Sitemizin yazarlarından Ahmet Rauf Akay bugünkü yazısında 'özeleştiri yapmayanın hatalarını düzeltme şansı yoktur. Kendini İslam'la özdeşleştirenlerin en büyük hatası sayısız yanlışa,badireye rağmen muhasebe yapmaya yanaşmamalar?
Özeleştiri yapmayanın hatalarını düzeltme şansı yoktur. Kendini İslam'la özdeşleştirenlerin en büyük hatası sayısız yanlışa,badireye rağmen muhasebe yapmaya yanaşmamalarıdır.
Alçakça bir darbe yaşadık. Yüzlerce insan şehit oldu,binlercesi yaralandı. Kolu bacağı kopan, ömür boyu bu darbenin izlerini bedeninde ve yüreğinde taşıyacak insanlar var.
Hala en küçük eleştiride bize haksızlık yapılıyor diyerek mazlum edebiyatı yapanlar var.
Kaldı ki yapılan tek kötülük bu değil.
MİT tırlarının durdurulması bir ihanetti. Bir parti veya siyasi grupla hesabınız olabilir, bunun yolu ülkeyi Uluslararası hukuk açısından zor durumda bırakacak kumpaslar yapmak değildir.
Devletin kalbine,kozmik odaya girilmesi yanlıştı. Yargının orada ne işi olabilir. Bugün artık hedefin Bülent Arınç'a suikasti önlemek olmadığını sağır sultan bile biliyor. Balyoz'da, Ergenekon'da yapılan yanlışlara, casusluk soruşturması adı altında yapılan haksızlıklara hiç değinmiyorum. Ya soru çalmalar?
Başkalarına haksızlık yaparak hangi hak davadan söz edilebilir? Ahlak davası diye ortaya çıkanların herkesten daha ahlaklı daha adil olması gerekmez mi?
O yalan bu yalan diyerek bu suçlamalardan kurtulmak mümkün değil. Gazeteler her gün bir itirafcının ifadelerini yayınlıyor. Eski HSYK üyelerinin çarşaf gibi ifadeleri ortada.Dışarıdan yönlendirilen davalar, kendi kadrolarına yer açmak için başkalarına atılan iftiralar, Yargıtay'a alınacak 150 üyenin tamamını istemeler, HSYK seçimlerinde adli yargıda üyelikler dört dört bölüşülmesine rağmen AK Parti'nin verdiği isimleri silip kendi mensuplarını HSYK'ya doldurmalar...
Bunların hangisi doğru,hangisi ahlaki?
İnsan ortağına kazık atar mı?
Son yıllarda yaşananlar siyasete bulaşan dini cemaatlerin nasıl içten içe çürüdüğünü, ahlakın,hakkaniyet duygusunun nasıl ikinci plana düştüğünü gösteriyor. Cemaatlerin,tarikatların yeri siyaset değildir. Siyasetin çürüten,kokutan bir yanı vardır. Siyaset yapmayı düşünenin bunu nasıl yapacağı yasalarda bellidir.
Yüce dinimizi bir paravan gibi kullanıp siyasette yol almaya çalışmak sonunda bunu yapana zarar verir. İslam kendisiyle oyun oynanacak,istismar edilecek,makam menfaat aracı yapılacak bir din değildir. Kim ki onunla oynamışsa sonunda kaybetmiştir.
Sosyal medyada zulüm edebiyatı yaparak bütün bu olanlar kapatılamaz. Bu kadar tutuklama, işten atma içinde mutlaka haksızlığa uğrayan,hukuku çiğnenen vardır. Devletleri de insanlar yönetir.İnsanın olduğu yerde hata da günahta zulüm de olur. Bunları en kısa zamanda telafi etmek devletin ve yargının görevidir.
Ancak bu insanlar her şeyden önce ahlaki hedefleri bir yana bırakıp siyasi hedeflere yönelen örgüt yöneticilerinin kurbanıdır. Devlet içinde devlet olmak yerine toplumun ıslahı,insanların güzel ahlakla techizi için çalışılsaydı bugün herkesin uslübü farklı olurdu.
Çok hatalar yapılıyor ama hiç ders alınmıyor. Bu kafayla gidilirse daha çook acılar,çok hayal kırıklıkları yaşanır.