Tarih: 06.01.2017 19:36

'Sözlerim bazı çevrelerce çarpıtıldı'

Facebook Twitter Linked-in

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 'Suriye politikamız baştan beri yanlıştı' sözlerinin bazı çevrelerce çarpıtıldığını belirterek, 'Türkiye olarak biz orada, yeni bir barış perspektifini ortaya koymaya çalışıyoruz. Türkiye olarak durduğumuz yer doğruydu. Hiç şüphemiz yok. Yüzde yüz doğruydu. Suriye halkının yanındaydık, Suriye'de demokratik bir sürecin başlatılmasını istiyorduk ama bunları gerçekleştirebilecek politik araçların gelişmesini sağlayamadık, gücümüz tek başına buna yetmedi. Uluslararası camianın bu noktada ciddi bir desteği olmadı. ABD başta olmak üzere birçok uluslararası koalisyonun parçası olan ülkelerin, Suriye'de sonunu nasıl çözeceğine ilişkin bir eğilimi, yönelimi, ortak bir perspektifi olmadı. Dolayısıyla söylediğimiz şey budur. Dolayısıyla biz Türkiye olarak doğru yerde durmuş olmakla birlikte bu doğru yeri tahkim edecek politikaları geliştiremedik. Buna gücümüz yetmedi.' dedi.

Kurtulmuş, Başbakan Binali Yıldırım'ın Irak ziyareti öncesinde, Irak'ta yayın yapan Rudaw televizyonuna açıklamalarda bulundu, soruları cevapladı. 'Irak'taki Kürt bölgesinin ekonomik geleceğini nasıl görüyorsunuz? Oraya vereceğiniz tavsiyeleriniz var mı?' şeklindeki bir soru üzerine Kurtulmuş, Irak, Suriye, Ürdün, Ortadoğu bölgesi, Fas'tan Endonezya'ya kadar olan geniş İslam coğrafyasının çok büyük zenginlikler üzerinde oturduğunu anımsattı.

İslam coğrafyasının, hem doğal kaynaklar hem de insan kaynakları bakımından zenginliklere sahip olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, İslam dünyasının en büyük eksikliğinin bu çerçevede siyasi irade eksikliği olduğunu belirtti.

İslam coğrafyasında konuşulan, 'iç çatışmalar, kavgalar, vekalet savaşları, işgaller, terör saldırılarının' iç acıtıcı olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle konuştu:

'Halbuki Kuzey Irak Bölgesi de olağanüstü zenginliklere sahip bir ülke. Bunların hepsini ortaya çıkarmak, bu zenginlikleri adil bir şekilde paylaşmak, karşılıklı olarak bu iktisadi projelerde ortaklaşmak, sınırlarımızdaki şehirler üzerinden ortak sinerji koridorları oluşturarak bunlar üzerinden ülkelerimizin ekonomisinin gücünü artırmak varken şimdi maalesef bırakın bir ülkeden başka ülkeye geçişi, aynı ülkenin içerisinde bir şehirden bir şehre geçişin son derece zorlaştığı bir dönemin içerisindeyiz.

Dolayısıyla ben kuzey Irak bölgesinin de büyük zenginliklere sahip olduğunu düşünüyorum. Petrol önemli bir nimettir ama diğer nimetler de önemlidir. Bunları inşallah hep beraber ortaya çıkaracak bir döneme geçeriz. Bütün bu kavgalar, gürültüler, eksiklikler, yanlışlıklar unutulur ve yeniden güçlü bir şekilde bu coğrafya ortaya çıkar. Bizim yolumuz, dayanışmadan, ortaklaşmadan, kültürümüzü, tarihimizi ortak bir şekilde değerlendirmekten geçiyor. Bütün bunları yapabilecek gücümüz var. Yeter ki şu sıkıntılı ortamdan kurtulalım.'

