'Yüzde 50 oyuyla seçilme şartı olan yerde diktatörlük olur mu?'

Başbakan Binali Yıldırım, Münih'te sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Yıldırım, burada yaptığı konuşmada başkanlık sistemini anlattı. Yıldırım, 'Vatandaşın en az yüzde 50 oyuyla seçilme şartı olan yerde

 

Başbakan Binali Yıldırım, yurt dışında yaşayan vatandaşlara seslenerek, 'Hiç merak etmeyin. Türkiye'nin gurbetteki vatandaşlarımızı döviz makinası olarak gördüğü günler, unuttuğu günler artık geride kaldı. Sivil toplum örgütleri olarak fert fert hepinizin başı hep dik olsun, özgüveniniz yüksek olsun.' dedi.

Askeri ve güvenlik alanında önemli uluslararası forumlardan biri sayılan 53. Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı'na katılmak ve bazı temaslarda bulunmak için Almanya'da bulunan Başbakan Binali Yıldırım, Münih'teki bir otelde sivil toplum kuruluşlarıyla istişare toplantısında bir araya geldi.

Yıldırım, Avrupa'da yaşayan vatandaşlara, 'Sizler Avrupa'daki Türk varlığının temelisiniz, temel taşlarısınız. Buradaki başarılarınızı görüyor, duyuyor ve sizlerle daima iftihar ediyoruz. Sizler Avrupa'daki gelecek nesillerimiz için de örnek ve gurur kaynağı oldunuz.' diye hitap etti.

Avrupa'da yaşayan vatandaşların, hayatın her alanında yürüttükleri çalışmalarla bu ülkelerde Türkiye'nin gönüllü elçileri olarak faaliyet gösterdiklerini vurgulayan Yıldırım, yurt dışındaki her vatandaşın, ülkesinin değerlerini ve kimliğini temsil ettiğini bildirdi.

Yıldırım, şöyle devam etti:

'Unutmayın, kalbimiz 80 milyon vatan evladının kalbi sizlerle birlikte çarpıyor. Üç hatta dördüncü nesli geride bıraktık, burada yaşıyorsunuz. Ailelerinizin, babalarınızın, annelerinizin bir zamanlar gurbet olarak gördüğü bu yerler artık vatan haline geldi. Gençlerimiz, çocuklarımız için vatanımız haline geldi. Kökleriniz Türkiye'de ama burada kök salmaya başladınız. Kültürel varlığınızla Avrupa'yı zenginleştiriyorsunuz. Avrupa'da artık misafir değil ev sahibisiniz. Ev sahibi olarak düşünmeniz ve davranışlarınızı buna göre belirlemeniz çok büyük önem arz ediyor. 

Biliyorsunuz, misafir olmak her an gitmeye hazır olmak demektir. Tedirginlik getirir, kaygı getirir ama unutmayın sizin arkanızda Türkiye var, 80 milyon vatandaşımızın duası ve desteği var. Bu özgüveni çocuklarınıza, torunlarınıza, gelecek nesillere mutlaka vermenizi istiyoruz.'

Yıldırım, bir zamanlar işçi olarak gelen anne ve babaların çocuklarının, bugün Almanya ve başka ülkelerde, iş güç sahibi olduğunu, bulundukları ülkenin ekonomisine katkı sağladıklarını ve işsizlere iş verdiklerini belirtti.

Avrupalı Türklerden, bu başarıyı anavatan Türkiye ile daha çok paylaşmalarını isteyen Yıldırım, 'Türkiye'de biz her zaman yüzümüzü size çeviriyoruz, sizle beraberiz. Hiç merak etmeyin. Türkiye'nin gurbetteki vatandaşlarımızı döviz makinası olarak gördüğü günler, unuttuğu günler artık geride kaldı. Unuttuğu günler artık geride kaldı. Sivil toplum örgütleri olarak fert fert hepinizin başı hep dik olsun, özgüveniniz yüksek olsun.' diye konuştu.

