İslam devleti,İslam adına siyaset gibi kavramlar -sorunlu- kavramlardır. İslam herhangi bir yönetim modeli göstermemiştir. Böyle olduğu için de Allah Resulu'nun vefatından sonra her Halife'nin iş başına gelişinde farklı bir model ortaya çıkmıştır. Kuran ve Hadis'te bir model önerilse hiç şüphesiz sahabe onda uzlaşacak ona göre bugün önümüzde bir model olacaktı.
İslam'ın esas mesajı ferdedir. Nasıl bir yönetim sorusundan önce nasıl bir insan sorusuna cevap vermiştir. Çünkü, toplumlar değişmekte,onları idare edecek yol ve yöntemler de her gün farklılaşmaktadır. Ayrıca kültürel farkların da -farklı- yönetim modelleri gerektirdiği bir vakıadır. Her hastalığa aynı reçeteyi uygulayamayacağınız gibi her topluma da aynı yönetim modelini tatbik edemezsiniz.
Geçmişte İslam düşünürleri,fakihler bu gerçeği görmüşlerdir. Harun Reşit, İmamı Şafi'nin fetvalarını bütün Müslümanlar uygulasın diye Kabe duvarına asmak istediğinde ilk itiraz İmam-ı Şafi'den gelmiştir. İmam-ı Şafi, bu fetvaların bu kültürel coğrafyanın sorunları için olduğunu,başka kültürlere başka cevap ve fetvalar gerekebileceğini söylemiştir.
Bugün o düşünce atmosferinin çok gerisindeyiz. Mahalli bile olamayanların evrensel olma iddiasında bulunmaları hem kültürel körleşmeye yol açmakta, hem de toplumsal zenginlikleri yok etmektedir. Bir dünya milleti, ve bir dünya kültürü yoktur. Çevremizde uç veren olaylar,kavgalar, etnik, kalkışmalar, mezhep ve meşrep isyanları hep bu farklılığın ve farklı kalma düşüncesinin tezahürleridir.
İslam siyaset ilişkisi de öyledir. Tek boyutlu bir İslam-siyaset ilişkisi yoktur. İslam insanı elinden tutarak ahlaki kemale eriştirir. Ona herhangi bir siyaset modeli telkin etmez. Ancak siyasetini o ahlaki değerler üzerinden kurmasını ister. Çalmayacaksın,yalan söylemeyeceksin,aldatmayacaksın,zulüm etmeyeceksin,adil olacaksın,istişare ve danışmayı bırakmayacaksın, sana telkin edilen ahlakı devlet yönetimine taşıyacaksın.Yöneten ahlaklı olursa, bu yönetilene de sirayet eder. Toplum önünde yürüyenlere yani idarecilere bakar. Onlara bakarak hayatına yön verir.İbni Haldun'un toplum yönetenlerin dini üzerinedir sözü bu gerçeğe işaret eder.
Geldiğimiz noktada yapılan sistem tartışmalarının hiç birinin İslam'la alakası yoktur. Siyasi amaçlar uğruna dinin bir dolgu malzemesi haline getirilmesi dinin evrensel mesajına da , onu istismar edene de zarar verir. Batı'nın -ılımlı İslam-adı altında ehlileştirmeye,köşesizleştirmeye çalıştığı İslam'da öyle bir İslam'dır. Siyasete bulaştırılmış,ahlaki boyutu sıfırlanmış,bir toplumsal cedelleşme aracı haline getirilmiş bir İslam. Dikkatini etrafındaki meselelere vermekten çok, iç boğuşmaların aracı haline getirilmiş bir İslam.
Müslüman bir toplumun inşası için, önce dini, muhterislerin ayağında futbol topuna çeviren bu durumdan kurtarmalıyız. İslam kimsenin babasının malı değildir. Kimse kimseyi heva ve hevesi için ondan tart edemez. Şu geldiğimiz noktaya bakın, etrafımız, dinin değerlerine inanmadığı için değil,siyaseti için bir birini tekfir eden, kardeşlik çerçevesinin dışına çıkaran,katline fetva veren insanlarla dolu. Din bu kadar siyasallaştırılırsa Müslümanların birbirini doğradığı giyotine döner.
Gelin hangi partili olursanız olun, hangi modeli savunursanız savunun yüce İslam dinini bu tartışmaların dışında tutun. Yoksa gün gelir o din, evet-inizi de hayır-ınızı da başınıza geçirir. Siyasi hasımlarınızı değil, önce sizi kusarak midesinden atar.