'DURDUĞUMUZ YER DOĞRUYDU'

'Suriye politikamız baştan beri yanlıştı şeklinde bir açıklamanız olmuştu. Bundan sonra nasıl bir politika göreceğiz. Esad rejimi öncelik olmaktan çıktı mı?' sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:

'Orada söylediğimiz, Suriye politikası, genel olarak uluslararası camiayı da kastederek, Suriye'de uygulanan politika yanlıştı ve maalesef bunun bedelini Suriye halkı ödedi. Burada maalesef hiçbir ülkenin elinde, 'nasıl sorunu çözeriz?' diye bir anahtar, proje olmadı. Baştan beri keşke bölge ülkeleri bir araya gelebilse ve dışarıdan ülkelerin müdahalesi olmadan Suriye'deki krizi çözebilselerdi.

Keşke uluslararası camia, Esad rejiminin barbarlıklarını, hatta biliyorsunuz kimyasal silahları da kullandı, ondan sonraki süreçte olsun hiç olmazsa nasıl durdurabileceğiz bununla ilgili bir inisiyatif alabilseydik. Ama bunların hiçbirisi olmadı. Eğit-donat projeleri başarılı olmadı. Suriye'de Özgür Suriye Ordusu'na ciddi bir şekilde destek verilemedi. Sonunda buraya geldik. Şimdi olan oldu. Keşke bunlar olmasaydı. Ama bundan sonraki süreçte Türkiye olarak biz yeni bir barış perspektifini ortaya koymaya çalışıyoruz.

Türkiye olarak durduğumuz yer doğruydu. Hiç şüphemiz yok. Yüzde yüz doğruydu. Suriye halkının yanındaydık, Suriye'de demokratik bir sürecin başlatılmasını istiyorduk ama bunları gerçekleştirebilecek politik araçların gelişmesini sağlayamadık, gücümüz tek başına buna yetmedi. Uluslararası camianın bu noktada ciddi bir desteği olmadı. ABD başta olmak üzere birçok uluslararası koalisyonun parçası olan ülkelerin, Suriye'de sonunu nasıl çözeceğine ilişkin bir eğilimi, yönelimi, ortak bir perspektifi olmadı. Dolayısıyla söylediğimiz şey budur. Dolayısıyla biz Türkiye olarak doğru yerde durmuş olmakla birlikte bu doğru yeri tahkim edecek politikaları geliştiremedik. Buna gücümüz yetmedi.'

'SURİYE'DE YENİ BİR BARIŞ PLANI'

Numan Kurtulmuş, şimdi Suriye için bir barış perspektifini ortaya koymaya çalıştıklarını ve başarılı adımlar atıldığını ifade etti.

Birkaç aylık süre içerisinde Türkiye ile Rusya'nın ortak bir noktaya geldiğini, önce Halep'teki gayri insani durumun bir an evvel sona erdirilmesi için mücadele verildiğini anlatan Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:

'Evet, provokatörler çıkıyor, birtakım milis gruplar provoke etmeye gayret ediyor. Ama sonuçta bütününe baktığınız zaman genel olarak iyi gidiyor. Halep'te oluşabilecek bir ateşkes, arkasından bütün Suriye'de oluşacak ateşkes konusunda önemli adımlar atıldı.

Türkiye ılımlı muhaliflerin yapabileceği işler konusunda garantörlük verdi, Rusya Federasyonu da Suriye rejiminin atacağı adımlarla (ilgili) garantörlüğünü ilan etmiş vaziyette, karşılıklı bir anlaşma temin edilmiş vaziyette. Bu barış anlaşmasıyla birlikte ümit ediyoruz ki bu ateşkes ile birlikte ikinci adım olarak barış görüşmeleri başlayacak. Burada da işin doğası olarak bir tarafta rejim, bir diğer tarafta ılımlı muhalifler olacak.

Burada bizim barıştan kastımız şu değil; zorla bir masada Suriye'deki muhalif gruplara bir barış dikte edelim, zorla onlara kabul ettirelim. Halkın istemediği bir barış olmasına asla rıza gösteremeyiz. Suriye halkı masada müzakerelerde hangi barış sürecine girecekse biz bu barış sürecine destek veririz. Suriye halkının istediği bütün farklı kesimlerin görüşlerinin ifade edildiği ve en nihayetinde de gerçekten bir baskı rejimi değil demokratik bir rejimin oluştuğu bir Suriye'yi görmek isteriz.