'İYİ BİR DİYALOG, ÖZGÜVEN BİRÇOK YANLIŞI BERTARAF EDECEKTİR'

Dünyanın ve Avrupa'nın değiştiğini ancak Avrupa'daki bazı ülkelerin maalesef bu değişime ayak uyduramadıklarını vurgulayan Yıldırım, 'Değişime ayak uyduramayanların bir kısmı hıncını yabancılardan, Müslümanlardan çıkarmaya çalışıyor. İslam düşmanlığını, ırkçı akımları körüklemek suretiyle tırmandırıyorlar, aman aman. Değerli vatandaşlarımız bu oyuna gelmeyin. Hakkınızı hukukunuzu hukuk içinde mücadele ederek, aynı zamanda da geçimli olarak sürdüreceğiz. İyi bir diyalog, özgüven birçok yanlışı bertaraf edecektir.' ifadesini kullandı.

Yıldırım, yurt dışında yaşayan vatandaşlardan, dayanışma ruhunu her alanda göstermesini, imkanı, gücü olanların mutlaka zayıfların yanında yer alarak destek vermesini istedi.

Başbakan Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:

'Bazen gençlerimiz heyecanlı olabiliyor, onları yatıştırmak, yol göstermek, ihtiyaçları olan eğitimi vermek, hepimizin, sizlerin, bizlerin en temel görevi. Başarının kaynağı iyi bir eğitimdir. Ne diyoruz? Bulunduğunuz ülkenin dilini, ana diliniz gibi öğrenmeniz gerekir. Bulunduğunuz ülkenin vatandaşı olun ve o ülkede sağlanan haklardan yararlanın. Siyasetin içinde olun, toplumsal hayatın her yerinde aktif bir katılım sağlayın. Bir araya gelin. Birlikte hareket etmek gücünüze güç katacak.

Her vesileyle birbirimizle dayanışmamızı daha da güçlendirelim. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarına çok büyük görevler düşüyor. İdareciliğin en iyi öğrenildiği yer sivil toplum kuruluşlarıdır. Bir anlamda siyasetin mutfağı da sivil toplum kuruluşlarıdır. Gençlere sosyal hayatta, siyasette, hayatın birçok alanında daha fazla şans vermeliyiz ve gençlerimiz geleceğimiz, onlara güvenmeliyiz. Onların burada kazanacağı, tecrübe ve özgüven sayesinde yaşadıkları ülkenin toplumundaki başarıları da artmaya devam edecektir.'

'İŞTE BİZİM FARKIMIZ BU'

Avrupa'nın, yurt dışında yaşayan vatandaşlara çok şey borçlu olduğunu belirten Yıldırım, 'Elbette Türkiye de size çok şey borçlu. Dünyada olup bitenleri sizden öğreniyoruz. Sizler sayesinde Türkiye'nin yalnızca 780 bin kilometre kare Anadolu toprakları olmadığını, istersek gücümüzü bütün dünyada gösterebileceğimizi öğrendik, gördük.' dedi.

Birkaç gün içinde Almanya'nın Oberhausen kentinde onbinlerin bir araya geldiğini, memleket sevdalılarıyla kucaklaştıklarını, hasret giderdiklerini hatırlatan Yıldırım, 'Bunu birçok ülke anlayamıyor, birçok ülke bunu bir türlü özümseyemiyor. Nasıl olur? Burada onbinlerce insan bir araya geliyor, İsveç'ten, İtalya'dan, Norveç'ten geliyor, saatlerce yolculuk yapıyor, niçin geliyor? İşte bizim farkımız bu. Bizim farkımız, vatan sevgisi, millet sevgisi ve yüreğimizdeki bayrak sevgisi.' ifadesini kullandı.

Yurt dışında yaşayan vatandaşların, Türkiye'nin ekonomisine geçmiş yıllarda yaptıkları desteklerle gönderdikleri dövizlerle can ve güç verdiğine dikkati çeken Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Bunlar asla unutulamaz. Çok şükür bugün Türkiye bölgesel bir güç, dünyada gittikçe itibarı artan bir ülke. Milyonlarca mazlumun yaralarını saran, onların hayata tutunmasını sağlayan ülkenin adı Türkiye. 3 milyon Suriyeliyi biz 5 yıldır misafir ediyoruz. Ekmeğimizi paylaşıyoruz, onların hayata tutunmasını sağlıyoruz. İnsanlığın ölmediğini bütün dünyaya gösteriyoruz. Türkiye'nin bu yaptıklarını birçok ülke anlayamıyor. Çünkü yetiştikleri değerler onlara bu imkanı vermiyor. Her şeyi makine olarak, para olarak gören bir anlayışın başarılı olmayacağı 2009 dünya krizinde görüldü. İnsanı ihmal eden, yok sayan, merkeze almayan anlayış iflas etti.'

