Fransız siyaset bilimci Roy, 'Batı medyası AK Partinin seçimlerdeki başarısını dini temellere bağlamak istiyor ancak bu başarı kalkınma politikasından geçiyor' dedi.
Fransız siyaset bilimci Olivier Roy, Batı medyasının AK Partinin seçimlerdeki başarısını 'dini temellere' bağlamak istediğini ancak bu başarının dini söylemler sayesinde değil seçmenin günlük hayatını iyileştiren sosyal politikalar sayesinde gerçekleştiğini belirtti.
Roy, Tunus'ta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 'AK Parti politikalarında İslamiyetin referans alındığı görüşüne' karşı olduğunu söyledi.
AK Partinin kuruluşundan beri, İslamcı lider Necmettin Erbakan'ın çizgisine karşıt olduğunu kaydeden Roy, 'AK Parti, İslamcı parti olarak anılmayı her zaman reddetmiştir. (Onlar), ülkenin tarihine ve kültürüne dayanan ancak dini hukukun uygulanmasıyla hiç alakası olmayan muhafazakar parti sıfatlandırmasıyla anılmak istediler.' dedi.
'Anadolu'daki seçmenin ağırlığı arttı'
Roy, Türkiye'de Batılılaşmış, laik, Kemalist bir elit tabaka bulunduğunu ve bu kesimin Anadolu seçmeninin ortaya çıkmasını hiçbir zaman kabul etmediğini savunarak, şunları kaydetti:
'Anadolu'daki seçmenin ağırlığının artması, Erdoğan hükümetinin faaliyetleri sonucunda kalkınan ekonomiyle ilişkilidir. Batı medyası, AK Partinin seçimlerdeki başarısını dini temellere bağlamak istiyor ancak bu başarı dini söylemler sayesinde değil seçmenin günlük hayatını iyileştiren AK Partinin sosyal politikaları sayesinde gerçekleşti. Bunlar da oyların yüzde 43 ila 50'sini alan Erdoğan'ın seçimlerdeki zaferinin işaretidir. Dini nedenlerden ziyade sosyal ve ekonomik sebeplere göre oyunu kullanan seçmenin sadakatini gösteriyor.'
Türkiye ile Batı arasındaki ilişkiler
Son dönemde Türkiye'yle bazı Batılı ülkeler arasında yaşanan gerilime de değinen Roy, şöyle konuştu:
'Suriye'deki savaş, Türkiye için bir felaket oldu ve iyi komşuluk esası üzerine kurulu dış politikasını kırdı. Türkiye'nin, Beşşar (Esed) hükümetine karşı çıkmak gibi acilen sert kararlar vermesine, (Türkiye'nin, AB'nin ve ABD'nin terör örgütü olarak gördüğü) PKK'ya karşı savaşı yeniden başlatmasına neden oldu ki bu Suriye savaşının en olumsuz sonucudur.'
Roy, 'PKK, Türkiye'deki eylemlerini yeniden başlatmak için PYD aracılığıyla Suriye'de Kürt kalesi kurabileceğini zannetti ve hükümetle başlatılan çözüm sürecinden ayrıldı. Buna sert bir karşılık veren hükümet, PKK ile ilişkisinde hiçbir zaman net olmayan HDP'yi hedef aldı. PKK'nın yeniden eyleme başvurması büyük bir yanlıştı ki PKK'nın bu eylemleri de zaten bir hatadır.' ifadelerini kullandı.
'Kemalistler seçmen olarak azınlık'
Roy, Kemalist çevrenin, Kemalizmin doğuşundan beri muğlak bir tavır sergilediğini savundu.
Bu davranışı, laikliği demokrasinin üstünde tutan ve laiklik için demokrasiyi feda etmeye hazır olan Tunus'taki laiklik savunucularına benzeten Roy, nüfusun tamamının okur yazar, iletişim kanallarının açık, insanların bilgi sahibi olduğu ve oy verebildiği Türkiye'de böyle bir tutumun sergilenmesini yanlış bulduğunu kaydetti.
Olivier Roy, 'Ülkede 20 yıl önce Necmettin Erbakan'ın seçimleri kazanmasıyla Kemalistler seçmen olarak azınlık konumuna geçti. Solcularla Kemalistlerin, 20 yıldır sosyal demokrat parti olmayı başaramaması da bir sorun.' dedi.
'AB Türkiye'yi istemiyor. Peki Türkiye AB'yi istiyor mu?'
Türkiye'nin AB'ye girmeyeceğini savunan Roy, şu ifadeleri kullandı:
'AB, farklı bir kültüre sahip ve diğer AB ülkelerine göre doğurganlık oranının yüksek olduğu ama en önemlisi milliyetçi bir parti tarafından yönetilen Türkiye istemiyor. AB, Türkiye'yi istemiyor. Peki Türkiye AB'yi istiyor mu? Bu gerilim sırasında İslam'a çok vurgu yapılacak. (Nicolas) Sarkozy de zaten bu gerekçeyi, Türkiye'nin AB'ye giremeyeceği fikrini mantıklı kılmak için çok önceden kullanmıştı. Ancak Türkiye, Kemalist olduğu dönemlerde de AB'ye alınmamıştı. Bu yüzden bu yanlış bir gerekçe.'
Roy, 'AB ile Türkiye arasındaki reel politikaya geri dönülmeli. İki taraf, aradaki ilişkileri gözden geçirmeli. NATO'daki gibi. Ortak düşmanlar var ancak ortak çıkarlar da var.' değerlendirmesinde bulundu.