Hemşire denilince akla Safiye Hüseyin gelsin! Florance Nightingale değil!

Hemşire denilince akla Safiye Hüseyin gelsin! Florance Nightingale değil!

Her yıl 12- 18 Mayıs târihleri Hemşirelik Haftası olarak kutlanıyor. 12 Mayıs, ?Lambalı kadın? olarak da bilinen Florence Nightingale?in doğum günü. Nightingale, modern hemşireliğin kurucusu kabul ediliyor. Oysa son yıllarda ortaya çıkan

 

SELİMİYE?DE BİR MİSYONER

Florence Nightingale, varlıklı bir İngiliz âilenin ikinci çocuğu olarak 12 Mayıs 1820?de İtalya?nın Floransa şehrinde dünyaya geldi. Asâlet tutkunu ve gezmeyi seven bir anne babası vardı. Bu iki özellik, hem tecrübelerini arttırdı hem de nüfûzunu.

Nightingale, çocukluğunda kendisini diğer çocuklardan farklı hissetti.  Altı yaşından itibaren başkahramanının kendisi olduğu hayâller kurdu ve bu hayâller ve yalnızlık duygusu bilinçaltında isyanlara neden oldu. Kendisine vahiy geldiğine inandı. Anılarında, 1837, 1853, 1854 ve 1861?de olmak üzere dört kez daha ?vahiy? geldiğini ve her birinin ilâhî bir dâvet olduğuna inandığını yazdı.

 

 

Amerikalı rahip Dr. Howe, ilâhî bir dâvet olduğuna inanıyorsa zaman kaybetmeden başkalarına iyilik yapmak için çalışmasını önerdi. Ancak Nightingale, âilesinin şiddetli tepkisiyle karşılaştı. Buna rağmen boş durmayarak seyahat etti; araştırmalar yaptı ve tıbbî bilgilerini artırdı. Kilise bağlantılı hayır işlerine katıldı. Hastaneleri inceleme fırsatı buldu.  Ablası ve amcasının hastalıklarında yardımcı oldu. Âilesinin nüfûzunu kullanarak Savunma Bakanı Sidney Herbert?den destek aldı ve  ?Doğudaki İngiliz Umumi Asker Hastaneleri Kadın Hastabakıcılar Müdürü? unvânı ile İstanbul?a giderek Selimiye Kışlası?nda yaralı İngiliz askerlerinin tedâvisi çalışmalarını yürüttü. Selimiye Kışlası?ndaki deneyimleri Nightingale?in hastane işletmeciliği üzerine yeni fikirler geliştirmesini sağladı.

 

 

TEK KADIN OLMA HIRSI

Nightingale, başarıyı paylaşmayı sevmeyen bir kadındı. Hemcinslerine karşı sert ve acımasızdı. Başhemşire için ayrı bir oda talep ederken hemşireler için özel bir mekâna gerek görmemesi, bu tutumunun mesleğine bile yansıdığını göstermektedir.

Selimiye?de çalışırken eski arkadaşı Mary Stanley?in kendisine sormadan 15?i râhibe ve 22?si hastabakıcı olan toplam 40 kişilik bir ekiple İstanbul?a gelmesine çok sert tepki gösterdi. Stanley ve ekibi, uzun süre gemiden inemediler. Ancak parasızlıktan geri dönemeyince mecbûren Selimiye?ye yerleştiler. Nightingale, bu gönüllü ekibe öylesine baskı uyguladı ki zavallı kadınlar, sonunda İngiltere?ye dönmek zorunda kaldılar. Oysa hastane hemşirelerinin sorunlarını incelemiş olan Stanley, vaktiyle izlenimlerini paylaşarak Nightingale?in bakış açısını geliştiren kadındı.

Nightingale?in bu kıskanç tutumundan Mary Seacole işimli zenci hemşire de nasibini aldı. Gönüllü olarak İstanbul?a gelen Seacole, Nightingale?in sert tepkisiyle karşılaştı ve çalışma imkânı bulamadı. Bunun üzerine gönüllü olarak Kırım?a gitti. Orada, herkesin sevgisini kazanacak hizmetlerde bulundu.

