'?Vatanım Sensin? dizisini alık alık seyredip medeni Yunanlılara hayran olan varsa söyleyeyim' diyor bugünkü köşe yazısında Genel Yayın Yönetmenimiz Kerime Yıldız ve ekliyor: Yunanlıların işgâl ettiği yerlerde kadınlar, kızlar, akıl
?Kucağında bebeğiyle bir kadın, azgın bir Yunan askerinin elinden kurtulmak için var gücüyle kaçıyor. Köy, alevler içinde. Ne yana kaçsa yangın yeri. Erkekler cephede. Yardım edecek kimse yok. Nihâyet yanan bir evin önünde duruyor. Kaçacak gücü tükeniyor. Bebeğini kenara bırakıp kahpe Yunan askerinin förtlemiş gözleri önünde alevlerin içine dalıyor.
Bu hikâyeyi Bursalı bir arkadaşımdan dinlemiştim. Yunan işgâli esnâsında köylerinde olmuş.
?Vatanım Sensin? dizisini alık alık seyredip medenî Yunanlılara hayran olan varsa söyleyeyim: Yunanlıların işgâl ettiği yerlerde kadınlar, kızlar, akıllarını kaçırırlarmış. O derece zulüm varmış.
Ya bu absürd komedide nasıl?
Yunanlılar güzel güzel, uslu uslu İzmir?e çıktılar. Ne de olsa İzmir, eski memleketleri. Rum komşu, Azizeler bozulunca Yunan bayrağını hemen indirdi. Yakılan, yıkılan, yağmalanan İzmir göremedik.
Hasan Tahsin, uslu dursa şehid olmayacaktı. Tıpkı Sütçü İmam misâli kendi kaşındı. Yunan komutanına ateş edince, komutanın oğlu da babasını korumak için ateş etti. Yoksa her şey yolundaydı.
Ayrıca şu Hilâl de babasının ajanlık işlerini zora sokan çete yüzünden hapse girdi. Hapiste kılına bile dokunmadılar. Hiç Yunan askeri, bir genç kıza dokunur mu? Tecâvüzcü Yunan askerleri, kontrol edilemeyen üç beş kişiden ibâret. Sevgili komutanımız bunların taşkınlıklarını haber alınca küplere bindi zâten. İşkenceci Yunan subayına gelince? Her yerde böyle psikopatlar çıkar, büyütmeye gerek yok. Ayrıca Türklere ateş etmemek için hâin damgasını yiyip ölümü göze alan Yunan askerlerini de unutmayalım.
Yaşasın Türk-Yunan kardeşliği!
Muhtemelen Ali Kemal?in öz annesi çıkacak olan Veronika ablamız, Hilâl?in affedilmesi için Venizelos?a mektup yazdı. Babaanneyi de teselli ediyor. Venizelos Hilâl?i affederse hep berâber, ?Zito Venizelos!? diye ekran karşısında ayağa kalkabiliriz.
Yuh olsun!
Yazıklar olsun!
Hasan Tahsin?in şehîd edilmesini bile meşrû müdâfaa olarak gösteren bu diziye yuh olsun!
Bu senaryoyu yazanlar, ne çekip kafa buluyorlar? Neyin kafasını yaşıyorlar?
Anzak empatisinden, İngiliz, İtalyan, Fransız empatisinden, Ermeni empatisinden sonra sıra geldi, Yunan empatisine!
Kansızlığın bu kadarına yuh olsun!
İstiklâl Harbi şehitlerimizin kemikleri sızlıyor, bilmiş olun!
Dizide bir tek düşman var, o da Osmanlı subayı. İzmir?i işgâl eden Yunan bile ondan sevimli. Zâten bir düşmanımız var, o da Osmanlı! Herkesle empati kurabiliriz ama Osmanlıyla asla! Pardon, bir de Araplar var, Arapları unutmayalım! İngilizle işbirliği yapan Arapları.
Ne kadar İlginç değil mi?
Yunan?ı, Batı Anadolu?ya İngilizler çıkardı. Arapları, İngilizler isyan ettirdi. Maraş?ı, Fransızlara İngilizler teslim etti. Her ne hikmetse tek düşmanımız Osmanlı!
Bir zamanlar ekranlarda bangır bangır bağıran şarkıda olduğu gibi, Türk, İtalyan, İngiliz bir Bodrum gecesinde rakı bardaklarında kardeşliği bulabilir ama Osmanlı en büyük düşmanımızdır.
İşte subliminal mesaj denilen ustalık burada. Bu komedi dizisi bittiğinde, sâdece Osmanlı nefreti hissedeceksiniz. Hatta, ?Balkanlarda ne işimiz vardı?? diye soracaksınız? ?Atalarımız Anadolu?ya gelip Rumların memleketini işgâl etti. Burası aslen onların.? empatisi yapacaksınız. Bundan sonra 1071?i, 1453?ü zulmün başlangıcı olarak görenlerin kervanına katılmanız muhtemeldir artık!
Bunları da nereden çıkardığımı düşünüyorsanız bu mesajlar, özellikle Leon ile Hilâl arasındaki konuşmada ve daha başka yerlerde ince ince verildi.
Bu diziye niye, ?Kemalist sol komedisi? dediğimi, bir dahaki yazıda dizide putlaştırılan ?Amerikan mandacısı Robertli Hâlide? üzerinden anlatacağım.