Evet mi, Hayır mı?
Biz bu sorunun cevabını tâ başında ?Lâilâheillallah?a inanmakla vermişiz.
Lâ=Hayır.
İmanın en özlü cümlesi ?Hayır? ile başlıyor. Hayır. Neye hayır, niçin hayır? Çok merak edenler hiç olmazsa Seyyid Kutub?un ?Yoldaki İşaretler? adlı kitabını okusunlar. İşin varoluşla ilgili psikolojik ve kısmen sosyolojik boyutu içinse Albert Camus?nun ?Başkaldıran İnsan? kitabını tavsiye ediyorum. O kitap da tevhidi duruşa yakın bir tutumla ?hayır? diye başlıyor. Ama sonunu getiremiyor. Yani bu yanlış gidişe hayır ama neye evet? İşte buna cevap veremiyor. Kelime-i Tevhid?de sadece asil bir reddediş, bir başkaldırı yok. Bununla birlikte esaslı, ontolojik anlamıyla bir evet de var.
Varoluşun doğrudan insanın anlamı ve amacı ile ilişkili olan evet ve hayırları yani reddediş ve kabullerini sonra tartışırız. Referanduma sunulacak Anayasa Değişikliği Paketine gelince, bu konuda yazmadım. Yasa Parlamento?dan geçtiği sıralar ?Ben Hayır Diyeceğim? başlığı altında düşüncelerimi yazayım dedim. Niçin ve neye hayır diyecektim? Yukarıda az çok hissettirdiğimi sandığım düşüncelerimden sonra tercihimin rengini ve mantığını anladınız sanırım. Türkiye?nin özellikle yüz yıllık yakın geçmişiyle ilişkilendirilecek tevhidi bir anlayışla; bu İslâm yurdunun kâfirlerce işgal edilmesine, Müslümanların kıstırılmasına, kuşatılmasına hayır! Boyunduruk altına alınmış, bağımlı kılınmış Türkiye arzulayanlara karşı hayır!
Darbecilere, vesayetçilere, kendini beğenmiş seçkinlere, onların yasa, hukuk, kültür, gelenek tanımayan keyfi sorumsuzluklarına hayır. Kendi paylarına düştüğü kadar sorumsuz olsalar bunun için sadece üzülürüm. Ancak sorumsuzluklarına Türkiye?yi ve bütün bir milleti kurban etmelerine gönlümüz razı olmaz, olmadı; buna hayır, bunun için hayır. Laiklik, Kemalizm adına din iman düşmanlığı yapmaya hayır. Çağdaşlık, ilericilik adına ahlâksızlık, soytarılık yapmaya hayır. Dayatmaya hayır. Milli egemenliğe kafa tutmaya, kendini milletten üstün görmeye, millete efendilik taslamaya hayır. Bu millete zulmetmeye hayır diyeceğim. Bunları yazayım dedim.
Dahası da var: Türkiye?nin ideolojik çekişmeler içine kapanarak enerjisini tüketmeye, kardeş kavgasına, ırkçı mezhepçi kışkırtmaya, ölümlere, anarşiye, teröre hayır. Ülke ve millete hizmeti cezasız bırakmayan alçaklığa, bu alçaklığın çağdaşlık, ilericilik olarak yutturulmasına, yani yalana, dolana, ihanete, hıyanete, düşmanlığa hayır. 12 Eylül?lere, 28 Şubat?lara, 15 Temmuz?lara, Haçlı ve Siyonistlerle işbirliği yapmaya, millete silah çekmeye hayır. Dolayısıyla işgale, emperyalizme, sömürüye hayır. Ülkemin tertemiz insanlarının kendi vatanlarında mahzun, mazlum, öksüz, ikinci sınıf ve köle muamelesi görmesine, kendi yurdunda garip bırakılmasına hayır.
Hadi din iman meselelerini bir yana bırakalım; bunlar yedikleri kaba pisleyen cinsten o kadar tıynetsiz, o kadar nankör, karaktersiz, aşağılık insanlar. Niçin olduğunu anlatmaya bile gerek yok. İhanette, yalancılıkta, arkadan vuruculukta sınır ve ilke tanımıyorlar. Gezi olaylarında getirdikleri teklifi hatırlayalım: 3. Havaalanı yapılmasın, Marmaray durdurulsun. Sultan Selim köprüsü inşaatından vazgeçilsin. Peki ne olsun? Hendek ve çukur kazılsın, millet rehin alınsın, askere, sivile kurşun sıkılsın. Terör demokrasi adına desteklensin. 15 Temmuz darbesi yapılsın, ülke işgal edilsin. Bütün bu hizmetler için başta CIA ve Mossad?ın karanlık kollarıyla çalışılsın. Akıl alır gibi değil. Teröristleri destekleyen açıklama bu güruhtan gelmedi mi? Artık aralarında bir ayrım da yapmak doğru değil. Bugün için PKK?sı, DHKP?si, FETÖ?sü, DAEŞ?i hepsi bize karşı birleşmiş vaziyetteler. Bütünleşmiş, birleşmiş olmalarının sebebi artık birbirlerinden ayrıymış gibi gösterdikleri şerli oyunlarını birlikte oynadıklarını gizleyemediklerinden dolayıdır. Hiç olmazsa küfrün tek cephe, tek millet olduğu hakikati görülmüş oldu. Onlar için, Türkiye?ye zarar vermek için birleştikleri her durumda gerisi teferruattır. Bunlar böyle düşünüyor. Hizmet(!) ettikleri efendileri Türkiye?ye ihanetin onur nişanını yakalarına takmıştır. Türkiye?ye kötülük yapmanın onurubu ?hayır? diyerek taçlandırsınlar, taçlandırıyorlar.
Bu güruh hep oldu ve hep böyle düşündü. Ülkeyi felâketten felâkete sürüklediler. Onun için bunların devr-i iktidarlarında ülke yetmiş sente muhtaç oldu. Ömrümüzün kuyruklarda geçtiği yokluk ve kıtlık yıllarını saymıyorum. 28 Şubat?ta sadece milli iradeyi gasp etmediler. Ekonomik olarak da ülkeyi çökerttiler. Ülke astronomik faiz, döviz, enflasyon, devalüasyon artışı içinde iflasa sürüklendi. Bankalar battı dahası ülke soyuldu. Hazine boşaltıldı. IMF?ye 25 milyar dolar borçlandık. Yatırımlar durdu. Bunların tıynetlerinde bu memlekete zerre kadar hizmet etmek yok. Bunlar için onur, memlekete hizmeti cezalandırmak için Siyonizmin emrinde çalışmaktır. Vazifeleri Türkiye?yi kaosla, terörle, engellemektir. Vazifeleri bizi durdurmaktır.
Türkiye?yi durdurmak isteyenlere aşılmaz, geçilmez bir hayır.
Durmaksızın yeni ufuklara yürümek için kararlı, büyük bir Evet.