Bugün Kut?ül-Amâre Zaferi?nin 101. yıldönümü. ?Unutturulmuş Zafer? Kut?ül-Amâre, sâdece bir zafer değildir. Onur duyulacak hâdiselerle dolu mukaddes bir hâtıradır.
İngiliz i?tibârı Kut Kalesi?nde yerle bir oldu. Kuşatmanın kaldırılması için İngiliz Komutan Charles Townshend?ın Halil Paşa?ya rüşvet teklif etmesi, İngilizler açısından rezil bir hâtıradır. Halil Paşa, sâdece elinin tersiyle İngiliz altınlarını reddedip Townshend ve Lawrence?i küçük düşürmedi; esir ettiği İngiliz askerlerine insânî muâmele göstererek Müslüman Türk?ün izzet ve şerefini yükseltti.
Aralık 1915?de başlayıp 29 Nisan 1916?da İngiliz Garnizonu komutanı Townshend?ın subay ve askerleriyle birlikte teslim olmasıyla sona eren Kut Kuşatması, İngiliz İmparatorluğu?nun bölgedeki nüfûzunu bir hayli sarstı. Türk birlikleri hem kuşatmayı devam ettirip hem de yardıma gelen İngiliz birlikleriyle savaştılar.
Kut Zaferi?nde esir alınan İngilizlere nasıl davranıldığını anlatmadan evvel, İngilizlerin Türk esirlere neler yaptığıyla ilgili birkaç örnek verelim.
İNSAN ETİNDEN YAPILAN ÇORBA
İngilizler dünyanın en kibar ve centilmen milleti olarak bilinirler. Ama bu, İngilizin İngilize olan nezâketidir. Başka milletleri hele de sömürge ülkeleri halklarını insan yerine koymazlar. İngilizler Osmanlıdan, Müslüman Türk milletinden nefret ederler. Hindistan Türk Devleti?ni 1858?de işgâl ettikleri zaman teslim olmaları karşılığında 2. Bahadır Şah?ın oğullarına dokunmama sözü verdiler. Fakat Patrik Hudson, Bahadır Şah?ın üç oğlunu göğüslerine kurşun sıkarak şehîd etti. Kanlarını içip kafalarını kesti. Kafaları İngiliz kumandanı Henry Bernard?a götürdü. Yetmedi, komutanın bilgisi dâhilinde bu başları suda kaynatıp Bahadır Şah ve eşine çorba olarak içirmeye kalktı. Günlerdir aç bırakılan Şah ve eşi, hemen çorbayı kaşıkladılar. Ama çiğneyemeyip tükürdüler. Anne baba yüreği, çorbanın tadından şüphelendi. O zaman Patrik Hudson, karşılarında sırıtarak şöyle dedi:
?Niçin yemediniz? Çok güzel çorbadır. Oğullarınızın etinden yaptırdım.?
İşte, İngilizlerdeki Müslüman Türk nefreti, bu vahşete sebep olacak kadar fazlaydı.
ÇANAKKALE?DE YAKILAN TÜRKLER
Birinci Cihan Harbi?nde İngilizlerle karşı karşıya gelmemiz, ilk defa Çanakkale?de oldu. Çanakkale cephesinde esir edilen İngilizlere ve Anzaklara nasıl muâmele ettiğimizi tüm dünya bilir. Buna mukâbil, İngilizlerin esir Türklere yaptığı zulüm pek dillendirilmez.
Çanakkale Cephesi'nde 1. Anzak Tümeni içerisinde savaş muhabirliği yapan Charles Edwin Woodrow Bean, cephede tuttuğu notlarında, Türk esirlere nasıl davranıldığını şöyle anlatıyor:
'Kampa her gün Türk esirler getiriliyor. Avustralyalıların esirlere hayli kötü gözle baktıkları kesin. Bu sebeple bizimkiler, eğer mümkünse esir almayıp yaralıları öldürme yoluna gidiyorlar. 9 Ağustos 1915 Bugün Pazar. Bu topraklara ayak basalı 15 hafta oldu. Bugün hayatımda gördüğüm en alçakça davranışlardan birine tanık oldum. Sığınağımın hemen karşısında 100 kadar Türk ile iki Alman esirinin tutulduğu yerin çevresine benzin dökülüp yakıldı. Dev alevler arasında kalan zavallı esirler bulundukları yerin en uç köşesine biriktiler ama kendilerini bekleyen acı akıbetten kurtulamadılar. Bu manzarayı izleyip de gülüşenler arasında İngilizler de Avustralyalılar da vardı. Esirlere yapılan bu muamele, insanın yüzünü kızartacak derecede. Oysa bildiğimiz kadarıyla Türkler, esir düşen asker ve subaylarımıza olağanüstü iyi davranıyorlar.'
Evet, Charles Bean?in dediği gibi, Türkler, hem Çanakkale?de hem Kut?ül-Amâre?de esir aldıkları İngilizlere olağanüstü iyi davrandılar. Buna rağmen İngilizler, 1918?de Filistin cephesinde esir aldıkları askerlerden on beş binini Seydibeşir Kampı?nda krizollü suya sokarak kör ettiler.
ESİRLERE KOYUN ET VE TÜTÜN İKRÂMI
28 Nisan 1916?da Halil Paşa?nın teslim aldığı İngiliz garnizonu, 5 general, 272 İngiliz subayı, 204 Hintli subay, 2.592 İngiliz eri, 6.988 Hintli er, gayri muharip er 3.248 olmak üzere toplam olarak 13.309 kişiydi. Bunların 1.306?sı hasta ve yaralıydı. İngilizler uzun zamandır yiyecek sıkıntısı çekiyor; hatta at eti yiyorlardı. Hintliler, at eti yemek istemediğinden Mart ayıyla birlikte büyüyen otları tüketmeye başlamışlar ve çok zayıf düşmüşlerdi. Zayıflık ve hastalıktan ölenler, intihar edenler olmuştu. Türk birliklerinin şehre girmesi ile birlikte İngiliz askerleri sağlık kontrolünden geçirilmeye başlandı. Halil Paşa General Townshend?ı ziyâret etti. Townshend, kılıç ve silahını Halil Paşaya teslim etti; ancak Halil Paşa ?Bunlar şimdiye kadar sizindi, bundan sonra da öyle olacak.? diyerek silah ve kılıcı teslim almayı kabul etmedi. Halil Paşa, Townshend?in askerlik onurunu korurken İstanbul?a götürülerek misâfir edileceği bilgisini de verdi. Teslim olan İngiliz birlikleri hakkında da bilgi veren Halil Paşa, İngiliz birliklerinin Anadolu?da iklimi güzel deniz kenarı yerlere götürülerek gözaltında tutulacaklarını ifâde etti.
Teslimden hemen sonra Türkler tarafından İngilizlere, yemek için koyun eti ve diğer yiyecek maddeleri gönderildi. Esirlere, bol miktarda sigara ve tütün verildi. İngilizler, Türklerin bu davranışlarından çok duygulandığı rivâyet edilir.