Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 'Dünyada büyük bir medeniyetin varisi olan Türkiye'nin insanları olarak üzerimize düşen, bu güven toplumunu kurma yolunda sorumluluğunu yerine getirmek ve inşa etmektir.' dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, ATO Congresium'da düzenlenen 'Hz. Peygamber ve Güven Toplumu' temalı Kutlu Doğum Programı'ndaki konuşmasında, Kutlu Doğum Haftasının bu sene 'güven toplumu' ekseninde kutlanmasının, insanlığın, Müslüman toplulukların ve Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar bakımından fevkalade önemli olduğunu söyledi.
'Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi.' ayetini hatırlatan Kurtulmuş, 'Biz insanoğlunun aklını, vicdanını, irfanını ve ana eksenini teşkil eden İslam ümmeti olarak bu emanetin farkındayız, farkında olmak mecburiyetindeyiz. Dolayısıyla attığımız her adım, Cenab-ı Allah'ın bize yüklemiş olduğu emaneti yerine getirmek bakımından dikkatle, titizlikle koruyarak atmamız gereken adımlardır.' diye konuştu.
Kurtulmuş, emaneti ve güven toplumu meselesini iki ana eksende görmek gerektiğine dikkati çekerek, bunlardan birini 'bireysel anlamda güvenilir olmak, güvene layık olmak' sözleriyle tanımladı.
Hazreti Peygamberin siretinin ana ekseninin bireysel anlamda 'Muhammed'ül Emin' sıfatıyla özetlenebileceğini dile getiren Kurtulmuş, 'Hazreti Peygamber, günümüzde bireysel olarak karşılaştığımız ne kadar yanlış, ne kadar insani eksiklik, ne kadar günah, ne kadar insan olarak bizi güvenilir olmaktan uzaklaştıran husus varsa hepsini kendi hayatında büyük bir öğretici olarak ashabına ve ashabı vasıtasıyla da sonraki nesillere aktarmış. Hazreti Peygamberin sireti, mümin ümmet tarafından takip edilmiştir.' ifadelerini kullandı.
Bu çerçevede bin 400 senedir İslam topluluklarının şahsi gelişmesini sağlayan bütün geleneklerin, Peygamberin bireysel ahlakını örnek almak üzerine kurulduğunu vurgulayan Kurtulmuş, Anadolu ve Rumeli topraklarındaki İslam geleneğinin en büyük özelliğinin de bu olduğunu kaydetti.
'Dosdoğru olmayı başarabilirsek güvenilir insanlar olarak yol gösteriyor olacağız'
Hazreti Peygamberin siretinde ortaya konulan o mükemmel ahlakı benimsemek, özümsemek ve onun üzerinden bireysel güveni bütün topluma yansıtmak gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, Kur'an-ı Kerim'deki, 'Emrolunduğu gibi dosdoğru ol.' ayetini aktardı. Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Eğer emrolunduğumuz gibi her birimiz bireysel olarak dosdoğru olmayı başarabilirsek zaten etrafımızda güvenilir insanlar olarak ışık saçıyor, yol gösteriyor olacağız ancak İslam sadece güven toplumunu bireysel olarak ahlaklı, güvenilir insanlar üzerine kurmamıştır. Hazreti Peygamberin siretinin ikinci önemli kısmı ise güven toplumunu oluşturan toplumsal güven mekanizmalarının kurulmasıdır. Bu mekanizmalarsa Hazreti Kur'an'ın özeti olarak söyleyebileceğimiz üç ana noktada özetlenebilir. Bunlardan birisi adalettir, diğeri eşitliktir, bir diğeri de özgürlüktür. Hazreti Peygamberin İslam ümmetine öğretilerinin ana ekseni budur. Hazreti Peygamberin Mekke ulularıyla kavgasının temeli ne namazdır ne oruçtur ne hacdır ne ibadettir. Hazreti Peygamberin Mekke'nin ulularıyla tevhid eksenindeki kavgasının temeli, insanların eşitliği prensibine inanıp inanmama mücadelesidir.'
'Allah'ın iradesinden başka iradeye kul, köle olmak mümkün değildir'
Mekke'nin ulularının Hazreti Peygambere söyledikleri 'Ya Muhammed sen bize, bizim gibi koca adamlara, bizim gibi ulu insanlara, şu kara derili kölelerle, şu zenci kölelerle eşit olduğumuzu mu söylüyorsun?' sözlerine işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
'İşte tam da güven toplumunun ana ekseni burasıdır. Evet, kendini en yukarıda gören insanlarla kara derililer arasında hiçbir fark yoktur. Peygamberin tevhid inancının, öğretisinin ana ekseninde olduğu gibi 7,5 milyar insanın hepsi bir tarağın dişleri gibi yaradılışta eşittir, birbirinin aynısıdır. Güven toplumunun esas inşa edileceği yerlerden birisi burasıdır. Böyle olursa harpler, darplar, dünyada bugün var olan çatışmalar olmaz.
İkincisi adalettir. Adalet toplumunu inşa etmediğimiz müddetçe bir güven toplumu da hiçbir şekilde olmayacaktır. Muhammedi tebliğin üçüncü temel noktası ise insanların özgür olmasıdır. Allah'ın kendisine bahşettiği akıllarıyla, irade-i cüziyeleriyle insanların kendi yollarını çizmeleri, kendilerine teklif edilen tevhidin çerçevesinde muhatap olarak istedikleri istikamette yürümeleridir. Bunun için özgür olarak yaratılan insanın Allah'ın iradesinden başka hiçbir iradeye kul, köle olması mümkün değildir, kabul edilemez. Bizim üzerimize düşen hele hele dünyada büyük bir medeniyetin varisi olan Türkiye'nin insanları olarak üzerimize düşen, bu güven toplumunu kurma yolunda sorumluluğunu yerine getirmek ve yeryüzünde insanların ya yaradılışta eş ya da dinde kardeş oldukları bir toplumu bütün unsurlarıyla inşa etmektir.'
AA