AK Parti'nin 15 yıllık iktidarında, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' anlayışını temel aldığına işaret eden Yıldırım, bunun, 619 yıllık Osmanlı'nın yola çıkarken ortaya koyduğu bir prensip olduğunu belirtti. Bu anlayışın günümüzde daha da önemli hale geldiğini vurgulayan Yıldırım, 'Bölgemizde, Suriye, Irak, Yemen, Libya, Tunus ve Kırım'da yaşananlar ortada. İşte Türkiye bütün bu karışıklıkların ortasında özgüveni yüksek bir istikrar adası ve buradaki mazlumlara, çaresizlere yardım etmek için seferberlik yapmış ve elinden gelen bütün gayreti gösteriyor.' diye konuştu.

'HER YERDE TERÖR VAR'

Yıldırım, Almanya'da, Avrupa'da yaşayan vatandaşlar ilgilenilmeyen dönemlerin geride kaldığına değinerek, artık yurt dışındaki vatandaşların sorunlarını çözmek, taleplerini yerine getirmek için canla başla çalıştıklarını bildirdi.

Başbakan Yıldırım, şöyle dedi:

'Bulunduğunuz ülkedeki hakkınızı, hukukunuzu korumak artık bizim en öncelikli görevlerimiz arasında geliyor. Sizler Avrupa'da 5 milyonu aşan vatandaşımızın, çocuklarımızın velilerisiniz. Onların emanetlerini en iyi şekilde temsil edeceğinizden hiç şüphemiz yok. Sizler bizi, biz sizi asla ihmal etmeyeceğiz. Geçen hafta sonu Antalya'da bir program yaptık. Bu programda ben gurbetteki, Avrupa'daki vatandaşlarımıza seslendim. Bu yaz yine Cumhurbaşkanımız sizlere seslendi, 'Komşunu al, bu yaz tatilini Türkiye'de geçir.' Biz de dedik ki 'Memleketin hastasıyız.' Böyle bir kampanya başlattık.

Malum son 2-3 senedir, Türkiye civarında, Suriye'de, Irak'ta yaşanan krizler nedeniyle bazı ülkeler bunu bahane ederek, 'Türkiye'de yeterince güvenlik olmadığı' yönünde kara propaganda geliştiriyor. Bu, aslında Türkiye'nin güvenli olmadığından değil, turizmde bir adım öne geçmek için geliştirilen bir algı operasyonudur. Bunu biliyoruz. Biz de diyoruz ki bize terörün olmadığı bir ülke gösterin. Bir bakıyorsunuz bomba Berlin'de patlıyor, bir bakıyorsunuz, Hamburg'ta, bir bakıyorsunuz Paris'te, bir bakıyorsunuz Amerika'nın bilmem şu şehrinde. Her yerde terör var. Onun için diyoruz ki Münih ne kadar güvenliyse İstanbul da o kadar güvenli. Paris ne kadar güvenliyse Antalya da o kadar güvenli.'

Yurt dışında yaşayan vatandaşların bu yaz öncelikli olarak tatillerini memlekette geçirmelerini, sılayı rahim yapmalarını isteyen Yıldırım, şunları kaydetti:

'Yalnız da değil yanınıza eşinizi, dostunuzu, komşunuzu da alarak gelin, Türkiye'nin o güzel havasından, suyundan ve misafirsever atmosferinden komşularınız da yararlansın, etkilensin. Gelin, düğünlerinizi Türkiye'de yapın, sıla hasretini giderin. Gurbetle memleket bir kez daha kucaklaşsın. Sılayı rahim için hepinizi, bütün vatandaşları bekliyoruz.'

'KARARI MİLLET VERECEK'

Anayasa değişikliği ile ilgili 16 Nisan'da bir oylamanın olacağını, bunda Avrupa'daki vatandaşların da söz sahibi olduğunu belirten Yıldırım, bunun 'evet' ile kabul edileceğini veya 'hayır' ile reddedileceğini kaydetti.

