YALANLARI, TUZAKLARI ÇÖKÜŞLERİNİ ÖNLEYEMEYECEKTİR
Çeşitli sebeplerle Türkiye?nin kendinde ve dolayısıyla kendi yerinde olamaması, tarihte ve
bulunmamız gereken coğrafyada otorite boşluğu doğurdu. İktidarın boşluk kabul etmeyen
işleyişini fırsat bilen ihanet odaklarından bazısı, durumdan vazife çıkararak bölgede köşe
kapma yarışına girdi, bazısı da Türkiye?yi iterek kendine bir yer edinmeye çalıştı. Bir yandan
da tarihi, kültürel misyonumuzla ancak bizim dolduracağımız alanda var olmamızı
engellemek için olmadık musibetleri Türkiye?nin başına bela ettiler.
Olup bitenlere seyirci kalan resmi otoritenin temsilcileri, hareket imkânımızın sınırlı oluşunu
uğraşmak zorunda olduğumuz belâları gerekçe göstererek izah etmişlerdir. Bu dil, bir zafiyeti
aklileştirerek içselleştirmek anlamına gelen basit, bayağı bir aldatma yöntemiydi!
Varoluşumuzun tehdit ve tehlike altına girdiği hiçbir durumda pasif ve seyirci kalamazdık.
Kalmadık ve sahaya indik. Sahada olamazsak, masada olamazdık. Her bir ortamda güçlü
olmamız diğer ortamda güçlü olmamıza bağlıydı. Yani hem savaş gücü ve yeteneği, hem de
politik güç ve yetenek bakımından güçlü olmalıydık. Güçlü, çevik, kararlı, diri, sakin, hızlı,
uyanık!
Kimi ihmal ve yanlışlara rağmen hataların telafi edilme sürecine girilmiştir. Suriye?de ve
Irak?ta oluşumuz, tarihsel boşluğumuzu doldurmak amacına dönük hayati tertiplenişlerdir.
Tertiplenmemiz, emperyalistlerin oyununu bozmuştur, bozmaktadır. Askeri ve diplomatik
başarılarımız, bölgenin mazlum ve müdafaasız insanlarının umudunu artırmaktadır. Buna
resmi yardım kuruluşlarımız ve IHH gibi sivil toplum organizasyonlarımızın muazzam
katkılarını baştan eklemeliyim. Süreç sonuç alıcı tarzda belki ağır işliyor, ancak unutulmasın
ki bozduğumuz oyun çok büyüktür. Ayrıca insan iyi ve iç rahatlatıcı haberleri bir an önce
alma eğilimindedir. Doğrudur, ancak içinden geçtiğimiz tarihi süreç aceleye getirilmeyecek
kadar hayatî önemdedir. Türkiye kendisi olarak kendi yerinde olunca, işgalciler paniklemekte,
çil yavrusu gibi dağılmaktadır. Bütün mesele tüm zorluklara rağmen var olma kararlılığını
göstermektir.
15 Temmuz dirilişi ile başlayan Cerablus, Dabık ve El Bab?a ilerleyen hareket bütün gizli,
kirli ittifakları ortaya çıkarmıştır. Yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Yeni dönem kendi denge ve
denklemi ile var olacak, kendi denge ve düzenini kuracaktır. Özellikle El Bab?da Türkiye?nin
muazzam başarıları, hem Suriye için ateşkesi getirmiş hem de bölgedeki karanlık güç
birliklerini esaslı bir şekilde parçalamaya hatta yok etmeye başlamıştır. Bizzat
Cumhurbaşkanı Erdoğan?ın ağzından ifade edildiği şekliyle koalisyon güçleri DAEŞ?e karşı
savaşta Türkiye?yi yalnız bırakmıştır. Dahası başta ABD olmak üzere onun yalanlarına uyan
devletler, doğrudan terör örgütleriyle ittifak kurmuşlardır.
