YILDIZ SARAYI?NIN PIRLANTALARI: SÖĞÜTLÜ MAİYYET BÖLÜĞÜ

2. Abdülhamid Han?ın, dedesi Ertuğrul Gâzi?ye ve Söğüt beldesine muhabbeti o kadar fazlaydı ki kendisini koruyan askerleri, bu yörenin Karakeçililerinden seçmişti.

Takvim Yaprağı 9.09.2017 12:13:46 0
YILDIZ SARAYI?NIN PIRLANTALARI: SÖĞÜTLÜ MAİYYET BÖLÜĞÜ

 

Ertuğrul Alayı olarak da bilinen 200 kişilik Söğütlü Maiyyet Bölüğü, sultanlarını cansiperâne korudular. Ahlâk ve cesâret timsâli Alay, Yıldız Sarayı?nın çakıltaşları arasında pırlanta gibiydiler.

DİRİLMEK İSTEYEN ?ERTUĞRUL? DEDİ

Osmanlı sultanlarından bÂzıları, devletin zor zamanlarında, kuruluş yeri olan Söğüt?e yönlerini çevirdiler. Her dâim Oğuz neslinden, Kayı Boyu?ndan geldiklerini bilen cihân pâdişâhları, zor zamanda dedeleri Ertuğrul?a yönelip onun ruhâniyetinden istimdâd ettiler.

Osmanlı Devleti?ni ikinci kurucusu kabul edilen Sultan Çelebi Mehmed, siyâsî başarılarının yanı sıra îmâr ve kültür faaliyetlerine de büyük önem verdi. Bursa, Edirne ve Amasya?da pek çok eser yaptırdı. Îmâr faaliyetlerden belki de en anlamlısı, Ertuğrul Gâzi?nin mezarına yaptırdığı türbedir. Söğüt?de kendi adını taşıyan bir de câmi inşâ ettirdi.

III. Mustafa Han da Ertuğrul diyen pâdişâhlardan. Dirilmenin yolunun aslına rücû etmekte olduğunu bildiği için dedesi Ertuğrul Gâzi?ye yönünü çevirdi. Türbesini yeniden yapılırcasına tâmir ettirdi. Hayır duâsını talep etti.

Bir suikast sonucu şehid olan Abdülaziz Han devrinin belki de en ilginç ilginç hâdisesi, 1863?de yapılan ve sultanın huzûrunda denize indirilen firkateyne, Ertuğrul isminin verilmesidir. Zîrâ Osmanlının atası Ertuğrul Gâzi?nin ismi, Yıldırım Bayezıd Han?ın genç yaşta şehid olan şehzâdesinden beri ilk defa gündeme geliyordu. Ertuğrul Fırkateyni, 1889?da çıktığı Japonya seyahatinden dönerken 16 Eylül 1890?da Kuşimoto açıklarında kayalara çarparak battı.  

SULTANIN ÖZ HEMŞEHRİLERİ

1876?da tahta çıkan 34. Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid Han?ın Söğüt?e ve Ertuğrul Gâzi?ye olan muhabbeti başlı başına bir yazı konusu aslında. On dokuzuncu asrın ikinci yarısında darbeler ve suikastler döneminde tahta çıkan 2.Abdülhamid Han, Abdülaziz Han?a yapılan suikasti ve kendisi tahta geçtikten sonra yapılan Çırağan Baskını?nı unutmamıştı. Gerek bürokraside gerek asker arasında ciddî bir emniyet sorunu vardı. Özellikle azınlıkların, pâdişâha husûmeti köklü tedbirler almayı gerektiriyordu. Böyle bir ortamda Abdülhamid Han, yönünü dedesi Ertuğrul Gâzi toprağına, yâni Söğüt?e çevirdi. Karakeçililer, 1289?dan beri yayla dönüşü dedeleri Ertuğrul Gâzi?nin türbesini ziyâret edip etli pilav pişiriyorlardı. Abdülhâmid Han ilk iş olarak, günümüzde Yörük Bayramı da denilen bu töreni resmîleştirdi. Böylece Karakeçililerin devlete olan âidiyet duygusunu ve bağlarını güçlendirdi. Ayrıca, yöredeki Türk büyüklerinin türbelerini tâmir ettirdi. Kendi adını taşıyan bir câmi ve idâdi inşâ ettirdi. Bu Ertuğrul muhabbetinin bazı batıcı aydınları, ?Sona geldik derken başa döndük.? diyecek kadar rahatsız ettiği rivâyet edilir. 

PÂDİŞÂHIN YATAK ODASININ YANINDA YATARLARDI

Abdülhamid Han, sadâkatlerinden şüphe etmediği Karakeçili Aşîreti?nden 200 kişilik bir maiyyet bölüğü ihdâs etti. Söğüdlü Maiyyet Bölüğü veya Ertuğrul Alayı olarak bilinen bu birlik, Sultan?ı saltanatı süresince cansiperâne bir şekilde korudular. Abdülhamid Han Söğütlü Maiyyet Bölüğü?nden ?öz hemşehrilerim? diye bahsederdi. Alman İmparatoru 2. Wilhelm İstanbul?a geldiğinde ise akrabalarım diye tanıttı.