Bunun için yeni bir sayfa açılmıştır. İyi niyetle başlamıştır bu süreç. Ümit ederim ki sonuç alacağız. Çok sayıda provokatörler olacak. Barışın olmasını istemeyenler olacak. Ama sonuçta Suriye'de barış perspektifinin başarı kazanacağını ümit ediyorum. Son tahlilde de 600 bin masum insanı öldürmüş, canım şehirleri, tarihi şehirleri ortadan kaldırmış olan bir rejim ya da o rejimin yöneticilerinin bundan sonraki süreçte Suriye halkı tarafından kabul edilmesinin herhalde mümkün olmadığı aşikardır. Bu çerçevede yeni bir barış planı ortaya konulacak.'

'KÜRT VARLIĞINDAN RAHATSIZ DEĞİLİZ'

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 'Rojava'da PYD'nin kontrolünde bir tampon var. Türkiye bunların birleştirilmesini kesinlikle istemiyor. Bu konuda Rusya ile bir mutabakat sağlandı mı?' sorusu üzerine, böyle bir mutabakatın olmadığını söyledi.

Rusya?nın, El Bab ve Münbic?e kadar olan bölgede, Fırat Kalkanı Operasyonunda, özellikle El Bab?da hava desteği verdiğini anımsatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

'Bizim niyetimizin herhangi bir şekilde toprak işgali değil, oraların terörden temizlenmesi olduğunu ister istemez görüyorlar. Ruslar da görüyor, Amerikalılar da görüyor. Bizim tavrımız çok net. Biz Suriye'nin kuzeyinde Kürt kardeşlerimizin varlığından rahatsız değiliz. Hatta öyle ki Türkiye'deki sınır ilçelerimiz karşılıklıdır. Bizim akrabalarımız, komşularımız hemen Suriye toprakları içerisindedir.

Dolayısıyla biz oradaki Kürt kardeşlerimizden asla rahatsız değiliz. Ama bir tek örgüt, bir terör örgütünün orada bir bölgede hakimiyet iddia ederek, Suriye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılmasına karşı, bu Suriye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kalkması demektir. Bu Suriye'nin pratik olarak en az üçe bölünmesi demektir ve ayrıca sadece bir toprak bütünlüğünün ortadan kalkması, Suriye'nin bölünmesi değil, bu bölgeden Türkiye'ye karşı da çok aktif bir terör saldırısının devam etmesi demektir.

Nitekim şu anda da biliyorsunuz Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda devam eden birçok saldırının arkasında da PYD/YPG güçlerinin desteklerinin olduğunu biliyoruz. İnsan desteklerinin, lojistik desteklerinin olduğunu biliyoruz. Türkiye böyle bir şeye asla rıza göstermez.

Bu, Türkiye'nin beka meselesidir, yoksa Kürt kardeşlerimizin oradaki varlık meselesi değildir. Bir şeyi daha hatırlatmak isterim. Bütün dünya Suriye'nin kuzeyinde acaba Kürt yaşıyor mu yaşamıyor mu diye bilgi sahibi dahi değilken, Türkiye hem baba Esad zamanında hem oğul Esad zamanında, Esad rejimiyle yaptığı bütün görüşmelerde 'Ya siz niye bu Suriye'nin kuzeyindeki Kürt kardeşlerimize kimlik vermiyorsunuz?

Niye bunlara haklarını vermiyorsunuz? Niye bunları eşit yurttaşlar olarak kabul etmiyorsunuz?' diye iyi dönemlerimizde bile sürekli baskı yaptık, sürekli tavsiyelerde bulunduk, sürekli kuzey Suriye'de, Kürt kardeşlerimizin haklarının genişletilmesi için inisiyatif kullanmaya davet ettik Suriye yönetimini. Dolayısıyla bizim tavrımız açıktır. Orada Kürtler de olacak, Araplar da olacak, Türkmenler de olacak, Ezidiler de olacak hepsi olmaya devam edecek.

Ama hiç kimse, 'Burada sadece biz varız, diğerleri olmayacak' demeyecek. Eğer bunu demeye kalkarlarsa PYD bunu söylüyor, YPG bunu söylüyor, bu kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye'ye karşı oradan saldırıların yapılması da asla göz yumulacak bir husus değildir.'

KAYNAKAA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —