Tarih: 17.01.2017 19:14

Amerikan Baharı gelebilir!

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye çok yalın, kesin hamlelerle birçok alengirli oyunu bozmuştur. Suriye?de ve Irak?ta hem silahlı gücümüzle hem de diplomatik manevralarımızla sahada ve masada olmamız oyunu tersine çevirmiştir. Bölgede bir yeni dönemin başlamasını zorlayacak ölçekte, ağırlıkta olaylar cereyan etmektedir. Türkiye ABD?nin şah damarını tutmuş vaziyettedir.

 

15 Temmuz?dan hemen sonra Türkiye, yeni bir doktrini hayata geçirmiştir. Rusya?yla yakınlaşıp İran?ı olabildiğince kontrolde tutma planı, terörü kullanan tehdidin sınır ötesinde etkisiz duruma getirilme anlayışı ile başlayan operasyonlar, düşünülenden da fazla olumlu tesir yaratmıştır. Bir kere Irak?ta da Suriye?de de Türkiye?nin karşı olduğu ya da kabul etmediği bir planın yaşama sansının olmadığı anlaşılmıştır.

 

Türkiye, Rusya?nın himayesinde mi bölgeye girmiştir? Bu soru dikkate alınmayacak ölçüde bayağı ve politik zekâdan yoksundur. Hangi maksat güdülerek gündeme getirilmek istenirse istensin, bu soruyu soran dimağ, şuuraltında Türkiye?nin gücünden habersizdir. Bilakis Rusya, Türkiye ile bölgede yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. İran, Rusya nezdinde Türkiye?yi dengeleyen bir unsur değildir; olamaz. Ama İran Rusya?nın himayesinde bir varlık gösteriyor olabilir. Yaslandığı ABD ve İsrail?in kendisine yeterli desteği veremeyeceğini anlamış olmalıdır. Daha doğrusu Türkiye Rusya yakınlaşması karşısında İran?ın yapacağı fazlaca da bir şey olamaz. Ayrıca bu üç ülke içinde en rahat hesap dışı bırakılacak ülke İran?dır.

 

Rusya?nın Türkiye?ye bağımlılığı, İran?la mukayese edilemeyecek kadar fazladır. Sanayi, Turizm ve Ticaret yanında doğalgaz akışı ve dev yatırımlar, Türkiye?yi her iki ülke için de vazgeçilmez kılmaktadır. Sonra Karadeniz ve Akdeniz?de uzun kıyıları bulunan, Avrupa, Asya ve Afrika ile daha yakın, sıcak ilişkileri ile sahip olduğu özellikleri Türkiye?yi güçlü kılmaktadır. Bunun gibi daha birçok sebep sıralanabilir. Devrim olduğu sıralar Türkiye?den İran?a yönelen muhafazakâr teveccüh, şimdilerde tersine dönmüştür. Şu anda İran?da Türkiye?ye son derece sıcak ilgi vardır. İlgi hem demokratik yönetimden ve ekonomik büyümeden kaynaklanmakta hem de evrensel zulme karşı en üst seviyeden verilen tepki başta entelektüel duyarlıkların sempatisini kazanmaktadır. Sonuçta eğer akıllı siyaset izlerlerse Türkiye, her iki ülke için de vazgeçilmezdir.

 

ABD ve Avrupa ülkeleri, aptalca planlamalar ve gerçekleşmeyen öngörüler sonrasında Türkiye?den vazgeçtiler. Onlara göre 15 Temmuz sonrasında Türkiye diye bir devlet zaten olmayacaktı. Bütün hesapların buna göre yapıldığı anlaşılıyor. Derin istihbaratları onları bu yönde bilgilendirmiş olacak ki geçen yılın Mayıs?ından Haziranından beri Türkiye?nin hiçbir istek ve talebine olumlu karşılık verilmedi. PYD, PKK hatta DAEŞ ısrarımız görülmezden gelindi. Sanki devlet olan biz değildik de bu örgütlerdi. Ne ABD ne Avrupa ülkeleri üstelik dost saydıkları ülkeye karşı teröre bu kadar açık bu kadar aptalca destek verecek kadar kör, şuursuz bir politika izlemez. Ancak 15 Temmuz öyle kurgulanmıştı ki, Türkiye?nin yaşama ve kurtulma şansı yüzde bir bile değildi. Burada olaylar olurken Pentagon?da darbe olduğuna dair brifingler verilmeye bile başlamıştı. Erdoğan?ın akıbeti konuşuluyordu. Milletin ve devletin derin aklı ve esas duruşuyla başlayan direniş zaferle sonuçlandı. Evet, 15 Temmuz direnişi, düşmanın en acımasız saldırısına karşı kazanılmış bir zaferle sonuçlandı. Şimdi El Bab ve Başika, bu direnişin ileri hatlarıdır.

