Hiç olmazsa insanî değerlere istinat etmesi gereken ahlâk ve ahlâki ilkeler, değersizliğin nefsanî, ölçüsüz karanlığında yitip gidince, dünyanın da çivisi koptu.
Çivisi kopmuş veya koparılmış dünyada bozulan denge, korkunç kitlesel ölümlerle, ıstıraplarla yaşanan boyutta savrulmalara yol açtı.
Bırakınız insanlığın ıstırabına çare olmayı, birilerinin ıstırabı bir başkasının sevinci bile olabiliyor: Birilerinin kaybı, diğerinin kazancı.
Yenilgisi zaferi olabiliyor. İnsan kendi değerini yitirince hiçbir şeyin de değeri kalmıyor. Değersiz güç sahiplerinin nezdinde değer bulmaya çalışmak sadece vahim bir çelişki değil aynı zamanda aşağılık bir tutumdur.
Böyle ortamlarda ölçülü, ilkeli davranmak; ahlâklı, dürüst düşünmek, sanat icra etmek, siyaset yapmak oldukça zordur.
Bütün bir insanlık işte böyle bir zorluk içinde ve Türk insanı da şu anda medeniyetlerin kırılma hattında yaşamak durumunda kaldığı işte böyle bir zorluğunsınavını vermektedir.
Sahtelik, sahtekârlık yaşama biçimine dönüşmüştür. Gizli saklı niyetler, şüphe, dolaylılık, gizleme, geri plan, asıl amaç, gerçek kurgu, mesaj vermek, gibi kavramlar sadece modern insanın değil en üstte devletlerin ilişki tarzlarını biçimlendiren temel kavramlar olmuştur.
Başta ABD olmak üzere hemen tüm batılı devletlerin izledikleri siyasete egemen olan maalesef bu kapalılık, bulanıklıktır. Görünen siyaset, arkasında görünmeyen niyetler taşımaktadır. Görünür politikalar, arkasındaki görünmez amaçları gerçekleştirmek içindir.
Hiçbir hesaba, hiçbir söze, dengeye, denkleme güvenilmez olmuştur. Böyle bir zeminde sadece siyaset yapmak değil, felsefe yapmak da, söz söylemek de imkânsız ölçüde zorlaşmıştır. İnsan varlığını ayakta tutan en temel unsurlar yok edilmiştir. İnsanı, insan varlığını ayakta tutma çabalarının hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Yalanın egemenliği sürmektedir.
Yalan, ne kadar samimi ilişkilerle sürdürdükleri belli olmayan bir örgütlenmeyle hâkim olmuştur. Asıl mesele de yalanın hâkimiyetini sürdürüp sürdüremeyeceğidir.
Biz yalanın ilanihaye var olamayacağına inanıyoruz. Yanlış?ın yarı yarıya doğru olma keyfiyetiyle, hayat ve hakikat nezdinde bir karşılığı vardır, fakat yalanın hakikat nezdinde bir karşılığı olamaz.
ABD ve batılı devletler özellikle Suriye ve Irak?ta yanlış bir politika izlemiyorlar, yalanı egemen kılmak istiyorlar. Yalan, çarpılmış bir ruh halinin bozgunculuğuna hizmet etmektedir. Yalan, çarpılmış ruh haliyle, bozgunculuğa hizmet etmektedir.
Öyle bir çarpılmışlık, öyle bir delirme ki, gidişatı düzeltmeye dönük bir girişim, onlarda alerji meydana getiriyor. Huzuru, barışı, kardeşliği istemiyorlar. Huzur onlara batıyor, barış en büyük tehdit olarak görülüyor.
Ne tuhaf, savaştan, kandan, öldürmelerden, yıkımdan beslenen ruh hali çarpılmış değil de nedir? O nedenle yalan veya batıl, çarpık ve çarpılmış düşünme biçiminin yansımalarıdır.
Bize ne kadar acı yaşatırlarsa yaşatsınlar bu zalim çarpıklığın bu şeytana çarpılmışlığın yenileceğini düşünüyoruz. Sadece yalanlarıyla mücadele etmek zorunda oluşumuzdan dolayı son derece zorlu sınanmalardan geçiyor olmamıza rağmen, iyilikten, doğruluktan asla taviz vermeyeceğiz. İnanç, yerine göre batıl için yaşamaktansa hak için ölmeyi bilmek olmalıdır.
Doğruluk bizim asıl karakterimiz ve stratejimiz olacaktır. Öyle de oluyor elhamdülillah.
Yalancıların mumu söndüğü, malzemeleri tükendiği, makyajlarının aktığı sırada sadece bölgemizde değil, bütün dünyada bizim aydınlık yüzümüz, bizim kalbimizi, yüzümüzü aydınlatan iyilik, daha iyi görülecek, saf sözümüz daha iyi anlaşılacaktır.