DAEŞ?in çökertilmesinden en fazla ABD ve İsrail rahatsızdır. Şu anda ABD, DAEŞ?la
birlikte PKK ve uzantısı PYD?yi kurtarma telaşına girmiştir. ABD, bize karşı beslediği o çok
anlamlı stratejik dostluğunu kendine yakışan tarzda, örgütler üzerinden bizimle savaşarak(!)
göstermektedir. Göstermelik de olsa yapılması düşünülen Musul operasyonunu El Bab?daki
DAEŞ teröristlerine takviye ve yardım için durdurmuştur. Açılan bir koridorla Musul?daki
DAEŞ militanları El Bab?a kaydırılmaktadır. Hiç tereddüt edilmesin ki, bu sinsi, düşmanca
tutumu DAEŞ?e karşı savaşma yalan gerekçesiyle coğrafyamızı parçalamak isteyen ABD
organize etmektedir. Kime karşı? DAEŞ?e yardım ettiği yalanı ile suçlamaya çalıştığı
Türkiye?ye karşı. Diğer yandan PYD?ye tonlarca silah yardımı yapan da kendileridir. Ne
yaparlarsa yapsınlar yalanları ortaya çıkmış, maskeleri yırtılmıştır. Çırçıplak ortada
kalmışlardır. Yalanları, tuzakları çöküşlerini önleyemeyecektir.
Savaş tüfekle, ama ondan önce yürekle yapılır. Yürekli Türk askeri hançeri düşmanın bağrına
saplamıştır. Bunun geri dönüşü yoktur. El Bab oldukça kilit konumdadır. Yine bizzat
Erdoğan?ın dilinden açık açık bundan sonra Rakka?ya, Menbiç ve Afrin?e yöneleceğimiz ilân
edilmiştir. Görüldüğü gibi dolambaçlı, üstü örtük, sinsi plan içinde değiliz. Doğrudan
hedeflerimizi açık ve anlaşılır bir dille ifade ediyoruz. Meselâ Afrin?e, Menbiç?e özgürlük ve
demokrasi götüreceğiz demiyoruz. Hayır gidip oraları zehirleyen yılanın başını ezeceğiz.
Kaçma imkân ve fırsatı bile bulamayacaklar. İnlerine girilecek. Ne ABD silahları, ne
şeytanlıktan başka bir anlamı olmayan bulanık, karanlık politikaları onları kurtaracak.
Bizim El Bab?da bulunmamız ve ileri hedeflerimizi açıklamamız, aslında Musul?da düzmece
bir kurgu ve oldubitti ile yapılmak istenen bir katliamı da önlemiştir. Ayrıca Başika ve başka
yerlerdeki askeri varlığımız, bu defa son derece kararlıdır. Kararlılık şu anda çoklarının
bilemeyeceği tarzda operasyonlarla gösteriliyor. Kimse merak etmesin orada her olup biten
anında bilinmektedir. Sanılmasın ki, ABD?den çapulcu terör örgütlerine kadar herkes başarılı
da bir tek biz başarılı olamıyoruz. Bu son derece yanlı bir kara propaganda malzemesidir.
Diyebilirim ki, orada en başarılı olan biziz. Fil gibi fincancı dükkânına girmek başarı değildir.
Çapulculuğun başarısı olmaz. İnsanlara değer ve hayat bahşedemeyenler kalıcı başarılar elde
edemezler. Biz kendimizden ayrı görmediğimiz oradaki insanlara, kadim medeniyetimizin
iklimini götürmek istiyoruz. Bunu da başaracağız Allah?ın izniyle.
Emperyalist blok ve onların yerli ihanet ortakları dağılmaya, çözülmeye başladılar. Düne
kadar Avrupa parlamentosunda yüksek düzeyli diplomat gibi ağırlanan Salih Müslim?in
örgütü, şu anda en güvendiği ABD, Rusya ve Esad tarafından terk edilmenin çaresizliği içinde
yüz üstü bırakılmıştır. Gölgede kalanın gölgesi olmaz. Kendi insanına karşı düşmanla işbirliği
yapanın kimliği de kişiliği de olmaz. Onlar bu ihanetlerinin ödülünü almak için
topraklarımızda katliam yaptılar. Yeni yılın ilk saatlerinde İstanbul?da bir eğlence yerini hedef
alan kanlı saldırı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Şimdi aşağılık ihanetleriyle kendi
elleriyle hazırladıkları ölümlerini, feci bir cezalandırmayla onlara takdim edeceğiz.
Türkiye, bütün gücüyle sahada ve ileri mevzilerde tehlikeyi yok etme savaşı vermektedir. Bir
adım geri atmamızın ikinci bir Sevr?in yolunu hazırlayacağını biliyoruz. Devlet olarak da
millet olarak da yükümüzün, yükümlülüğümüzün bilincindeyiz.