Yıldırım, bunun kararını milletin vereceğini belirterek, 'Vereceğiniz karar ülkemiz, milletimiz için en güzel karar olacak, başımız, gözümüz üstünde de yeri olacak çünkü biz, milletin kararının üzerinde hiçbir kararı bugüne kadar tanımadık. Türkiye'de millet iradesini yok etmeye çalışanlarla 15 yıldır mücedele ede ede geldik.' ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, 2003'te iktidara başladıkları ilk günden itibaren, vesayet odaklarının sürekli demokrasiyi kesintiye uğratmak, hız kesmek, vatandaşa verilen vaatlerin yapılmamasını sağlamak için her şeyi yaptığını kaydederek, şöyle konuştu:

'Biz ne yaptık? 'İnatta bir murattır.' dedik. Bize yetkiyi veren millet, milletten başka hiçkimse bu yetkiyi bizden alamaz. Elektronik muhtıralar, cumhurbaşkanlığı seçiminin yaptırılmaması 2007'de, 2009'da AK Parti, en büyük parti, iktidar partisine kapatma davası açılması ve daha sonra yargı darbe girişiminde bulunulması. Yetmedi gezi olayları, yetmedi 17-25 Aralık, yetmedi zirvede Feto'nun silahlı darbe girişimi. Elhamdulillah hepsinin üstesinden Cumhurbaşkanımız, liderimiz Tayyip Erdoğan'ın dik duruşuyla, milletimizin kararlılığıyla, hükümetimizin dirayetiyle üstesinden geldik.'

Başbakan Yıldırım, 'Fazla uzattığımın farkındayım, hanım işaret ediyor. Hanımefendinin sözünün üstüne de söz söylenmez. Bakan, başbakan olabilirsiniz ama size de bir bakan var, size de bir başbakan var.' diye espri yaptı.

TBMM'de 2007'de 363 milletvekili ile cumhurbaşkanı seçilemediğini, 367 icadının çıkarıldığını anımsatan Yıldırım, 'Cumhuriyetin kuruluşundan beri hiç gündem olmamış bir meseleyle karşı karşıya kaldık. Ne yapacağız? Kavga edecek halimiz yok. Dedik ki 'Her derdin devası millettir, millete soralım.' Hemen erken seçim kararı aldık, millet bizim oyumuzu artırdı, milletvekili sayımızı da artırdı. Sonunda dedik ki 'Ey ahali, Cumhurbaşkanını biz seçemedik, millet siz seçer misiniz?' Buyurun dediler, referandum yaptık, yüzde 69 millet, cumhurbaşkanını seçmeye karar verdi.' dedi.

'TÜRKİYE İSTİKRARDAN KAZANIR'

Yıldırım, ağustos 2014'te AK Parti'nin kurucu lideri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhuriyet tarihinde millet tarafından doğrudan seçilen ilk cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

'Şimdi ne yapıyoruz? Şimdi bu seçimle beraber, halkın doğrudan yetki verdiği cumhurbaşkanına ülkeyi yönetme yolunu açıyoruz. Mevcut yapıda seçim oluyor, ülkeyi kimin yöneteceğini vatandaş seçmiyor. Daha sonra Meclis toplanıyor hatırlayın, çoğunluk partisi de olmayınca. 7 Haziran seçimlerini düşünün, hükümet kurulamadı, 5,5 ay ülke kaybetti. Neyse 1 Kasım'da millet durumu gördü, yine el koydu işi düzeltti. Bakın Türkiye ne kazanırsa istikrardan kazanır. Tek parti iktidarı döneminde büyüme, koalisyon dönemlerinin üzerinde. Güçlü iktidarlar dönemindeki büyüme, zayıf dönemle tekrar gidiyor. 1950-1960 arası büyümüşüz, 1960-1970 arası onu tüketmişiz, 1970-1980 arası yine tüketmişiz, darbe olmuş. 1980-1990 arası tekrar bir hamle yapmışız, 1990-2000 arası kazandıklarımızı tekrar kaybetmişiz. Gelmişiz AK Parti iktidarına, Allah'a şükür 15'inci yıl, kazanmaya, Türkiye büyümeye devam ediyor. Bunu kalıcı hale getirmek lazım. Nasıl? İşte milletin önüne iki tane sandık konacak, millet birinde ülkeyi 5 yıllığına yönetecek hükümeti seçecek, o hükümetin başı da cumhurbaşkanı olacak, diğer sandıkta da vekillerini seçecek.'

