Azaeri kökenli yazarımız Prof. Dr. Aygün Attar, bugünkü yazısında Azerbaycan'da bağımsızlık hareketinin en önemli mihenk taşlarından biri olarak kabul edien 20 Ocak'ta yaşananları anlattı. Bizzat tanık olduğu o günlere okuyucuların
Ocak olayları, Azerbaycan'da bağımsızlık hareketinin en önemli mihenk taşlarından biri olarak kabul edilir.
20 Ocak 1990 senesinde, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 137 Azerbaycanlı, Sovyet askerleri tarafından katledildi. Dönemin Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov'un emriyle Sovyet tankları, 19 Ocak'ı 20 Ocak'a bağlayan gece, Bakü sokaklarında bağımsızlık yürüyüşü yapan kalabalığın üzerine acımasızca ateş açmıştı. Açılan ateş sonucu aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 137 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetmiş, 700'den fazlası da yaralanmış, yüzlercesi ise, tutuklanarak ülkede olağanüstü hal ilan edilmişti. Azerbaycan'da tepkilerin artması üzerine Sovyet ordusu Bakü'yü terk etmek zorunda kalmıştı.
20 Ocak 1990 senesinde Bakü'de neler yaşandı? Şimdi olaylara bizzat tanık olanların ağzından o kanlı geceyi dinleyelim. 'Kanlı bir geceden, kara bir sabaha uyanmıştı Bakü, tüm balkonlarda şehitler için siyah bayraklar asılıydı...Tüm yaşananlar aslında Haçlı zihniyetinin dini ve milli kimliğe karşı duyduğu nefretin alenen dışa yansıması, Sovyetlerin çöküş endişesiyle Türklere kin kusmasıydı. İnsan olmayanların insanlığa yaşattığı korkunç bir geceydi 20 Ocak 1990'
Gözünü kan bürümüş Sovyet ordusunun acımasız katliamına ilk tepki Anadolu'dan kardeş Türkiye'den geldi. İstanbul, Ankara, Erzurum, Iğdır, Kayseri , Amasya, İzmir vd. birçok şehirlerde, Can Azerbaycan'ın sivil halkına tank-topla yapılan bu insanlık dışı katliamı protesto etmek için yürüyüşler tertip edildi. İran'da yaşayan soydaşlarımız, ölüm pahasına Azerbaycan'ı ikiye bölen Araz Nehrini yüzerek geçip Rus'un ellerini kanatan dikenli tellerine aldırış etmeden, ortak tarihlerini silmeye çalışanlara inat kardeşlerinin yardımına koştular. Hülasa, kana bulanan, ölümle karartılan bir kış gecesinden aydınlık ve beyaz bir sayfanın açıldığı sabaha Azerbaycan Türklerinin uyanışıdır 20 OCAK...
Azerbaycan'ın, şerefli mazisine kanıyla tarih düştüğü, Sovyet rejimine karşı milli iradenin başkaldırısı, Azerbaycan'ın onurlu mücadelesinin adıdır 20 OCAK... Bir milletin uyanış hikayesinde, Rus tankları ve askerlerinin postallarının izi, direnişte eşini kaybeden Ferize'nin onun aşkıyla hayatına son vermesi, 20. yüzyılın son çeyreğinde Leyla ile Mecnun'u kıskandıracak kara bir sevdanın adıdır 20 OCAK...
Azerbaycan tarihinin kırılma noktası, kahraman Azerbaycan halkının tescilli belgesi, ölümün gözlerine bakarak ışık için karanlığa meydan okumanın bizzat kendisidir 20 OCAK... Acının, çilenin özgürlükle taçlandırıldığı, Bakü sokaklarında, orak-çekice karşı direniş ruhunun adıdır 20 OCAK.
Ellerinde silahlarıyla yürekleri buz tutmuş robotlaşan yaratıklara karşı gönlü azatlık ateşiyle yanan Azerbaycan halkının asimetrik mücadelesinin adıdır 20 Ocak. Ölümlüdür, sancılıdır ama bir o kadar da şerefli ve onurlu bir direnişin adıdır 20 Ocak. Ocak ayında doğan kızım Nergis'e bana şu mektubu yazdıran gündür 20 Ocak.
