EROL YILMAZ'IN BUGÜNKÜ YAZISI
Böyle bir sendrom var mı bilmiyorum. Bugüne kadar basılı ve elektronik ortamda bu kavramla karşılaşmış değilim. İsim babası olma ihtimâlim pek yüksek. Tıp ve psikoloji gibi, insan sağlığı odaklı bilim alanlarının profesyonelleri, ?aynı isimle yok ama bu merkezde daha önce tanımlanmış şu isimli bir sendrom var? diye itiraz ederse de, uzmanlığa duyduğumuz saygı gereği ?eyvallah? der, baş üstü ederiz.
Ne demek istiyor, hangi duygu durumunu ya da ruh halini tanımlamaya çalışıyoruz, Kronik Kötümserlik Sendromu (KKS) kavramı ile?
Açıklayalım?
Hayatın her anında ve her alanında; durumlara, kurumlara, kişilere ve yürüyüp giden işlere karşı sürekli olarak olumsuz yaklaşan kişilerin sahip olduğu duygu ve kişilik halidir, KKS ile tanımlamaya çalıştığımız.
Acıklı ve acınası bir hal?
Ülke ve toplum için son derece zararlı, insan yetiştirme politikaları bağlamında önlem alınması gerekecek kadar da önemli.
Daimi muarızdır, KKS hastası? Her şeye itiraz eder? İtiraz nöbetlerine tutulur. Ve itiraz nöbetleri tutmayı da görev bilir.
Diline acımasızca sürdüğü ama?lar, fakat?lar, ancak?lar ve bunlarla başlayan olumsuzluk odaklı cümlelerini, her bir yeni düşüncenin ve projenin katledilmesi noktasında hunharca kullanır.
Bardağın dolu tarafını görmek noktasında kelimenin tam anlamıyla acziyet içerisindedir. Boş tarafını görme konusundaki yeteneğine ise, doğrusu diyecek yoktur.
?Hayır? kelimesi her daim ?evet?lerden önde gelir KKS hastasında. Olumsuz fiiller, neredeyse, her zaman olumlu yüklemlere galebe çalar.
Herhangi bir konuda yeni bir düşünce, genç veya genç kalabilmiş beyinlerden çıkmış yeni bir proje duymayagörsün. Yıllardır dağarcığında biriktirdiği bütün olumsuzluk cümlelerini ardı ardına sıralayarak, düşünce veya proje sahibini yara bere içinde bırakır, parça pinçik eder. Ki çok zaman öldürdüğü de görülmüştür.
Adı ?Muarız?, soyadı ?Hepolumsuz?dur adeta?
Ne, her gün yorulmaksızın doğarak âlemi selamlayan güneş, olumluluk ve umut adına bir şey söyler ona, ne de üç yıl-beş yıl-on beş yıl öncesinde var olan şartlar ile bugünkü şartların ve imkânların arasındaki büyük farklar.
Aynı dalların taptaze yemyeşil yapraklarını aklına getirmemek için, dilinde sürekli hazan şarkıları gezdirir, kulak yırtan kötü sesiyle.
Ve ne yazık ki, iyileşmesi için yapılan bütün iyi niyetli çabalara karşı inanılmaz bir direnç göstererek, olumsuzluk ve muhalefet denizinde her gün biraz daha boğulmaya devam eder.
Daha da kötüsü, bu grubun üyelerini iyileştirmeye, tedavilerini bulmaya çalışmak bile, bir süre sonra hastalık kapmaya sebep olabilir. Aynı hastalığa, KKS?ye, yakalanmak an meselesi olur.
Doktorun rapor vermeyeceği derecede hastadır bu gruba mensup olanlar. Şifaları olmadığı için, ülkenin bütün iyi niyetlileri bir araya gelse, bu grubun üyelerinin eşyaya biraz olsun olumlu bakabilmesini sağlayamaz.
Konunun bir de manevî boyutu var şüphesiz...
Özetle söyleyelim? İnanan, mü?min bir Müslüman asla ümitsiz olamaz. Geleceğe dair ümit tohumları taşır içinde her daim. Adeta gonca güller gibi yeni düşünceler yeşertir içinde. Uygun toprağı, yani o düşünceleri, projeleri yeşertecek, hayata geçirecek uygun zemini bulduğunda da, ?ya Allah? diyerek hamlesini yapar. Yenilgi yenilgi gelen zaferler olduğunu bilir ve yılmadan usanmadan ümit ederek çalışmaya devam eder. Ta ki, son nefesine kadar?
?
Her söze, her düşünceye, her projeye ve dahi cümle eşyaya olumsuz yaklaşan müzmin kötücüllerin, yani KKS?ye dûçar olmuş kişilerin ruh halini (ve elbette kişiliğini) özetleyen ve ?başka söze ne hacet? dedirtecek kadar açık ve net olan pek güzel, çok özlü, fıkramsı bir örnekle bağlayalım sözü...
Kadîm bir dosttan aktarımla?
Temel ile Dursun işledikleri suçlardan dolayı idam cezasına çarptırılır. Hâkim, öncelikle Temel?e, ?son arzun nedir? diye sorduğunda, ?anamı görmek isterim? der. Aynı soru Dursun?a sorulduğunda ise, alınan cevap ibretliktir; ?Temel anasını görmesin.?
?
Söz bitti.
Dağılabiliriz?