Seçilecek vekillerin yasama yapacağını, kanun teklif edeceğini, hükümeti denetleyeceğini ifade eden Yıldırım, 'İşin sonunda da 5 yıl sonra tekrar seçim var. Yani vatandaş iki sandık arasında yetkiyi veriyor, yaptın yaptın, yapmadın yetkiyi alıyor başkasına veriyor. Hani nerede diktatörlük? Vatandaşın en az yüzde 50 oyuyla seçilme şartı olan yerde diktatörlük olur mu? Var mı böyle bir şey? Bu olsa olsa bir açık oy, gizli tasnif sistemi vardı eskiden tek parti döneminde, herhalde CHP'nin aklında o kalmış. Biz onu getirmiyoruz. Oyu gizli veriyorsun, tasnifi milletin önünde yapıyorsun, ne çıkarsa bahtına.' diye konuştu.

'SÖZÜMÜZ TERÖR ÖRGÜTLERİNEDİR'

'Tek adam ülkeyi yönetecek' eleştirilerinin olduğunu anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

'İki tane adam yönetemiyor, tabii ki tek adam yönetecek. Burada iki tane Merkel mi var? Bir tane var. Her ülkede bir adam var ama onun ekibi var. Yetkiyi vatandaş bir kişiye veriyor. Onun için bunlar hep zırva, milletin kafasını bulandırmak için söylenen şeyler. Biz başından beri diyoruz ki 'Kardeşim çatal kazık toprağa girmez, bir gemide iki tane kaptan olmaz.' Olursa biri 'sancak', biri 'iskele' der, gemi baştankara gider, batar. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını. Vatandaşa dilimizin döndüğünce gerçekleri anlatacağız. Biz, kampanyaya başlarken bir şey söyledik, kıyamet koptu. Ne dedik biz? PKK, 'bu referandumda 'hayır' çıksın' diyor. Gerekçesini de şöyle ortaya koyuyorlar, 'Eğer referandumda hayır çıkmazsa biz bittik' diyor, onun için hayır çıkması lazım. Feto, HDP ne diyor? Onlar da aynısını diyor. CHP de onların cazibesine kapılmış, o da 'hayır' diyor. Bizim sözümüz terör örgütlerinedir. Biz, hiçbir vatansever vatandaşımızın terör örgütlerinin telkinine, onların gittiği yoldan gitmeyeceğine adımız gibi inanıyoruz. Terörle ilgisi olmayan vatandaşlarımızın tercihi başımız, gözümüz üstüne istediği tercihi yapsın. Bizim sözümüz terör örgütlerinedir, kimse çarpıtmasın, çok açık.'

Vatandaşın en güzel kararı vererek terör örgütlerini sevindirmeyeceğini belirten Yıldırım, Türkiye'ye ve vatandaşlara güvendiklerini söyledi.

'BİZİ VATANDAŞLARIMIZDAN KİMSE AYRI BIRAKAMAZ'

Yıldırım, Düsseldorf Oberhausen'da geniş katılımlı, coşkulu bir toplantı yaptıklarını anımsatarak, en ufak bir olayın, taşkınlığın yaşanmadığını, toplantının şölen havasında, ay yıldızlı bayraklarla kardeşlik içinde geçtiğini anlattı. 

Bunun kendisini duygulandırdığını dile getiren Yıldırım, 'Memleketimizden binlerce kilometre uzakta vatandaşlarımızla kucaklaşmak, onlarla hasret gidermek, dertleşmenin ne kadar büyük bir mutluluk olduğunu gördüm. Onlar da böyle bir şeye hasretti. Dolayısıyla bu ve buna benzer buluşmaları her zaman yapacağız, hiç kimse kusura bakmasın. Bizi vatandaşlarımızdan hiç kimse ayrı bırakamaz.' dedi.


'GELİN, DÜĞÜNLERİNİZİ TÜRKİYE'DE YAPIN'

Yıldırım, 'Gelin, düğünlerinizi Türkiye'de yapın, sıla hasretini giderin. Gurbetle memleket bir kez daha kucaklaşsın. Sıla-i Rahim için bütün vatandaşları bekliyoruz.' çağrısında bulundu.

Yurt dışındaki Türkler için geçen yıllarda Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulduğunu, Yunus Emre Vakfının, enstitülerinin açıldığını hatırlatan Yıldırım, şimdi de 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra dünyanın birçok yerinde bunların faaliyetlerini men etmek için Türkiye Maarif Vakfının kurulduğunu vurguladı.

