Yazarlarımızdan Doç.Dr. Erol Yılmaz, FETÖ'nün çaldığı hayatları, haksız kazanımlarını bugünkü yazısına taşıdı. Yılmaz , 'Yıllarca çeşitli sınavlara girmiş ve hak edilmeyen başarısızlıklara mâruz bırakılmış kişilerin,
Yaklaşık elli yıl önce din odaklı bir oluşum olarak yola çıkmakla birlikte, 15 Temmuz sonrası üzerindeki kirli örtüler bir bir kaldırıldıkça, ilk günden itibaren bambaşka amaçları olan proje bir yapı olduğu açıkça belirginleşen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), birçok yönden incelenmeye devam ediyor.
Edilecek ve edilmeli de?
Ta ki son bağlısı nedâmet getirip, aziz milletimizden özür dileyerek, büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti önünde diz çökene ve dahi son terörist ele geçirilene, hain yapı darmadağın olana kadar.
?
Mezkûr ihanet çetesinin, nam-ı diğer terörist yuvasının, onlarca yıldır en çok ve özenle öne çıkartılan boyutu ?din? kurumu olduğuna göre, geliniz, biz dahi oradan bakalım FETÖ?ye, okumakta olduğunuz yazı çerçevesinde.
Öyle ya, nüfusun neredeyse tamamının, kendisini dindar veya dine saygılı şeklinde tanımladığı Müslüman bir toplumda, hedefe götürecek en kısa ve etkili yol, kutsal din kurumu ve dini duygular olmalıydı.
Bu açık yol, milletin en hassas noktası şeklinde değerlendirilerek, kirli yapısını buradan genişletmek istedi FETÖ. Ve ne yazık ki, başarılı da oldu. Gelinen noktada, açıkça görüldüğü üzere?
?
Halkın saf duygularını istismar ederek, din ve dindarlık kapısından sızan bu gürûh, eğer birazcık dindar ve dine saygılı ise ve birazcık da dini biliyorsa, Yüce Allah?ın affetmeyeceği iki günahtan birinin ?kul hakkı? olduğunu da iyi bilir. Zira dindarlık kanalını sonuna kadar kullanmakta asla tereddüt etmedi. Sinsice, yılan gibi, hunharca?
Kul hakkı yeme noktasında neler yapmadılar ki?
Sınav sorularını çalarak başkalarının önüne geçtiler. Çok zaman, elde ettikleri hileli başarılar sayesinde masum insanları tamamen saf dışı bıraktılar.
Yöneticisi bulundukları kurumlarda yapılan alım-satım ve ihale işlerinde, kendilerinin, yakın işletmelerin veya amaçlarına hizmet edecek ?kullanışlı? firmaların iş almalarına zemin hazırladılar.
Kamu kurumlarında üst yönetici konumundaki teröristlerini kullanarak, hak edenin değil, kendilerinden olanların ve kendileriyle iş tutanlar tarafından referans olunanların işe girmelerini ve görevde yükselmelerini sağladılar.
Çaldıkları ve müntesiplerine verdikleri sorularla, bu kirli çarktan bîhaber şekilde sınavlara hazırlanan masum çocukların ve gençlerin, tertemiz emeklerinin karşılığı olarak hak ettikleri liseleri ve üniversiteleri kazanmalarını engellediler.
Bitti mi? Ne yazık ki, bitmedi?
Mukaddesat tanımaz kirli, haram ve hileli yapıları içerisinde, istediklerini polis, savcı ve hâkim yaparak kendilerince bir güvenlik ve adalet sitemi kurdular. Paralel Devlet Yapılanması?nın (PDY) iki çok önemli şubesi olarak; ?paralel güvenlik sistemi? ve ?paralel yargı sistemi??
Böylelikle istediklerini yapmayan, yani emirlerine uymayan, sularına gitmeyen zengin, bürokrat, iş adamı vs. kişileri kıyıma uğrattılar.
Birisi arama ve tutuklama kararı çıkardı; biri gidip aradı ve yakaladı; biri iddianame hazırlayarak mahkeme yolunu açtı; nihayet başka biri de tutuklayıp cezaevine gönderdi. Temyizde de başka birileri mahkeme kararını onayarak, ilgili vatandaşın kalemini kırdı, işini bitirdi.
Ve böyle böyle insanların hayatları söndü, söndürüldü.
Ne işadamları yakasını kurtarabildi bu ahlâksız, bu zalim, bu vahşi çarktan, ne silahlı kuvvetler mensupları, ne emniyet personeli, ne bürokratlar ve ne de spor kulübü başkanları.
Bu ahlâksız ve pek dramatik sahne izlendikçe ve dilden dile kulaktan kulağa aktarıldıkça tam bir korku tüneli oluştu.
?
Kısaca ifade edilecek olursa, FETÖ çetesi uzun yıllar boyunca; devlet kadroları, askeri liseler, polis koleji ve polis akademisi, başarılı liseler, üniversitede çok tercih edilen bölümler, Türk Silahlı Kuvvetleri?nde ve Emniyet Genel Müdürlüğü?nde üst rütbelere geçiş, hâkim ve savcı atamaları gibi, sınavla girilebilecek her ne pozisyon varsa, çaldıkları sorularla etkili olmuş, sonuçları istediği gibi değiştirmiş. Hatta kendi ifadelerine göre, çok başarılı kişilere bile sorular verilerek, ilgilileri ?kullanışlı adam? ve ardından kendilerine bağlı terörist olarak yetiştirmenin yolu açılmış.
Ekmeğin, aslanın ağzında ve midesinde olduğu tüm zamanlarda, bir işe girmek için yıllarca bekleyenlerin önüne geçilerek pozisyon almaktan geri durulmamış.
Yıllarca çeşitli sınavlara girmiş ve hak edilmeyen başarısızlıklara mâruz bırakılmış kişilerin, bu yapı anlaşıldıkça, ?hakkımız hepinize haram olsun; hesap günü iki elimiz yakanızdadır? diyerek, haklarını helâl etmediklerini tahmin etmek güç değil.
Onlara gönülden katılarak, gelin biz dahi hep birlikte diyelim; Haram zıkkım olsun! Haram zıkkım olsun!