sevmiyor; toprağını nemli tutun yeter. Havalar ısınıp çiçekleri kuruyunca serin ve ışıksız bir ortamda bekletin veya saksıyı tersine çevirin. Sonbahara doğru tekrar çevirip azar azar sularsanız ?buradayım? diyecektir.
Bahçenizde tohumla üretebilirsiniz. Çiçeklenmesi 15-18 ay sürer. Tohumları sonbaharda toprağa atın. Bahar aylarında kırlarda rastladığınız yabânî buhurumeryemi, köküyle söküp bahçenize taşıyın; seneye sürgün vererek çıkacaktır.
Baharın ılık günlerinde bahçenizde; kışın soğuk günlerinde cam önünde ve gönül bahçenizin en nârin köşesinde buhurumeryeme yer verin.
KAYNAKLAR:
Türk Çiçek ve Ziraat Kültürü Üzerine, Nazım Hikmet POLAT
Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İskender PALA
Klasik Türk Şiirinde Lale, Ahmet KARTAL
Buhurumeryem, Mustafa KUTLU, 40İkindi
Osmanlı Kitap Sanatında Naturalist Üslupta Çiçekler, Yıldız DEMİRİZ
SAKSIDA BUHURUMERYEM
BUHURUMERYEMİN TABİATTAKİ FORMU