Vakfın amacının FETÖ okullarını almak ve bunların zararlı faaliyetlerine son vermek olduğunu dile getiren Yıldırım, bazı ülkelerde bu operasyonların yapıldığını, bazılarında da görüşmelerin devam ettiğini aktardı.

O okullarda okuyan öğrencilerin hiçbir günahı ve kabahati bulunmadığına işaret eden Yıldırım, 'Bizim derdimiz, hedefimiz bu okulları yönetenler, bu okulların sahipleri. Bunlar bulundukları ülkeye de zarar veriyor, Türkiye'ye de büyük zarar verdiler. Biz bunu Temmuz 15'te geçen yıl yaşadık. Sizler takip ettiniz. Asker kılığına girmiş bu alçaklar milletin dişinden, tırnağından artırıp verdiği vergilerle alınan uçakları, tankları, helikopterleri, silahları gasp ettiler ve vatandaşımızı maalesef şehit etmekten geri kalmadılar.' dedi.

Başbakan Yıldırım, Kurtuluş Savaşı'nda bile saldırıya uğramayan meclisin bombalandığını, şimdi bunlara karşı amansız bir mücadele yürüttüklerini belirtti.

'ENTEGRASYON TAMAM AMA ASİMİLASYON YOK'

Bir yandan PKK bölücü terör örgütü, bir yandan FETÖ terör örgütü bir yandan da Suriye'den Türkiye'ye sızan kanlı eylemler yapan DEAŞ örgütüyle mücadele edildiğini anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

'Dünyada bir ülke gösterin bakalım, bırakın üç örgütü bir örgütle mücadele etmiş ve başarılı olmuş. Allah'a şükür son bir senede bütün bu örgütlerin üstesinden geldik. Memleketimizde eylem yapma kabiliyetlerini günden güne azaltıyoruz. Ama içeride işi kontrol etmek yetmiyor, kaynak dışarıda. Onların destekçileri var, sponsorları var bunu da biliyoruz. Dost bildiğimiz ülkelere diyoruz ki, bakın bunların sırtını sıvazlamayın birgün gelir beslediğiniz yılan sizi de zehirler, yok eder. PKK terör örgütü, Almanya tanıyor, İsviçre herhalde tanımıyor bildiğim kadarıyla. İyi, tanıyorsunuz da gereğini yapmakta niye ağır kalıyorsunuz? FETÖ bir terör örgütüdür. Bu kadar insanın şehit olmasına binlerce insanın gazi olarak kalmasına vesile olan bu örgütün mensupları maalesef burada kara propagandalarını, algı operasyonlarını rahatça yapabiliyorlar. Efendim işte orada bir iki basın mensubu, bir takım suçlamalardan dolayı sorguya çekildiği zaman kıyamet kopuyor. Peki burada masum insanlar öldürüldü, onların davası 5 yıldır devam ediyor niye bitmiyor? Niye bitmiyor bu davalar, tanıklar birer birer yok oluyor? Çifte standardı bırakmak lazım. Terörle mücadele edilecekse kararlılıkla birlikte, beraber olarak mücadele edeceğiz.'

Yıldırım, gerek Almanya'da gerek başka yerlerde yaşayan vatandaşlara, 'bulunduğunuz ülkeyi geçici olarak görmeyin' önerisinde bulundu. İlk kuşağın geçici olduğunu ancak şimdi üçüncü, dördüncü kuşağın artık buraya kök saldığına dikkati çeken Yıldırım, şunları kaydetti:

'O yüzden iyi donanımlı olacaksınız, entegrasyonu tam sağlayacaksınız ama değerlerinizi kaybetmeyeceksiniz, asimile olmayacaksınız. Entegrasyon tamam ama asimilasyon yok. Hakkınızı, hukukunuzu mücadele ederek, kendinizi daha iyi eğiterek, daha donanımlı hale getirerek sağlayacaksınız. Bunun için ne gerekiyorsa Türkiye, hükümetiniz bunu yapıyor, yapmaya devam edecek.' 

Başbakan Yıldırım'ın konuşmasının ardından program basına kapalı devam etti.

Programa, Başbakan Yıldırım'ın eşi Semiha Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Grup Başkanvekili İlknur İnceöz, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Ahmet Sorgun ve Mehdi Eker, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam, Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Mehmet Köse ile milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.