Bölük komutanı Mehmed Efendi, bir askerle birlikte pâdişâhın odasının yanındaki yatardı. 27 Nisan 1909 günü Yıldız Sarayı?nda, Yahudi Emanuel Karasu, Ermeni Aram, Arnavud Esad Toptanî ve Arif Hikmet, o menfur hâl tebliğini sunarken, Pâdişâh?ın bir işâretiyle harekete hazır bekliyorlardı. Ancak, kan dökülmesini istemeyen Sultan, bu işâreti vermedi.  

2. Abdülhamid Han?ın tahtan indirilmesinden sonra Söğütlü Maiyyet Bölüğü dağıtıldı. Tertemiz siciliyle hâtıralarda kaldı.

SARAYIN PIRLANTALARI

II. Abdülhamid Han, Türkçülüğe karşı olarak bilinir. Oysa onun zamanında Türk Kültürü?nü anlatmak isteyen yazarlar ikdam gazetesi etrafında toplandı ve yönetim buna müdâhale etmedi.

Tahsin Paşa?nın hâtıralarında anlattığına göre Sultan, iki şeyden pek korkardı. Bunlardan biri borç, diğeri de ?unsûr-ı aslî?ye halel gelmesiydi. Onun nazarında aslî unsûr, Müslüman Türklerdi.

Yine Sadaret mührünün Avlonyalı Ferid Paşa'dan alınıp Said Paşa'ya verildiği sırada II. Abdülhamid Han?ın Tahsin Paşa'ya söylediği şu sözler çok mânidârdır: 'Neme lazım benim Ferit Paşa, Sait Paşa; bunların biri gitmiş ötekisi gelmiş bunun hiç ehemmiyeti yok; bir hükümdar için lâzım olan şey memleketin menfaatidir. Eğer bu menfaat Kânûn-ı Esâsî'nin i?lânında ise o da yapılıyor; fakat iyi tatbik olunur mu, Türkün menfaati mahfûz kalır mı burasını kestiremiyorum.'

Tahsin Paşa hâtıralarında, 'Kahraman Bir Türk Bölüğü' başlığı altında verdiği 'Söğütlü' nâmıyla bilinen 200 kişilik Karakeçili âşireti mensubu 'maiyet süvârî bölüğü'nden övgüyle bahseder:

?Sultan Hamid sarayının en şanlı, en asil ve civanmert teşkilatı 'Söğütlü' nâmile ma?rûf olan maiyet süvâri bölüğü idi. Bundan altı asır mukaddem Anadolu'nun Bilecik, Söğüt ve Eskişehir havâlisinde yerleşmiş eski Türk kabilelerinden Karakeçili aşireti mertliği, cesâreti, ahlâkiyesi itibariyle Sultan Hamid'in nazar-ı dikkatini celb etmişti. Bu aşiret çocuklarının damarlarında dolaşan temiz Türk kanı muhitin ve zamanın fenâ tesirlerinden ma?sûn kalmış ve hiçbir sûretle bozulmamıştı..... Bilâ tereddüt denilebilir ki sarayın çakıl taşı nev?inden tezyinatı teşkil eden muhâfaza tertibatı arasında 'Söğütlü Maiyet Bölüğü' bir pırlanta idi. Sultan Hamid'in bu mızraklı bölüğüne fevkalade teveccüh ve itimadı vardı. Bunların zâbiti Mehmet Efendi isminde bir zât idi. Saffet-i ahlâkiye ve cesâret-i fıtriyenin timsâl-i mücessemi olan bu Mehmet Efendi, bölüğe mensup bir arkadaşıyla birlikte Sultan Hamid'in yatak odası yanında yatardı. Sultan Hamid hayatının muhâfazasını bunlara tevdi etmişti. Pâdişâhın huzûruna girmek ve dâire-i hümâyûn civârına yaklaşmak ne gibi ahvâl ve şerâite tâbi olduğunu bilenler yatak odası önünde nöbet beklemenin ne demek olduğunu takdir ederler. Sultan Hamid Söğütlü bölüğünden dâima memnûniyet ve sitâyişle bahseder, onlarla görüştüğü zaman 'Öz hemşerilerim!' diye hitap eylerdi.......Bunlar Yıldız Sarayı'na bir kaya gibi girdiler, vakt-i hulül edince yine bir kaya gibi tertemiz ve lekesiz çıktılar. Allah kendilerinden râzı olsun!'  (Kaynak: Yard. Doç. Dr Zeki Çevik, II. Abdülhamid Dönemi bir Bürokrat Portresi: Sadrazam (Küçük) Mehmed Sâid Paşa ve Reformları)

 

ZONARO?NUN FIRÇASINDA ERTUĞRUL ALAYI

Ertuğrul Alay?ının muhteşem görünüş, ressam Fausto Zonaro?yu da etkiledi. Zonaro, Alay?ın Galata Köprüsü?nden geçişini resmederek Abdülhamid Han?a hediye etti. Bu tablodan sonra sarayın ressamı olduğu rivâyet edilir.

İlk olarak 1896?da yapılan tablo, çok beğenen bir yabancı misâfire hediye edilince aynısından tekrar sipariş edildi. Bunun üzerine Zonaro, 1901 yılında aynı kompozisyonu, ufak değişikliklerle tekrar resmetti.

 

                                                                       'Zonaro'nun fırçasından Ertuğrul Alayı' 

 

 


Cuma 35.2 ° / 24.7 °
Cumartesi 34.6 ° / 25.3 °
Pazar 34.7 ° / 25.3 °