Türk siyasi partiler arasında damga vuran AK Parti, 16 yaşında... Peki bu 16 yıla AK Parti neler sığdırdı? Bu sorunun cevabını yazarımız Ahmet Rauf Akay bugünkü köşesinde verdi...
Övgünün de yerginin de adil olması gerekir. Yanlışları görüp doğruları göremeyen bir bakış tarzı hastalıklıdır.
AK Parti 16 yıldır iktidarda. Partiler doğru işlerinin yanında yanlış işler de yaparlar. Geçmişi hatırlamadan bugünü doğru anlamak mümkün değildir.
Türkiye dün neredeydi, bugün nerede?
Ekonomisi çökmüş, bankaları soyulmuş,enflasyonun zirve yaptığı bir Türkiye devralınmıştı. 28 Şubat'ın artçıları devam ediyordu. Başörtüsü giymek en büyük cürümdü. Meslek okulları mezunlarına üniversite yolu kapanmıştı. Bunların çoğu kısa zamanda halloldu. Siyasetin üzerindeki asker gölgesi izale edildi. Siyasete yeni bir anlayış yeni bir soluk getirildi. Halka arasına duvarlar ören siyasetçi tipi yerine halkla iç içe bir siyasetçi tipi geldi. Vatandaş siyasetçisinin kendine benzediğini görünce ona daha çok sahip çıktı. Daha çok bağlandı.
Sağlıkta, yol yapımında çağ atlandı. Hastaneler ağlama duvarı olmaktan kurtarıldı. Fakir ile zenginin aynı hastanelere gidebileceği bir ortam oluştu.
Bu icraatlar AK Parti'yi her seçimin galibi yaptı.
Eksikler yok muydu, vardı. Öcalan'la masaya oturmak yanlıştı. 2012 de PKK'nın soluğu kesilmiş, teslim bayrağı çekecek noktaya gelmişti. Yanlış bir zamanlama ile çözüm süreci başlatıldı. O süreçte medyada yuvalanmış kripto Kürtçülerin de büyük etkisi oldu. Hepsi gerçek yüzünü gösterdi ama ne hikmetse iktidardan çok HDP'ye yakın olan bu tipler muhafaza edildi.
2010'dan sonra AK Parti patinaj yapmaya başladı. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı da bunu söylüyor. Yorulanın enerjisini olana yerini bırakması gerektiğini söylüyor. Yorgunluk daha çok zihinsel bir yorgunluk. Önceki yazımda mental yorgunluğa dikkat çekmiştim. Bu biraz da AK Parti'nin ruhu olan kadroların yavaş yavaş emekli edilmelerinden kaynaklanan bir durum. Partide davası olanlar gitti, ihtirasları olanlar geldi. Taban Davutoğlu'nun, Arınç'ın samimiyetini sonradan gelenlerde göremiyor. Giden yahut uzaklaştırılan her kişi beraberinde tabanın umutlarını, beklentilerini de götürüyor.
AK Parti'nin kadro değişiminden ziyade zihniyet değişimine ihtiyacı var. Yorulanlardan çok çıkar peşinde olan, davası, ahlakı, iddiası kalmamış kadrolardan kurtulmak gerekir. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadele sloganıyla iş başına gelmiş bir kadronun toplumdaki eleştirilere,beklentilere dikkat etmesi lazım. OHAL'i AK Parti kaldırmıştı. Şimdi Türkiye'nin her yerinde OHAL var. Özgürlükçü bir partinin bu ara dönemi bu kadar uzatmaması gerekirdi.
Belki bu noktaya gelinmesinde takipçi, iddialı bir muhalefetin olmaması da önemli rol oynadı. Kendi kendisiyle yarışan bir parti heyecanını çabuk kaybeder. Keşke Bahçeli gibi her seçimde muhalefeti amaçlayan bir parti lideri yerine iktidara oynayan bir muhalefet lideri olsaydı. Bu gevşeyiş bu noktalara varmazdı.Rekabet toplumların enerjisini harekete geçirir. AK Parti tabanının enerjisini tetikleyecek bir muhalefet hiç olmadı.
Bugün Türkiye teröre karşı yoğun ve kararlı bir mücadele veriyor. Nihai hedefi Türkiye olan uluslararası bir tezgaha karşı topraklarını korumaya çalışıyor. Muhalefet elbette olacaktır olmalıdır da. Ama 'iktidar gitsin, isterse Türkiye parçalansın' diye bir muhalefet olamaz.
Geçmişte önemli işler yapıldı, yarın da yapılabilir. Kaybolan umutlar, heyecanlar geri getirilebilir. Bunun yolu demokrasiyi güçlendirmek, yargı bağımsızlığını temin etmek, özgürlükle güvenlik arasındaki dengeyi doğru kurmaktır. Abartılı, aşırı güvenlikçi politikalar sükunetten çok toplumun korkularını harekete geçirir. İyi işler yapıldı daha iyi işler için toplumdaki rahatsızlık doğru okunmalıdır.