Nightingale, Kırım?daki hastaların ve yaralıların İstanbul?a getirilmesindeki aksamaları bahâne ederek Mayıs 1855?te Kırım?a gitmek üzere İstanbul?dan ayrıldı. Belki de esas sebep, Seacole?un Kırım?da kendisinin şöhretini yok etmesi korkusuydu.

 

 

ZORÂKÎ KAHRAMAN NİGHTİNGALE

Ancak Nightingale?in yetkisi Doğu hastaneleriyle sınırlı olup Kırım için geçerli değildi. Kırım?da sözünü dinletemedi. Sağlığı bozuldu ve ?Kırım ateşi? olarak da adlandırılan bruselloza hastalığına yakalandı. İki hafta hastanede yattıktan sonra İstanbul?a döndü; ancak bu bozgunu zafere çevirmek üzere savunma bakanı Herbert?e, yetkilerinin genişletilmemesi durumunda görevi bırakacağı tehdidini içeren bir mektup yazdı. Beklediği yetki gelince ikinci kez Kırım?a gitti ve hastane denetimi yaptı. Bir süre sonra savaşın sona ermesiyle (1856) İngiltere?ye bir kadın savaş kahramanı olarak döndü. Hem Osmanlı Devleti?nden hem İngiltere?den muhtelif nişan ve paralar aldı.

Nightingale İngiltere?ye dönüşünde hastane ve koğuş tasarımları yaparken, Selimiye Kışlası?nın devâsâ odalarından ve koridorlarından etkilendiği hâlde, anılarında Selimiye?den hayli olumsuz biçimde bahsetti ve kışlayı bir harâbe olarak anlattı.

Nightingale, çok istemesine rağmen hasta bakımı alanında örgün bir eğitim alamadı. Ancak hasta bakımı verenler üzerine uzun yıllar yaptığı gözlemler, yeni bir hemşire modeli ortaya çıkarmasını sağladı. Katolik rahibelerden aldığı ?etkin din kadını? olma formasyonu ile Protestanlar?dan aldığı öğrenci eğitimi sırasında baş rahibenin üstlendiği rolü sentezleyerek bir model ortaya çıkardı.

 

ÇANAKKALE?DE BİR HEMŞİRE

Florence Nightingale?i Kırım?a götüren gemide bulunan Miralay Şükrü Bey?in 1881 yılında bir kız torunu oldu. Kim bilir belki de Şükrü Bey, cesâretini hayranlıkla izlediği bu hemşire gibi bir torun hayâl etti. Deniz Ataşesi Ahmet Paşa?nın kızı olan Safiye Hüseyin, çok iyi bir tahsil gördü.

 

 

Balkan Savaşı?na  ve 1.Dünya Savaşı?na hemşire olarak katıldı. İstanbullu soylu hanımların fahri olarak hemşirelik yapmalarında öncü oldu. Dr. Besim Ömer Paşa ile çalıştı. Çanakkale Savaşı başladığında gönüllü olarak İstanbul?a yaralı taşıyan Reşit Paşa Hastane Gemisi'nde başhastabakıcısı olarak görev yaptı.   Çanakkale Savaşı?ndaki hizmetlerinden dolayı kırmızı şeritli harp madalyası aldı. Ömrünü hayrı işlerine adadı. 1964 yılında İstanbul?da öldü.

 

 

 

İngiliz askerleri için İstanbul?a gelmesine rağmen sanki Türk askerlerine hizmet etmiş gibi algılanan Florence Nightingale, yaralı askerlerin ihtiyacı olmasına rağmen gönüllü hemşireleri kovacak kadar kıskanç ve ihtiraslı bir kadındı.

İngiltere bile Nightingale?in nasıl birisi olduğunu kabul etmiş ve Mary Seacol?un heykelini bir hastane bahçesine dikmeye karar vermişken, Nightingale isminin Türkiye?deki sağlık kuruluşlarında yaşatılması mantıklı bir durum değil.

Kırım Savaşı?nda cepheden binlerce kilometre uzakta hemşirelik yapan Nightingale?in isminin yüceltilmesi, hastane gemisinde, düşman uçaklarının saldırısı altında korkmadan hizmet eden Safiye Hüseyin?e ve Çanakkale kahramanlarına saygısızlık değil mi?