Milli Mücadele yıllarında İmparatorluğun külleri içerisinde yeni bir Türk Devleti?nin doğuşunu akamete uğratmak için her daim geçer akçe olan metotlara başvuran egemen güçler, bizzat mücadelenin önderi olan Mustafa Kemal?e suikast teşebbüsü için, Mustafa SAĞİR adında bir Hintli Müslümanı bu göreve memur kılarlar. Gayeleri her daim bellidir ve aynıdır.
Dünya siyasetinde asırlardır söz sahibi olan İngilizler, üzerinde güneş batmayan İmparatorluk olarak, dünde bugünde değişmeyen siyaseti ile kaptan köşkünün her daim bir numarasıdır. İdaresi altındaki Hindistan, bağımsızlığından önce İngiltere?nin müstemlekesi altında idi. Her türlü nimetlerini sömürmüş, halende kültürel olarak bu düzene devam etmektedir.
Mustafa SAĞİR, bir Hintli Müslüman ailenin çocuğudur. İngiliz ajan okuluna küçük yaşta alınarak yetiştirilir. Milli Mücadele yıllarında Mustafa SAĞİR adındaki bu Hintli Müslüman güya Anadolu?da ki direniş hareketine katkıda bulunmak amacıyla İstanbul?a gelir. İstanbul da o günün şartlarında Anadolu?ya gönüllü insan sevkiyatı yapan ?Karakol Cemiyeti? adında gizli bir teşkilat vardır. Mustafa SAĞİR?de bu teşkilat yardımı ile uzun bir serüvenden sonra Anadolu?ya geçer. Milli mücadelenin merkezi olan Ankara?ya ulaşması ve Mustafa KEMAL ile görüşmesi çok zor olmaz.
Maksadı Milli Mücadele?nin ileri gelenlerinin güvenini kazanacak kadar yakınlarına varıp bir yolunu bularak suikast teşebbüsünde bulunmayı hesap eder. Mustafa KEMAL, ilk randevusunda bu adamdan şüphelenir. Kendisinin kontrolünü yapacak olan Mehmet Akif ERSOY?a teslim eder. Bugünkü ?Taceddin Dergâhının? üst katında kalan ERSOY, Mustafa SAGİR?i de alt kata yerleştirerek göz hapsine alır. İyi yetiştirilmiş, birden çok lisan bilen Mustafa SAGİR 5-6 ay bu dergâhta ikamet ettirilir. Kendisine gelen şifreli bir mektup, Mehmet Akif tarafından alıkonularak Mustafa KEMAL bilgilendirilir.
Şüphesinde haklı çıkan Başkomutan gereğini yapar ve bu adamı sorgulatır. İngilizler tarafından kendisine suikast maksadıyla Ankara?ya gönderildiği ortaya çıkar. Ve mahkeme neticesinde idama mahkûm olur. Bütün Orta Asya istihbaratına hâkim İngilizlerin meşhur oyunundan bilinenlerden biridir bu olay.
Benzeri bir olay ise, son günlerde zuhur etmiş olan REİNA katliamıdır. İngiliz oyununun biraz daha acemicesi, ABD istihbaratıyla ilgili üstü kapalı göndermeler gündemde iken Mustafa Sağır olayına benzerliği gözden kaçmaz. Yeni metot, yeni tarz, hak getire. Usta çırak benzetmesine benzer bu olayla tarih tekerrür etmektedir.
REİNA katliamcısı da en az Mustafa SAGİR kadar Müslüman, üstelik bir Özbek Türkü. Devşirildiği yer Afganistan. ABD istihbaratı Rusların bölgeden çekilmesi ile oraya yerleşen ve adeta tek istihbarat teşkilatı olarak aktif halde bulunduğu beyan ediliyor. Abdulkadir MASHARİPOV adındaki bu Özbek genci daha on yedisinde iken kafeslenir.
DEAŞ ya da TALİBAN içerisinde lüzumlu olan eğitim verildikten sonra İran üzerinden Türkiye?ye ulaştırılır. Uyuyan hücrelerde uzun bir zaman tutulduktan sonra düğmeye basılır ve netice de REİNA katliamı zuhur eder.
ABD ve İran?ın bu bölgede yıldızı parlayan Türkiye ve O?nu yöneten devlet adamlarına meydan okumak için bu anlamda güçlü mesajlar verdiği bilinmektedir. Bunun için bu iki devlet, birbirleriyle dalaşsalar dahi söz konusu Türkiye olunca ittifak ettikleri kanaat yüksektir.
İsterler ki Türk Ordusu El-Bab? dan çekilsin. El-Bab, bu anlamda işin stratejik kilit noktasıdır. Barışta elinin güçlü olması Türkiye için El-Bab?ın temizlenmesine bağlıdır. Bilahare MÜNBİÇ ve akabinde doğal olarak AFRİN?
Bu konuda niyetini bütün dünyaya ilan eden bir devlet adamlığı kadrosu var. Hintli Müslüman Mustafa ve Özbek Abdulkadir?in eylemleri aynı amaç içindir. Birinde kuruluşta ki moral değerlerini yıkarak akamete uğratmak, ikincisin de de aynı amaçla örtüşen tezgâh. Devletimize diz çöktürmeyi hedefleyerek zayıflatmak. Moral değerlerimizi dibe vurdurmak. Bu konuda kararlı irade sahiplerini bertaraf ederek müstemleke siyasetçiler ile yollarına devam etmek.
Ancak, oyunlar çok klasik olduğu için özgürlüğüne düşkün bu Milletin kurum ve kuruluşları artık işin farkındadır. Oyunları görüyor ve ona göre tedbir alıyor. Ayakta durduğu gibi iyi bir oyuncu artık. Bu, kopan bir fırtına gibidir artık. Yanında olan kazanır.
Beyhude oyunların uzun zamanda etkisi muhaldir.