Sitemizin yazarlarından Süleyman Kalaycı KÜRESEL GÜÇLERE KIYAM ETMEK başlıklı bügünkü köşe yazısında 'Canımızı yakıyorlar. Asker sivil demeden, hiçbir ahlâkî ve dinî ilkeleri olmadan, sadece öldürüyorlar. İstenen bir kaos ortam
Temelde; iki çehresi olan bir dünyada hayatı paylaşıyoruz. Bir tarafta, ezen, sömüren, öldüren, medeniyetleri, erdemleri yok eden ve bu yok ettiklerinden çaldıklarıyla, kendi içinde varlık ve refah üzere yaşayan küresel güçler; diğer tarafta, bu küresel güce yenilmiş, sömürgeleşmiş, yer altı ve yer üstü kaynaklarını bu güçlere kaptırmış, yokluklar ve savaşlarla boğuşan bir coğrafya.
Böylesi bir dünyada hayatı solumak, erdemli ve onurlu bireyler için mümkün olmasa gerek. Yeryüzü medeniyetinin öncüsü olan bu emperyal güçler, sahip oldukları askerî, siyasî, ekonomik ve teknolojik güç sayesinde, dünyaya hükmediyorlar. Kendi dışında kalan toplumların temel hak ve hürriyetlerini, insanca yaşama haklarını yok sayıyorlar. Düşünce ve ideolojilerine, ne isim verirlerse versinler, pratik hayata bakışları, köle ve efendi ilişkisidir. Emperyal güçler, ?efendi?, ötekiler ise onlara çalışan ?köleler?dir.
Biz, bu köleliği kader kabul etmiyoruz. Biz, özgür ve onurlu bir hayat istiyoruz. Yeryüzü; insanlığa ait ortak bir zemindir. Bu zeminde yaşamanın eşit ve adil olmasını, herkesin kendi coğrafyasında, kendi değerleriyle yaşamasını istiyoruz.
Genelde, dünyanın mevcut dinamiklerini tanımlarken; özelde, kendi ülkemizin dinamiklerin ide tanımlamak zorundayız. 19. yüzyıl sonrası, yıkılan Osmanlı medeniyetinin küllerinden doğmuş, genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları içinde yaşıyoruz. Bu ülke, bizim ülkemizdir. Ailemizin, çocuklarımızın, neslimizin, değerlerimizin ve umutlarımızın hayat bulduğu, yaşadığı, bugünden, yarına taşındığı ülke? TÜRKİYE.
Binlerce yıllık tarihi olan, medeniyetler kuran, her dilden, her ırktan, her inançtan izler taşıyan güzel bir coğrafya Türkiye. Elbette ki; Bu ülkede de, emperyal güçlerin emelleri ve amaçları vardır. Bu ülke kuruldu kurulalı istihbarat teşkilatından, milli eğitim den, askeri ve sivil kurumlardan, yazılı ve görsel basından ellerini hiç çekmemişlerdir. Daima kendi emelleri doğrultusunda bir Türkiye istemişlerdir. Türkiye bu çizgiden çıkacak olsa, sivil ve askeri darbelerle, ambargolarla, uluslararası baskı guruplarıyla yeniden çizgiye getirmişlerdir.
2000?li yılların başında iktidara gelen, RECEP TAYYİP ERDOĞAN önderliğindeki Ak Parti hareketi, bu gidişe dur diyerek, emperyallerin hesaplarını altüst etmiştir. Türkiye, artık kendi politikalarını, kendi silahlarını üretmeye ve bağımsız bir devlet olmanın gereğini yapmaya başlamıştır. Tabii ki emperyal güçler boş durmuyor. Kan gölüne çevirdikleri bir orta doğunun kaderini dayatıyorlar bize. Bunun için, içten ve dıştan baskılarla, terör eylemleriyle, mezhep çatışmalarıyla Türkiye?yi yeniden kendilerine bende yapmaya uğraşıyorlar.
Bügün ülkenin çevresinde ve içinde bulunan taşeron örgütler, küresel güçlerin hesapları uğruna kan döküyorlar. Kimi etnik, kimi din adına bu eylemleri gerçekleştiriyor. Canımızı yakıyorlar. Asker sivil demeden, hiçbir ahlâkî ve dinî ilkeleri olmadan, sadece öldürüyorlar. İstenen bir kaos ortamı. Çünkü kaos olursa, ölümler artarsa, canı yanan toplum, iktidarına güvenmez hâle gelecektir. Küresel güçlerin isteği de budur. Onların hesapları dışına çıkmanın bedeli ağırdır. Ya direnir ya teslim olursunuz. Teslim olursanız mesele bitmiştir. Direnirseniz bu acılara katlana katlana savaşırsınız. Yaşadığımız günler, bu mücadelenin zirve yaptığı günler. Ülkem ve ülkemin iktidarı, sabırlı ve akıllı politikalarla direnmeye devam etmelidir. Çünkü zafer, zulme kıyam edip, yılgınlık göstermeyenlerindir. Vesselam.