Komisyona resmen ders verdi!

Komisyona resmen ders verdi!

Yazarımız Kerime Yıldız bugünkü yazısında, Darbe Araştırma Komisyonun dinlediği gazetecilerden olan Hande Fırat'ın komisyona verdiği tavsiyeyi anlattı.

 

Hande Fırat?ın, 15 Temmuz gecesi facetime üzerinden Cumhurbaşkanıyla bağlantı kurduğunu herkes biliyor. Yaptığı iş, gerçekten kahramancaydı. ?O gece şunu yaptım bunu yaptım.? diye hikâye uyduran gazeteciler, Hande Fırat?dan utanmalıdırlar. Kendisinin ve kızının hayatını tehlikeye attı. O sırada bulunduğu yer basılabilirdi.

Hande Fırat, 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu?na açıklama yapan gazetecilerden. Açıklaması esnâsında çok mühim, belki de en mühim yaramıza parmak basmıştı. Şöyle ki;

Fırat, AK Partili olmadığı, laik bir yaşam tarzı olduğu hâlde o gece hükûmete desteğini verdi. Bu kararı nasıl aldığını soranlara, ?Ben, Tevfik Fikret Lisesi mezunuyum. Kendi kararımı alabilirim.? dedi. Tevfik Fikret?in deyimiyle, hak bellediği yolda yalnız gidebileceğini söyledi.

Konuşmasının sonunda da sorgulayan eğitimin öneminden bahsetti. Bunun şart olduğunu; böyle olursa çocuklarımızın hiçbir yere teslim olmayacağını söyledi.

Komisyonda dinlenen kişiler, bir daha darbe olmaması için çok şey tavsiye ettiler. En doğru, en anlamlı tavsiye, Hande Fırat?a âitti.

Eğitim sistemimiz, soru soran, sorgulayan çocuklar yetiştirmiyor. Bireysellik diye bir şey yok. Cemaatler deseniz, hocaların iki dudağı arasında. Bu durum, İslâm?a aykırı. Biraz ileri gideceğim ama bir nev?i putperestlik.

Bir hocanın veya şeyhin iki dudağı arasında yaşayan her cemaat, devlet için potansiyel bir tehlikedir. Hoca ele geçirilince cemaati de geçirilir.

Demem o ki böyle gitmeye devam edersek daha çooook fetö derdimiz olur.

Yalnız şunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu meseleyi, sâdece dinî cemaatler için düşünmeyin. Lâik kesimde de aynı şeyler var. Herkes için geçerli. Hani ekranda İstiklâl Harbi kahramanı olarak seyrettiğiniz Hâlide Edip var ya 1939?da sürgünden dönünce Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Kürsüsü?nde hocalığa başlamış. İlk dersin sonunda bir genç kız elini kaldırıp soru sormak istemiş. Hâlide Edip, ?Sen bana soru soramazsın!? diye azarlamış.

Demek istediğimi anlatabildim mi?

Yobazlık her iki tarafta da var. Kemalizme saplanıp kalmış insanlardan da bireysel duruş beklemeyin. Sıkı Atatürkçü bir arkadaşımla konuşurken, ?Hayır çıkarsa iç savaş çıkar? cümlesini eleştirdim. Heyecanla iştirak etti. Sonra, ?Karşı taraftan da evet diyene kâfir diyen var? dedim. Tek kelime etmedi. Biz özeleştiri yapınca bayılıyorlar ama kendileri aynı şeyi yapmıyorlar. ?Atatürk eleştirilemez!? diyenlerin, Erdoğan eleştirisi yapma hakları yoktur.

Eleştiriden evvel, özeleştiri yapmalıyız. Nâmusluca yapmalıyız. Bu da ancak, birey olmakla mümkün olur.

Birey olmak ise soru sormayı, sorgulamayı öğreten eğitimle olur.

 

BİR AÇIKLAMA

Bâzı okuyucular, iktidara yaranmak için FETÖ ve Kemalizm eleştirisi yaptığımı zannediyorlar.

İktidara yaranmak istesem en güçlü olduğu zamanlarda cemaate yanaşırdım. Mâzimde ve yazılarımda değil hocaefendi, hoca kelimesini bulamazsınız. Şunu ifâde edeyim ki beni bu işten beri tutan, bireysel duruşa ehemmiyet vermemdir. Bir kişinin iki dudağı arasında yaşayan herhangi bir topluluğa âidiyetim olamaz. Kimyamı bozar. Hemen sorgulamaya başlarım.

Kemalizme karşı duruşum da aynı şekilde. İktidardan aferin almak için değil. Târih okuyan, muhâkeme yapan biriyim. Mehmet Doğan?ın ?Batılılaşma İhâneti?ni ortaokulda okudum. Lisede Nihal Atsız okumaya başladım. Bu yüzden ülkücülerin Kemalistleşmesinden son derece rahatsızım.

Eleştiri anlayışımda hakâret yoktur. Kaynağı, mesnedi olmayan konuları yazmam. Târih yazılarımı istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Mühim olan, yalan ve iftira yazmamamdır.