Canım İstanbul, ranta nasıl fedâ edildi?

Canım İstanbul, ranta nasıl fedâ edildi?

Yazarımız Kerime Yıldız bugünkü yazısında yedi tepeli şehrin ranta kurban edililişini ele aldı. Yıldız, 'Geçenlerde mîmârlık okuyan bir delikanlının, ?Bir rezidansın tepesinde oturmaktansa Beşiktaş?ın eski bir mahallesinde eski bir

Cumhurbaşkanımız, Şehircilik Şûrâsı?nda dikey mîmâriye itiraz etti. Var mı devletin başıyla aynı rüyâyı gören mîmârımız veya millî üslûb rüyâsı gören mîmârlara fırsat veren devlet büyüklerimiz? Koca Sinanla Kânûnî?nin rüyâsı aynıydı. Acem mülkü, İstanbul?un bir sengine durup dururken fedâ olmadı.

Peki İstanbul, ranta ve siyâsete nasıl fedâ edildi?

1937?de İstanbul?un kentsel dönüşümü için dâvet edilen Henri Prost, İstanbul?a hayran bir mîmârdı. 2700 yıllık târihî dokunun kentselleştirme sürecini ?hassas bir ameliyata? benzetiyordu. İstanbul?un korunması gereken târihî bir dokuya sâhip olduğunu konferanslarında vurguladı.

Prost Planı olarak adlandırılan kentleşme hamlesinin hedefleri şöyleydi: Anıtların korunması; mevcut yolların genişletilmesi; hijyensiz, eski binâ ve güneşsiz, havasız mahallelerin bakımı; espaces libres denilen özgür kamusal alanların (parkların) geliştirilmesi ve güzelleştirilmesi; kent sakinleri için ekonomik ve hijyenik amaçlar doğrultusunda işlevsel bölgelerin belirlenmesi ve İstanbul?un kentsel özelliklerinin korunması.

 

 

Görünüşte ?güzelleştirme? amacı olan Prost Planı?nın gerisinde, derin ideolojik anlamlar vardı. Ulus devlet olma yolundaki reformlar, mekâna yansıtılacaktı.

Türkiye Cumhuriyeti, çoğunluğu Müslüman olan bir milleti sekülerleştirecek bir dönüşümü hedefliyordu. Espaces libres denilen geniş kamusal alanlar (parklar)ve yollar, Osmanlı öncesi Greko-Romen kültürüyle bağlantı kuracaktı. İstanbul?un fethiyle Osmanlı mekânlarına dönüşen Greko -Romen kentsel mekânlar yeniden ele alınıp öne çıkarıldı. Bunun için espace libre kavramının olduğu kültürler örnek alındı. Ulus-devletin hukûkî, idârî, kültürel reformlarını kentsel mekâna taşıdı. Sekülerleştirici radikal reformları, görsel ve fiziksel olarak vurguladı.

Kısacası 1937 Planı, İstanbul kentsel mekânının seküler dönüşümü için güçlü bir politik araç oldu. Önüne çıkan târihî binâları, eski bakımsız İstanbul evlerini yıkmaya başladı. Bunlardan birisi de Topçu Kışlası?ydı. Yapıldığı dönemde Batılılaşmanın sembolü olan Topçu Kışlası, sekülerleşmeye engel bir Osmanlı yapısı olarak görüldü. Taksim?de inşa edilen ?espace libre?, yani Gezi Parkı için fedâ edildi.

Prost Planı uygulamaya devam edilirken 40?ların sonuna doğru eleştiriler artmaya başladı. Kent, hâlâ modern bir ulaşım ağına sâhip değildi. Ticâret ve turizm açısından çok sıkıntılar vardı. Gazeteler, mîmarlar ve şehir planlamacılarından gelen eleştiriler, daha sonra el değiştirdi; Demokrat Partili politikacıların seçim söylemi oldu.

 

 

CHP iktidarı, Prost Planı?yla fethin 500. yılına görkemli bir giriş yapmak niyetindeydi. Fetih öncesi mekânları öne çıkarmaya çalışan bir iktidarın nasıl bir fetih kutlaması yapmayı düşündüğü soru işâreti olarak kaldı. Çünkü Demokrat Parti, ezici çoğunlukla hem genel seçimleri hem İstanbul Belediyesi seçimini kazandı. Belediye Meclisi?ndeki millîlik tartışmaları ses getirdi. Prost?un görevine son verildi. Fakat zamanla onun planına dönüldü. Hatta 1958?de yeniden Türkiye?ye dâvet edildi ve kısa bir süre için geldi.

İktidar değişmişti ama özgür kamusal alanlar, parklar ve yollar, şehrin vazgeçilmezleriydi artık.

Prost Planı?nı eleştirerek seçimi kazanan Demokrat Partili belediye, bir süre sonra bu planı yoğun bir şekilde uyguladı. Târihî eser yıkımı bile yaptı.

İstanbul, artık rantın ve siyâsetin pençesinde kıvranmaya başladı. Sanayi hamlesiyle birlikte taşı toprağı altın olan şehre, köyden büyük göçler oldu. Mahalleler kimliğini yitirdi.

Bu trajedi, ne Osmanlı?yı ne de Greko-Romen dönemi öne çıkarmaya çalışanların durdurabileceği bir şeydi. Bir taşına Acem mülkü fedâ olan şehir, her zaman betona fedâ edildi.