Amsterdam'da bulunan Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Drs. Veyis Güngör Avrupa'nın nabzını tutmaya devam ediyor. Güngör bu haftaki köşe yazısında 'Avrupa 19. yüzyıla geri mi dönüyor?' diye sordu.
Almanya seçimleri yaklaşıyor. Seçim konuşmalarını Avrupa'nın acil sorunları belirlemiyor. Konuşmaları Türkiye ve Erdoğan belirliyor adeta. Bu hal bize Avrupa'nın nereye gittiğine dair bazı ip uçları veriyor. Soysal medyada da yer aldığı üzere Pazar akşamı Merkel ile Schulz arasındaki seçim tartışması programına, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan damgasını vurdu. Aynı olay Mart ayında yapılan Hollanda seçimlerinde de yaşanmıştı. Seçim konuşmalarında konu yine Türkiye ve Erdoğan olmuştu. Seçim sonrasında, Avrupa'nın günümüzdeki hali, gidişatı Hollandalı tarihçiler tarafından değerlendirilmişti.
İki Hollandalı gazeteci, -Bas Blokker ve Dirk Vlasblom-, üç tarih bilimciyle -Beatrice de Graaf, Martin Bossenbroek ve Geerten Waling- Avrupa?nın gidişatı üzerine bir konuşma gerçekleştirdiler. Tarihte güç dengelerinin yer değiştirdiği ve popülizm dönemlerinden neler öğrenebiliriz? sorusuna cevap aramışlar. Konuşma, Amsterdam Prinsengracht?da bulunan bir Tayland restoranında gerçekleşmiş. Üç tarihçi de günümüz Avrupa?sının 1815 Avrupa?sına benzediğine ve şu anki durumun ondokuzuncu yüzyılın karesi? olduğuna dikkat çekmişler. Konuşma, Hollanda genel seçimlerinin hemen sonrasında olduğu ve Türkiye Hollanda arasında yaşanan diplomatik kriz sonrasında olduğu için ilk soru Erdoğan?la başlamış. Konuşmadan bazı notlar aşağıdaki şekilde...
Konuşma, Leiden Üniversitesi?nden Geerten Waling?in ?Eğer seçimler olmasıydı Başbakan Rutte yine aynı şekilde Türkiye?ye karşı tavır koyabilir miydi? sadece ümit edebilirim? cümlesiyle başlıyor. Utrecht Üniversitesinden Beatrice de Graaf?ın ?Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan?ın Hollanda?daki yarım milyon seçmenin de oyuna ihtiyacı var? cümlesiyle devam ediyor. De Graaf şu ifadelere de yer veriyor: ?gelecekte Erdoğan?ın tarihini yazacak tarihçiler, onun başarılarından bahsedecekler. Başarı olarak, Erdoğan Osmanlı?daki halifeliği yeniden iyileştirdi diyecekler?.
Geçmiş, yani tarih günümüzü aydınlatabilir mi veya bize yön verebilir mi? sorusuna tarihçiler şu cevapları veriyorlar. Matin Bossenbroek ?eğer tarihe doğrusal (lineer) bakılırsa, günümüzü geçmişle kıyaslamak bir anlam ifade etmez. Ama olaylara halkalı tarih bakışıyla yaklaşırsan tarih öğretici olabilir?. Beatrice de Graaf?a göre ?sadece halkalı bakmasan bile tarihten öğrenecek çok şey var. Mesela ?Başbakan Rutte ikinci kez Wilders?la aynı çuvala giremez?. Bossenbroek ise tarihte belli davranışların tekerrür ettiğini, ancak bunun tekrarlanan kırılmalar olmadığına dikkat çekiyor. Beatrice de Graaf, günümüz Avrupa?sının ondokuzuncu yüzyıldaki gelişmelerle örtüştüğünü, örneğin o zaman İngiltere, Almanya ile Birleşik Devletler arasında bir uluslararası güç değişikliği olurken, bu değişikliğin şimdi Birleşik Devletler ile Çin arasında yaşandığını söylüyor. Hatta o yüzyıldaki ikinci endüstri devrimi ile şu an yaşanan dijital devrim arasında, sonuçlar olarak benzer fenomenler olduğuna dikkat çeken Graaf ?uzun zamandır barış içindeyiz? diyor.
Fransız tarihçi Emest Renan?ın, tarihi, kollektif bir unutma olarak gördüğünü söyleyen De Graaf, bunun günümüzde anlamının ?Avrupa fikrine neden minnettar olacağız, zira savaşları unuttuk? anlamına geldiğini söylüyor. Örnek olarak da, CDA (Hristiyan Demokrat Parti)?nın lideri Sybrand Buma?nın ?Hollanda?da kadınla erkek arasındaki eşitlik bin yıllık bir değerdir? ifadesini veriyor. Oysa, ?sıradan Hollandalı bilirki, 1956 yılana kadar Hollanda?da kadınlar araba veya ev satın alamıyorlar, eşlerinin izni olmadan bankada hesap açamıyorlardı? diyor De Graaf. De Graaf şu cümleyi de ekliyor: ?günümüz milliyetçiliği de kollektif unutma işaretleri veriyor?. Diğer taraftan Geerten Waling ise Fransız tarihçi Renan?ın ?Qu?est-ce qu?une nation?? (Sorbon?da 1882?de yaptığı konuşma)yı Hollandacaya tercüme ettiğini söylüyor. Bu eserde ?Renan, milleti oluşturan değerler arasında ortak kader birliği ve ortak hatıralar olduğu gibi ortak unutma da yer alır? diyor. ?Millet?in Bismark ve sonraki Almanların ?Kan ve Toprak-?Blut und Boden?dan ibaret olmadığına dikkat çekiyor. Renan?a göre millet sadece bir ırk, dil veya coğrafi mesele ile tanımlanmaz. Millet olmak günlük oylama/karar vermelere -plebisit- bağlıdır, neyi unutup neyi hatırlamanın seçeneğidir diyor Renan.
Gelecek hafta ikinci bölümde devam etmek üzere....