 

Olmayacağı için hesaba katılmayan Türkiye, olmadığı kadar hesaplarını başlarına geçirdi. Her şey bir anda değişti. Sahadaki başarılar, Rusya ile yakınlaşan siyasetle müthiş bir etki gücü kazandı. Bu uzlaşmadan Rusya?da biz de güçlenerek çıkıyoruz. Ama umalım ki evvelâ bölge insanı, sağ salim ve huzurla bu süreçten çıksın. ABD?ye gelince yeni başkanın seçilmesi,15 Temmuz?dan sonraki kırılmaya rastlaması, zamanlama olarak da bize avantaj sağladı. ABD?nin askerî ve istihbarat elemanları kalkışmanın içindeydiler. İlk defa suçüstü yakalandıkları bir darbe girişiminde başarısız oldular. ABD, açıkça Türkiye?yi işgal ve bölme planı yapmıştı veya bu planı yapanları koruyordu. Bundan böyle ilişkiler eskisi gibi olmayacaktı. Araya çok kesin hatlar, mesafeler girmişti. Daha da açıkçası iki devlet birbirine karşı cephe alacaklardı. Esasen Türkiye, öteden beri zaten dost olmadığını bildiği ABD?nin sinsi oyun alanından bu vesileyle çıkmanın rahatlığı ile hareket etmeye başlıyordu. Bu çok önemli, belki asıl kazanımdı.

 

Trump, DAEŞ?i Obama?nın kurduğunu; ABD?nin Irak?ı işgalinin aptallık olduğunu söylemişti. Başkanlık koltuğuna oturunca bakalım nasıl bir siyaset izleyecek. ABD?nin İsrail ve Siyonist çıkarlara endeksli politikalarında bir kırılma mı yaşanacak? Sanmıyorum. Benim gördüğüm Siyonist fraksiyonlar arasında bir iktidar çekişmesi ve ideolojik gerilimin olduğu yönündedir. ABD neoconn?larına karşı İngiliz fraksiyonu baskın olmaya başlamıştır. Yani? Yani ülkeleri asker postalları ve tank paletleriyle değil para ile bilgi ile bağlama stratejisi. Trump bu fraksiyonun güdümünde görülüyor. Bu nedenle Obama?yı güdümüne alan neocon çetesi şimdi CIA içindeki uzantısı, kimi lobi, vakıf ve basını ile Trump?a emrivaki yaparak onu bazı politikalara mecbur etmek istiyor. Hiç olmazsa baştan itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Rusya istihbaratı ve seçim hileleri ile ilgili söylentilerin, Pasifik?den Doğu Avrupa?ya kadar giderayak yapılan birçok askeri yığınak ve hamlelerin asıl amacı Trump?ı sıkıştırmaktır. Yeni başkan bir oldubittinin dayatması altında mecbur bırakılmak istenmektedir. Trump, bu süreçte basının yüklendiği görevin de farkındadır. Daha ilk basın toplantısında CNN muhabirini ?Siz yalan söylüyorsunuz, yalan haber yapıyorsunuz? diye azarlaması, tezgâhın farkında olduğunun göstergesidir. CNN?e gösterdiği bu tavrın sembolik değeri çok yüksektir. Bakalım bu tutum sonuna kadar sürdürülecek mi? Bakalım CNN?i kullanan karşı kanat nasıl bir strateji izleyecek. Özetle ABD?yi zor, sıkıntılı gündem ve günler bekliyor.

 

Önümüzdeki aylardan başlamak üzere ABD siyaset ve sosyal hayatı, büyük çalkantılarla sarsılabilir. Sarsıntının nasıl başlayıp sonuçlanacağını kestirmek şimdiden kolay değildir. Gezi olayları benzeri hadiseler de yaşanabilir; iç çatışma ve bölünmeye yol açacak olayların fitili de ateşlenebilir. Olaylar ateşli bir aşamaya geldiği zaman hiçbir kurgu, hiçbir kurnazlık onları kurtaramaz.

 

ABD, ne yaparsa yapsın kaybedecektir. Fikri gücünü toplamak istediği zaman hareket gücünü, hareket gücünü toplamak istediği zaman politik gücünü kaybedecektir. Tek çıkış yolu, adil davranmaktır. Kendi halkına ve bütün dünyaya adil davranmak. İyi de bakalım ABD?de adil davranma yeteneği var mı? Böyle bir yeteneği kaldı mı? Adil ve insanca davranmak ABD?nin sonunu getirecek olmasın? Kimi odaklar kötülüğe öyle şartlanmış ve odaklanmışlar ki pire için yorgan yakabilirler. Son gelen haberler, istenilen çizgide gitmediği takdirde Soros?un ve ona yakın odakların sokakları hareketlendirecekleri yönünde. Belli mi olur bakarsınız, aniden bir Amerika Baharı patlak vermiş.

 

Bu hâliyle ABD?nin hiçbir yerde varlığını sürdürmesi kolay değil. ABD?nin güvendiği dağlara kar yağacak. İran ortada kaldı. Yanaştığı Rusya?dan da gereken ilgiyi göremeyecek. PYD, PKK ve DAEŞ?i zor günler bekliyor. Trump yönetimi hangi yönde karar alırsa alsın Türkiye orada geniş bir temizlik yapacak. İhanet üzerine strateji, stratejileri gereği ihanet kuranları tek tek cezalandıracak.

 

Trump FETÖ elebaşını verip ilişkileri normalleştirerek yeni bir dönem başlatabilir. Yeni dönem, ABD?nin Astana?ya davet edilmesiyle başlatılabilir. ABD gelmeli ve artık kendi inisiyatifi dışında kurulan, üstelik barışa hizmet eden yeni dengeleri, denklemleri görmeli. Siyasetin kendi egemenliğinde olmadığını görsün ki önümüzdeki dönem daha aklı başında ve devlete yaraşır politikalar izlesin. Görsün ve kimin yanında kime karşı olacağının hesabını iyi yapsın.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —