?Korkma evlat, sakın korkma!?

?Korkma evlat, sakın korkma!?

Genel Yayın Yönetmenimiz Kerime Yıldız bugünkü yazısında Doğu-Batı çatışmasını ele aldı. Yıldız yazısında 'adamlar, hiçbir filmi boşuna yapmıyorlar. Sinema, bir haçlı seferi olarak üstümüze üstümüze geliyor.' diye yazdı.

?Korkma evlat, sakın korkma!?

Bu cümle, Christopher Nolan?ın, ?Batman? üçlemesinin ilk filmi olan ?Batman Begins?den. Bir hırsız tarafından vurulan baba, ölmeden evvel oğlu Bruce Wayne?e, ?Korkma evlat!? diye vasiyet ediyor ve evlat Bruce, korkusunu yenerek geceleri kötülükle savaşan bir vikilanteye dönüşüyor. Serinin ilk iki filminde şehrin sokaklarını kötülerden temizleyen Batman, üçüncü filmde şehri, Uzak doğulu teröristlerden kurtarıyor.

Yâni temelinde Doğu-Batı çatışması olan filmde, Batılı halklara korkmaması öğretiliyor.

?Gözlerinizin içinde kalbimde yeşermesine izin vermediğim korkuyu görüyorum?.. Bu dünyadaki tüm sevdiklerinizin adına sizlere kalmanızın emrediyorum, Batı?nın halkı!?

Bu cümleler ise ?Yüzüklerin Efendisi? üçlemesinin son filmi ?Kralın Dönüşü?nden. Kalbinde korku olmayan Kral Aragorn, orglar karşısında titreyen Gondor ve Rohan halkına, ?Korkma!? diyor ve son iki kelimede efsaneden çıkıp günümüze vurgu yapıyor: ?Batının halkı, sakın korkma!?

Neyden ?korkma!?? Elbetteki Doğu?dan.

Adamlar, hiçbir filmi boşuna yapmıyorlar. Sinema, bir haçlı seferi olarak üstümüze üstümüze geliyor.

Emin olun, elin oğlu, bizi bizden iyi tanıyor. Kendi geçmişini de bizim geçmişimizi de iyi biliyor. ?Korkma!? kelimesinin gücüne öyle bir kuvvetle inanıyor ki bu tek kelime uğruna milyon dolarları harcayıp film yapıyor. Filmde Türkleri org yapıyor; ödlek krallarını da kahramanlaştırıyor. Gençlerimizin zihinlerini iğfal ediyor.

Sonuç mu?

Batılılarla empati kuran gençlerimiz ?Zulüm 1071?de, 1453?de başladı.? cümleleri sarf edebilen Patrona Halil artıklarının Gezi?deki eşkıyalığını göremiyorlar maalesef.

Haçlı seferleri hiç bitmedi; bitmeyecek. Bu yüzden Batılı devletlerin, kendi halklarına cesâret vermeleri lâzım. Târihi düzgün anlatsalar olmaz, kendi halklarının ödü patlar.

Peki, onlar bunu yaparken biz ne yapacağız?

Onların filmlerde ters yüz etmeye kalktığı târihimizi iyi bileceğiz o kadar! Öyle şanlı bir târihimiz var ki ihtiyaç duyduğumuz cesâret fazlasıyla mevcût. Kırk yiğitle Çin Sarayı?nı basan Kürşad?ı, ordunun başına geçip devlet kurtaran Altuncan Hatun?u, kefenini giyip Anadolu kapılarını Türklere açan Alparslan?ı, haçlı ordusuna Anadolu?yu dar eden Kılıçarslanları, Niğbolu Kalesi?ni kuşatan haçlıların içinden geçerek kale komutana, ?Yettim bre Doğan!? diye seslenen Yıldırım?ı ve daha nice sultanlarımızı, komutanlarımızı, kadınlarınmızı öğrendikçe korkularımızın üstesinden geleceğiz.

Batı?nın ?hasta adam? dediği bir dönemde yazdığımız Plevne, Çanakkale, Kutülamâre destanlarımızı lâyıkıyla hatırladıkça ayağa dikileceğiz.

İşte tam burada sözü, bir korkusuz adama getirmek istiyorum. Hâfızamızın silinmesi oyununu gören, şanlı târih sayfalarını unutturarak Müslüman Türk?ü pısırıklaştırmaya kalkanlara dur diyen, Plevne?yi Çanakkale?yi, İstiklâl Harbi?ni iliklerine kadar hisseden, Osmanlı hânedânına yapılanlara gök gibi gürleyen, saltanatı kaldırıyoruz diyerek kendi saltanatlarını kuranların karşısına korkusuzca dikilen bir cesur yüreğe.. Nihal Atsız?a..

?Çok yazdın. Yetmez mi?? diyenler oldu. ?Yetmez? dedim, her seferinde. ?Bize, korkmamayı mîras bırakan adamları her zaman hatırlamalıyız.?

Mehmet Âkif, Efendimizin 14 asır evvel bir mağarada ümmetine miras bıraktığı kelimeyle başladı İstiklâl Marşı?na. Ayrı koldan yürüseler de Atsız ve Mehmed Âkif, korkusuzluğun mücessem hâliydiler.

Millî görüşçüler, belki İslâmî fikirlerinden belki hakîkî mücâdelesini bilmediklerinden, bugüne kadar Atsız?ı görmezden geldiler. Allahaşkına, Atsız, emperyalistlere ve Kemalizm?e dikilirken Necip Fâzıl, beşe beş mi katıyordu? Birinin geçmişine gösterdikleri hoşgörüyü diğerine niçin göstermiyorlar?

Ya Kemalist Türkçülere ne demeli? Atsız?ı, 1944?den aşağı indirmediler. 1933?deki ?Çanakkale Yürüyüşü?nü, Dalkavuklar Gecesi romanını ağızlarına almadılar. Çünkü buraya dokunurlarsa Andımız romantizmi târihe karışırdı. Gerçeklerin açığa çıkma huyunu unutarak Atsız?ın isyânını bir günah gibi gizlediler.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Urfa?da Atsız?ın dizelerini okuduğunda çok heyecanlandım. ?Nihâyet, Nihal Atsızla barışma zamanı geldi.? dedim. Fikirleri iktidarda olan bir adamın hatırlanması, bu kadar gecikmemeliydi.

Fırsat bu fırsat, vapurlar üzerinden yarın devam edelim.