Her kentin bir yüzü, bir geçmişi ve bir büyük hatırası vardır. Kimi şehirler savaşları, kimi şehirler aşkları, kimi şehirler ise büyük ve manevi şahsiyetleri ile anılır. Ha bir de denizi ile anılanlar vardır... Denizi olmayan bir şehrin ise kendi içinde büyüttüğü başka zenginlikleri vardır. Mesela tarih, mesela maneviyat, mesela bereketli ürünler, doğa ve hikayesi...
Manisa ülkemizin en güzel şehirlerinden biri şüphesiz. Deniz yok ama tarih var, bereketli ürünler var Sultaniye üzümü, pamuk gibi... Eserler var Ulucami, Sultan, Hatuniye, Çeşnigir ve İvaz paşa gibi. Yılkı atları, mesir macunu, anemon var... Daha bir çok güzelliği var ve tabi vazgeçilmez kültürel zenginliğimiz türkülerimiz var. Ateş attım samana ve Kırmızı Buğday türküleri en bilinen iki Manisa türküsü ki böyle daha nice güzellik var.
Şehirler ve insanlar arasındaki birliktelik, uyum ve muhabbet önemlidir. Bu uyum huzuru getirir ve insanı zenginleştirir. Şimdi bu şehire bakınca kalemimden şu şiir döküldü...
Manisa deyince kısaca....
MANİSA
Muradiye camii Sinan'dan hatıra,
Nazlanıyor karşısında duran camii Sultana,
Spilin eteğinde evler yan yana,
Hatıralar dökülüyor, taş döşenmiş yollara.
Yollar yokuş eski taş merdivenler çıkıyor,
Bir huzur insanı Hazreti Yiğitbaşa.
Ulucami nasıl bir heybetli, selamlıyor şehri.
Dar sokaklar yanında eski darphane.
Ulucami' de çınar ağacı yüzyıllara meydan okuyor,
İlk diken el kim bilir ne bereketliyi ki ulaştı bu yaşa,
Altında muhabbet yakışıyor şehzadeler şehrinin ihtişamına.
Gölgesinde muhabbet, çay ve düş gibi manzara.
Taş duvarların serinliğinde huzur üfler baştan ayağa.
Su akıyor tepesinden Spilin, yaylanın selamını tutarak damlalarda,
Yılkı atları spilden selam getirir gece vakti şehrin sokaklarına.
Bir pırlanta künye gibi Mevlevihane,
Tarihten bir kare canlanır dervişler döne döne eller açık semaya.
Çamlar yeşili uluyor göğe ve üflüyor nefesini şehrin üzerine,
Kuzukulağı topluyor çocuklar çıkarken Sultan yaylasına.
Kirazlar ispatı bereket taç olmuş dallara.
Ağlayan kayada hüzün var, yaşlar dökülüyor,
Kırmızı köprüye doğru akıyor hayat ve telaş.
Ağaçlar aç kapıyı bezirgan başı oynarken el ele.
Çaybaşında mutluluğun ıslanmış şırıltısında kuşların dansı.
İvazpaşa Camiinde bir namazlık vakit,
Su sesi ve yeşilin gölgesinde dua.
Ayn-ı Ali de bir sabah hayale yolculuk,
Çeşnigir Camiinde azat edilmiş köle Sinan'ın izi,
Avluda ikindi serinliği, bit pazarında esnafın şükreden sesi.
Bedestende Fatih'in komutanı Rum Mehmet Paşa bekliyor misafiri,
Kurşunluhanda dua oluyor Hüsnüşah Hatunun ismi,
Gedizde bırakılıyor hatıralar sulara,
Yüzen çocukların sevinci karışıyor kıyıya.
Hatuniye de bir el sallanıyor yine veda var,
Helallik isteniyor kim bilir kaç yüz bininci defa,
Gelinlere bilezikler bakılırken arkadaki kuyumcular çarşısında,
Biri ölüm hüznü, biri başlangıç mutluluğu.
Hükümet konağında bir tarihi gerdan ışıldıyor,
Aç olanların çatalında Manisa kebabı takılı.
Gediz ovasına iniyor şehrin kahverengi gözleri,
Dilde pelesenk kırmızı buğday ayrılmıyor türküsü,
Ovada kızların ağzında ateş attım samana.
Ellerde pamuk kozası, toprakta bereketli bir merhaba.
Şehzadeler şehri Fatih, Kanuni, Murat,
Naif bir Hafsa Sultan eli değmiş gözleri sürmeli şehir.
Sultaniye üzümü doğuyor topraktan, bağdan ve daldan,
Mesir macununda şifalanıyor hastalar.
İki lüleli de kana kana içiyor hayatı susuzlar,
Lalapaşada bir şarkı çalıyor,
Saz mahallede nağmeler duyuluyor,
Malta'da hümayuşla vuruyor darbukalar,
Spilin tepesinde nazlanıyor anemonlar,
Bülbüldür şimdi bu şehre aşıklar,
Maşuk ise bu güzel şehir Manisa.
Ümit Rona
Haziran 2017
Manisa