'Kızım, sen henüz doğmamıştın, masum insanların kanını döken Sovyet İmparatorluğu denen devletin yöneticileri, Türk olduklarını haykırmak, özgürce yaşamak için sokaklara dökülen Azerbaycan halkının üzerine tanklarla yürünmesi emrini verdi. Çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç demeden herkese ateş açtı. Ne şereftir ki, annen de Bakü'de, o tankların önünde duranlardan biriydi Nergisim.
Karabağ'da savaşan dayılarının yakın arkadaşı Arif bey (Arif Paşa) XI. Kızıl ordu meydanında son anda fark edip beni yere atmasaydı şuan ben dolayısıyla sen olmayacak, ablan öksüz kalacaktı kızım. Annen kurtuldu ama yüzlerce can, Azerbaycan'ın bağımsızlığı için hayatını kaybetti o gece kızım. Meleyke teyzen ben öldüm diye sabaha kadar ağıtlar dizmiş ama ben ölmesem de ateş düşen birçok evde olduğu gibi evimizden şehit olan kardeşlerimiz için ağıtlar hiç eksik olmadı kızım. 20 Ocak gecesi, öldürmeye programlanmış vahşi alayın askerleriyle göz göze geldiğimizde korkmadığımı ve Bakü Sovyet metrosundan Merkezi Komitenin (Cumhurbaşkanlığı) önüne kadar olan alanda şehitlerimiz için nöbete durduğumuzda anlamıştım başaracağımızı.
Yere dökülen kanlarımızın sahipsiz kalmayacaktı, balkonlarından bayraklar sarkan, sıcak kan kokulu Bakü sokaklarında sabaha dek ordaydık. Sen doğmamıştın, doğmana da çok vakit vardı Nergisim. Sovyetler Birliği denen lanetli devlet, özgürlüğümüzü elimizden almak, bağımsızlık diye haykıran sesimizi kesmek için vatanımızı tıpkı 1920 senesinde olduğu gibi kana bulamıştı. 20 Ocak 1990 benim vatanımın kanlı ama şerefli tarihi, Rus emperyalizminin çöküşüdür canım kızım. O şanlı tarihin sayfalarını süsleyen şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ruhları şad olsun. Sana ve senin gibi o kötü günlerden sonra doğan insanlarıma Allah uzun ömürler versin ve bir daha böyle acılı günleri yaşatmasın. Ocak'ta doğan kızım, Ocak'ta ölen insanlarını ve öldüren canileri asla unutma, bu istiklal ruhu taşıyan bayrağı yaşa ve yaşat kızım'
Not: Rusya Dış İşler Bakanı Lavrov iki gün önce bir açıklama yaparak Dağlık Karabağ da askeri insiyatif kullanmanın Azerbaycan'ın iç meselesi olmadığını beyan etmiştir. Her ne kadar gerçek soyadından (Kalantaryan ) imtina etse de bu talihsiz açıklama,Lavrov'un etnik kimliğine olan bağlılığı ile birlikte Rusya'nın Ermeni-perest siyasetinin de somut göstergesi olmaktadır. Bu ülke ile politikamızı zaten bildiğimiz bu realite doğrultusunda (ihtiyatla ) yürütmemiz gerçeğine bir daha vurgu yapmakta yarar görüyor ve 20 ocak şehitlerinin, Karabağ davasında hayatını kaybedenlerin ruhunu , geriye kalan tüm Türklerin de kalbini yaralayan bu kabul edilmez beyanatı şiddetle kınıyorum. 20 Ocak faciasında masum Azerbaycan Türklerini katleden Rus tanklarının izlerinin henüz tam silinmeği o topraklara dair açıklama yapanların kanla hafızalarımıza yazdıkları 20 ocağı unutmadık, unutmayacağız..